2.7

215 9 14
                                    

•••

Canım acımıştı.

Seneler boyunca canım acıtılmıştı. Bu yüzden çektiğim zamandan çok daha fazla zaman boyunca başkalarına acı çektirmiştim. Pislik bir insan olursam içimdeki korkak çocuktan kurtulurum, kusurum kapanır sanmıştım ama aksine... oradaydı. Ne yaparsan yapayım, zaman ne kadar geçerse geçsin fark etmiyordu. Yaralarıyla beraber, o küçücük çocuk bıraktığım yerde duruyordu. Sesini duyurmak istedikçe bu sefer ben susturuyor, onu yok saymaya çalışıyordum lakin... oradaydı. Gerçek hiçbir zaman değişmiyordu.

Gözlerim Jongin'in yüzünde gezinirken, aklımda hiçbir düşünce olmadan onu izledim. Elleri sürekli yorganın açılıp açılmadığını kontrol ediyor, gözlerini endişeli bir tavırla üzerimde gezdiriyordu. Deli gibi korkuyordu, bunu anlayabiliyordum. Korkusunun sebebinin ben olduğum düşüncesi ise her şeyimi temelden sarsacak kadar güçlüydü. Bir yanım onun üzerime titremesini delicesine isterken, diğer yanımın en çok korktuğu şey de buydu. Bencil bir adam olup, onu kendime saklamak istesem de bugünkü halimden sonra tamamen emin olmuştum.

Jongin'le bir geleceğimiz yoktu.

Gözleri gözlerime döndüğünde tepki dahi veremedim. Soğuğun üzerimde bıraktığı o hissiyatsızlık mıydı sebebi yoksa onunla ilgili hiçbir şeyi kaçırmak istemediğimden miydi, emin değildim. Hâlâ oynatamadığım parmağım usulca yorganı avucunun arasına sıkıştırırken, yüz ifadesinden bir çıkarım yapmak istedim. Ne görmek istediğimi bilmiyordum. Orada ne aradığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama inceledim.

Eğer acısaydı... Eğer mahvolmuş halime acısaydı, her şey daha basit olabilirdi.

Ama düşüncemden, kafamda kurduğum plandan vazgeçmeme neden olacak her şey vardı yüz ifadesinde. Parmakları, ısı değişiminden dolayı sıcacık olmuş yanağıma tırmanırken usulca gözlerimi kapatmaktan alıkoyamadım kendimi. Birbirine sımsıkı bastırdığım dudaklarımın düğümü çözülmüş gibi aralanırken, göğsümdeki sızı daha da arttı. Çok alışmıştım. Buna. Bana dokunmasına, bana öyle bakmasına...

Kim Jongin'le olmaya çok alışmıştım.

Dakikalardır bu haldeydik ama tek kelime etme gereği duymamıştık. Jongin artık bunu istemiyor olsam bile, beni çok daha iyi tanıyordu. Durumumun, ne halde olduğumun ve kendimi düşüncelerime teslim ettiğimin farkındaydı. Bu yüzden tek kelime edip beni ne olduğu konusunda sıkıştırmamış, kendimi baskı halinde hissedeceğim hiçbir davranışta bulunmamıştı. Ve bu daha da kötüydü... Ona bağırıp çağırmama neden olacak bir şeyler yapmasını, beni deliye çevirmesini, doğru noktalara parmak basıp öfkelendirmesini istiyordum. Böyle olmasını değil... İstemsizce kapalı gözlerimi daha da sıkarken, kaşlarımı çattım. Canım acıyordu. Öncekilerden farklı olarak bu sefer bedenen değil, ruhen işkence çekiyordum.

"Sormayacak mısın?"

Gözlerimi zorlukla aralarken, bağırmaktan tahriş olmuş boğazım yüzünden oldukça kısık bir sesle konuşabildim ancak. Perçemleri göz kapağının üstüne düşen Jongin usulca başını iki yana sallayıp, paylaştığımız yastığın üzerinde bana biraz daha yaklaştı yavaşça. Şimdi aşina olduğum kokusunu çok net bir şekilde alabiliyor, soğuk yüzünden kıpkırmızı olmuş burnunu daha yakından görebiliyordum. Kendimle beraber onu da dipsiz bir geleceğe sürüklüyordum sanki. Hatta sankisi fazlaydı.

Onu günden güne mahvediyordum.

Elleri, yorganı sıkan parmaklarımın üzerine değdiğinde titredim elimde olmadan. Sabırla çözdü sımsıkı sardığım parmaklarımı. Ardından yavaşça birleştirdi ellerimizi. Sıcaklığı parmak uçlarımdan başlayıp tüm bedenimi kuşatırken, belli belirsiz dudaklarını izledim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 15, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aftertaste // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin