1.9

939 106 134
                                    

Bu bölümü @blacknellkjbride adlı minnoşa ithaf ediyorum. Böyle kalbimi pır pır ettiriyorlar @lilyamalilis ile 😻😽

•••

Nefes almak çok zordu. Her zaman. Benim için nefes almak, dünyadaki en zor şeydi. Tüm hayatım boyunca... Her şeyden vazgeçişimi simgeleyen son nefesimle, Jongin'in adını söyledim. Acı çekercesine.

"Jongin..."

Hissediyordum. Yumuşak saç dipleri parmaklarımın arasından usulca kayarken, tek elim sıkı sıkıya onun omzundan destek alırken, içime düşen kurdun beni yiyip bitirdiğini hissedebiliyordum. Parmaklarımı son kez geçirdim. Avucumun içine okşayan saçları ve burnuma vuran kokusuyla, ondan vazgeçmeden önce, nefeslerimi toparlarken, "Yapamayız." dedim.

Bedenim usulca aşağıya süzüldü. Vücudumla beraber, Jongin'in saçındaki sağ elim ağırca benimle beraber serüvene katıldı. Yanaklarına yol alan parmaklarım ben aşağıya çöktükçe, boynunda, göğsünde, beni tutmak için çabalayan kollarında, ardından bacağının üzerinde ilerledi. Son durağı ise, benim kucağımdı. Eğildi. Ondan her bir mesafede kopan parmaklarımın izlediği yolu takip etti. Hızla benim hizama eğilmek için dizlerinin üzerine eğilen Jongin'i görmemek istedim. Çaresizliğimle beraber üstüne çöktüğüm bacaklarıma düşen ellerimi, yüzüme kapattım bu yüzden.

Nefes almak dünyanın en zor şeyi ise, tutunmak istediğim Jongin'den vazgeçmek zulümün ta kendisiydi.

Göğsüm dövünüyordu. Aklım ise berraktı. On seneden sonra ilk defa bedenime dokunan ellerin getirdiği hissi kaldırmaya çalışıyordum. Ağırdı. Kaldıramayacağım kadar ağır, yüklenemeyeceğim kadar imkansız. Jongin, ulaşmak isteyeceğim lakin uzanmaya çalışırsam ikimizi de yakacağım çıramdı.

"Bana güvenmiyorsun," Jongin'in sesi bir başkaydı. Daha önce duyduğum binlerce sesten çok daha farklı... Kırgındı, bana. Kızgındı, kendisine. "Bundan sonra susmayacağım. Eğer seni mutsuz eden, bana güvenmene engel olan buysa, konuşacağım Kyungsoo."

Ellerimi yüzümden çekemedim. Tek damla göz yaşım yoktu. Ama gözlerimizin içine baktığımız an, bembeyaz bir sayfaymışım gibi Jongin'in beni okuyabileceğini biliyordum. Çözecekti. İçimde yaşadığım karmaşanın, başımda bulunan kara bulutların gölgesini kendi gözleriyle deneyimleyecekti.

Konuşma lütfen, dedim yalvarırcasına içimden. Yüzüne söyleyemediğim, söylememesi için dizlerimin üzerine çöküp yalvaracağım kadar içimi yakan cümleleri duymamak adına, kendimi zorladım. Bunları söyleme. İçimdeki küçük çocuk hıçkırdı. Yıkılmak istemiyorum. Dokuz yaşındaki Kyungsoo küçük ellerini yüzüne kapattı ve hıçkırıkları arasından, kendimi bir daha farklı bir insan olduğuma inandıramam, dedi. Umutsuzdu. Bir daha ayağa kalkamam ki ben... Lütfen. Kalbimin tozlanmış haline dokunma. Bana iyi davranma. Yalvarırım.

"Her şeyi en başından anlatacağım," Jongin'in ellerinin yakınımda olduğunu hissediyordum. Sanki dokunmaya hakkı yokmuşçasına bekliyorlardı yalnızca santimetreler kadar uzağımda. Belki de santimetreler kadar yakınımda... "Tek bir yalan olmadan. Lütfen, bana bak."

Yalan söylemeni yeğlerim. Gerçekleri söylemen beni korkutuyor. Ya bir daha ayağa kalkamazsam, Jongin. Ya kaldıramazsam senin söylediklerini. Ya hislerinin gerçekliği beni öldürürse?

Ben de böyleydim işte. İnsanlar yalanlar yüzünden ölüyordu, ben ise tam aksine, gerçekler ölesiye gözümü korkutuyordu. Samimiyet, karşılıksız sevgi, şefkat, küçük bir baş okşaması... Bunlar Kyungsoo'nun alışkın olduğu şeylerden biri değildi. Yeni bir benlik kurmak istemiyordum. Sıfırdan başlamak istemiyordum. Kendi doğrularımı yeniden yazmak istemiyordum...

Aftertaste // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin