1.0

1.1K 131 169
                                    

Ne demek kimse tepki vermiyor?

•••

"Kapat şu kapıyı."

Koltuğa daha da gömülüp, kollarımı bedenime sardım. Jongin bir dakikada, iki defa kendi kapısını açmış ve kapatmıştı. Telefonu çalıyor, birkaç manasız şeyler söylüyordu. Sonuncusunda ise şehrin dışına çıktığımızı ve otobanda bulunduğumuzu söylemişti.

Üzerimdeki tişört artık neredeyse hiçbir şey giymemişim gibi hissettirmeye başlamıştı. Lakin soğuğun bir iyi yanı vardı ki, olduğum gibi, kendim gibi konuşabiliyordum. Tamamen dinçleşmiş, düşüncelerim berraklaşmıştı. Fakat geri kalan her şey bomboktu. Durumumda hiçbir mantıklı yer yoktu. Saatlerdir midemde duran tek şey yediğim patlamış mısırdı. Aç değildim ama soğuğun midemi alt üst ettiğini anlamak zor değildi.

"İçeride kal."

Şimdi söyle.
Sonrasında bunları konuşmak için zaman dahi olmayabilir.

İçimde hiçbir şey saklamazdım. Acı verici olsa dahi, en içten halimle dile getirir ve karşımdaki kişinin nasıl hissedeceğini düşünmezdim. Bir süredir böyleydim. Tam zamanını bilemeyecek kadar uzun süredir belki de... Büyük ihtimalle kendimi parça parça kaybetmeye başladığım on sene öncesinden beri. Bugün de değişen bir şey yoktu. Ben, yine bendim. Ağzına geleni söyleyen, vicdanından bir gram dahi elinde bulunmayan Do Kyungsoo.

Kulağa berbat geliyordu.
Lakin kulağa berbat gelen her şey, benim için mükemmelden de öteydi.

Şu an konuşmayacaksam, ne zaman konuşacaktım sahi? Bir çocuk oyunundaymış gibi, Jongin'in beni oradan oraya götürmesine müsaade edecek halim yoktu. Gerçekten mi? Buna neden izin verecektim ki? Kimseye muhtaç değildim. Tek istediğim evde oturmak ve birkaç adamın yakama yapıştığını görmekti. Yüzümdeki alaylı gülümseme ile onlara bakacak, tişörtümün yakasına yapıştıklarında ise; öylece durup o ucuz ellerini ne cüretle benim tişörtüme sardıklarının hesabını soracaktım. Kimsenin canımı almaya teşebbüs etmeye gücü yetmezdi.

"Jongin."

Saatler sonra söylediğim ve söylediğimiz ilk şeydi. Boğazımın kuruduğunu hissettiğimden birkaç kez sertçe yutkundum.

Bir ayağını arabadan çıkmak için dışarı atmıştı. Beni yok sayacağını ve direkt ineceğini düşünmüştüm. Lakin sesimi işitmesi ile olduğu gibi kalmıştı. Yerimde dikleştim ve yüzüne diktim bakışlarımı ama karşılık vermedi. Zaten ne diye bakacaktı ki? Bombok göründüğüme emindim. Ben de zaten önümüzden gelip geçen arabalara bakmayı tercih ediyordum.

Sahi mi?
Jongin mi? Yoksa itten başka bir şey geçmeyen şu otoban mı?

İki dakika için asabi halimi bir kenara bırakmaya karar verdim. Hafifçe öksürdüm. Üstüne öfkeyle gidersem, onun da bana aynı şekilde geleceğini düşündüğümden; hiç yapmadığım bir şeyi yaparak alttan alan taraf olmayı tercih ettim. Bu garipti. Bir daha karşılaşılması zor olan bir hareketti. Geniş bir zaman diliminde bana minnettar olması gerekiyordu.

"Yanlış yapıyorsun." dedim.

Cevabı hiç gecikmedi. Bunu söyleyeceğimi biliyormuş gibi yüzündeki inanmaz ifadeyle, beni alaya aldı.

Aftertaste // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin