2.2

718 76 124
                                    

•••

"Televizyonu kapat."

Son zamanlarda 'bundan daha kötüsü olamaz.' diyerek avutuyordum kendimi. Lakin her seferinde bomba misali, tüm bedenimi parça pinçik eden olaylar bütünü yüzünden; daha kötüsünün olamayacağı ihtimali bir bir çürüyüp gidiyordu.

Çünkü ekrandaki görüntü, tüm kötülükleri sollayabilecek, beni tamamen ve zihinsel olarak ölüme sürükleyebilecek, hayatımda görüp görmeyeceğim en korkunç ve bilhassa en yıkıcı şeydi. Artık bu sondu. Köşede oturma sürecimin son bulacağı ve kendimi her türlü olayın içinde bulacağım, müthiş acılı bir sonun başlangıçıydı. Artık kesindi. Bu küçük bir oyun değildi.

Seni davet ediyor, dedi dokuz yaşında ilk darbeyi yemiş olan Kyungsoo korkuyla zihnimin dip kuyularından. Seni yeniden davet ediyor. Bir kez daha yıkılışını görüp, sevinç nidaları atmak için... Seni bir kez daha çıktığın yerden indirmek istiyor.

"Sana televizyonu kapat dedim Jongin!"

Kızgınlığım Jongin'e değildi. İçimde büyüyen saldırma hissi ona karşı değildi. Yine de istediğim tek şey görüntünün gözlerimin önünden gitmesi, sesinin beynimden silinmesiydi. Sanki olabilecekmiş gibi...

Yumruklarımı sıktım bacaklarımın iki yanında. Dişlerimi kırılacakmışçasına birbirine bastırırken, sinirden ağlamamaya, etrafı darma duman etmemeye özen gösterdim. Kendimi bunun için zapt ettim. Jongin'i daha fazla endişelendirmemek, daha fazla soru işaretiyle bırakmamak, en kötüsü ise bana daha fazla soru sormasını engellemek için duygularımı bastırmaya çalıştım.

"Ellerini çalıştırıp televizyonu kapatacak mısın? Yoksa işi kökünden halledip, duvarda parçalara mı ayırayım?"

Yine de mümkün değildi. Kabuslar birer birer bilinçaltımdaki varlıklarını belli ederken, kendi zincirlerimi kırmamam işten değildi.

"Bir açıklama yapman iyi olurdu." dedi Jongin kumandaki kapatma tuşuna acele etmeden basarken. "Kafamda dolaşan olası ihtimalleri silmen için bir açıklama yapman gerekiyor."

"Sana bir açıklama yapmam gerekiyor?" Kaşlarımı çattım. Yatağa dayadığım ellerimden destek alıp hızla ayağa fırlayarak, iki adımlık odada arkamda duran Jongin'e ilerledim. "Kimsin ki sen? Söyle hadi. Hayatıma karışabilecek herifin teki olduğunu mu sanıyorsun?"

"Karşımda başka biri varmış gibi konuşuyorsun."

"Özüm bu," dedim dudaklarımda büyüyen alaycı gülümseme ile. "Ne o? Yoksa yakıp yıkan adamın ben olduğum düşüncesini aklından silip ak pak bir insan olarak mı düşünmeye başlamıştın beni. Pek yazık..."

"Kyungsoo," Kollarıma dolanan parmaklarını, yüzümü ekşiterek geriye ittirdim.

"Dokunma bana."

"Yeniden başa sarmak mı istiyorsun?" Anlık değişimim onu kısa süreliğine bozguna uğratmış, gördüğü kişi ise aklındaki soruları tetiklemişti. "Pekâlâ, tamam. İstiyorsan bunu da yapabiliriz. Lakin karşımda etkilenmemiş gibi dikilmen gerçekten hoşuma gitmiyor anladın mı?"

Benim de gitmiyor.
İstemediğim bir insan olmak canımı ne kadar sıkıyor?
Benim için ne kadar zor biliyor musun?

Aftertaste // kaisooWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu