18

16.8K 1.2K 195
                                    

"İnanabiliyor musun anne? Şu kartlaşmış oğluna bile abi demiş ama bana demedi. Benim neyim eksikti? En küçük abi olmanın verdiği, bedel miydi bu!" Karşımda başına tülbent bağlamış başını bir sağa bir sola sallayan Miraç, daha ne kadar abartabilir diye düşünüyordum.

"Acaba abisi değil de küçük kardeşi gibi davrandığın için olabilir mi abi?" Çınar'ın bu fırsatı kolladığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam.

Çınar 1- Miraç 0

Miraç'ın ciddi anlamda yüzü düştüğü için daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım. Çınar'a kaşlarımı çatarken gülümsememek için zor duruyordum.

Tehdit edermiş gibi parmağımı ona uzatırken konuştum. "Bir daha Miraç abime bir şey dersen karşında beni bulursun, küçük adam." Tam zamanında çalan kapıyla çığlık atan Miraç abimi orada bırakıp kapıya koştum.

Nefes nefese kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm Aslan bey ve Alparslan'a küçük bir tebessüm ettim.

"Hoş geldiniz." Sesim sanki maraton koşmuş gibi çıkarken Alparslan yanağımdan makas alarak içeri geçmişti. Aslan bey ise çakma bir sinirle kaşlarını çatıp bana doğru eğildi.

"O Kenan denen herif sana iyi bakamıyor değil mi? Ah biliyordum ben. İstersen benim kızım olabilirsin, hiçbir şey için geç değil." Onun ciddi ciddi konuşması beni daha çok gülümsetirken ona bu teklifini düşüneceğimi söyleyerek içeriye geçmesini izledim.

Bugün günlerden pazardı ve biz hep beraber arka bahçede mangal yapmaya karar vermiştik.

Salona geçmeden direkt bahçeye giderken bugün kendimi oldukça enerjik hissediyordum. Bahçeye vardığımda herkesin burada olduğunu gördüm. Bir köşede oturmuş Sıraç abimle konuşan Çağan'ın yanına doğru ilerliyordum.

Yanına oturduğumda beni göğsüne çekerken bakışlarımı bir şeyler anlatan Sıraç abime diktim. Önce bize bakıp kaşlarını çatsa da sonra dayanamayıp gülümsemiş anlattığı şeye devam etmişti.

Çağan elleriyle saçlarımı severken bana döndü. "Umut nasıl, anlaşabiliyor mu evdekilerle?"

Aklıma gelenlere kocaman gülümserken ona baktım. "Karan abimle anlaşabildikleri söylenemez. Onu gördüğü her yerde hırçınlaşıyor." Üçümüz de gülerken Çağan sanki kediye hak veriyormuş gibi başını salladı.

"Kedi de çözmüş bir şeyleri güzelim. Ben kedi olsam ben de-" Çağan'ı dikkatle dinlerken arkadan gelen sesle sözünü kesen kişiyi görünce dudaklarımı ısırmıştım.

"Ee sen de ne Çağan? Kardeşimi de yanına almışsın zaten. İyice gözüme batıyorsun." Sakin adımlarla yanımıza yaklaşırken beni yavaşça (!) Çağan'dan ayırıp kendisiyle birlikte yandaki mindere oturttu.

Çağan olan biteni şaşkınca izlerken hemen ciddiyete bürünüp Karan abime döndü. "Ben senin dayınım oğlum dayın! Düzgün konuş benimle." Alaylı çıkan sesiyle Karan abimin güldüğünü inip kalkan göğsünden anlamıştım.

"Benden bir yaş büyük dayım. Hem benim dayımsan Mila'nın nesisin? Mila, hadi Çağan dayına, dayı de güzelim." Dayı kısmını vurgularken konuyu bana çevirmesine inanamıyordum.

Ya ben ne alaka şimdi.

Çağan'a dayı demek istemiyordum çünkü o dayı gibi değildi. Ama ben bunu Karan abime anlatmak istemediğim için şirince sırıtıp ayaklandım. Üçü de beni izlerken Karan abimi kocaman öpüp yanlarından ayrıldım.

Bu taktik her zaman tutuyordu.

Bu sefer de Kenan Beylerin yanına giderken onun bir haftadır oldukça dalgın olduğunun farkındaydım. Sebebinin ne olduğunu az çok biliyordum. O gece Karan abim eve sabah gelmiş ve direkt Kenan Bey'in yanına gitmişti. Çalışma odasından gelen bağırışların sebebi bendim.

Ben KimimOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz