▲ Long Live The Pharaoh▲

380 74 62
                                    

«Çok yaşa Firavun»

"Vatan hainliği ve yolsuzluk suçları dolayısı ile, Khafra idam cezasına çarptırılacaktır." diye duyurdu Jinhetit. "Götürün onu, öleceği vakte dek hücresine atın." eliyle Khafra'yı işaret etti.

Muhafızlar gelip Khafra'yı yaka paça götürürken Khafra bağırarak çırpınıyordu. "Hayır! Bunu yapamazsınız! Ben Teb valisiyim! Bütün mısırın yöneticisi ben olacaktım! HAYIR!"

Jimtet, Nemesis ve Jinhetit onun götürülüşünü öfkeli gözlerle seyrettiler.

Ardından Jinhetit Naiya'ya baktı. Onun yan tarafında, Joonzeus'un da gelmiş olduğunu gördü ve başıyla selamladı.

Artık halka gerçeği açıklama vakti gelmişti. Jinhetit, Naiya ve Joonzeus'un bakışları ve baş sallamaları ile güç buldu ve derin bir soluk alıp vererek halkına doğru döndü.

Öne doğru bir adım attı ve dizlerinin üzerine çöktü. Bunu yapmasıyla, halkın ağzından şaşkın nidalar yükseldi. Firavun neden diz çöküyordu?

"Sevgili halkım, size söylemem gereken çok önemli bir gerçek daha var. Bu gerçeği, ben de sonradan öğrendim ve beni şoka uğrattı. Fakat beni asıl şaşırtan şey, bu duruma rağmen yine de Firavun olarak seçilmem oldu. Eminim siz de beni yargılayacaksınız. Fakat her şeye rağmen, Mısır'ın ve halkımın iyiliği dışında hiçbir şeyi istemediimi bilmenizi isterim. Sizden bunu sakladığım için af diliyor ve yüreğinize sığınıyorum.

Ben... Ben tamamen Mısırlı değilim. Tıpkı Jimin ve Leydi Naiya gibi, ben de yarı Mısırlı ve yarı Yunanlıyım."

Halktan şok olmuş nidalar yükseldi bu kez. Herkes hayret içinde fısır fısır bir şeyler konuşmaya başlamıştı. Yarı Yunanlı birisi nasıl olup da Firavun olabilirdi? Bu bir kandırmaca mıydı?

Joonzeus öne çıktı ve Jinhetit'in yanında diz çöktü.

"İzninle durumu onlara izah edeceğim, sayın Firavun."

Jinhetit başıyla onu onayladı. Dizleri üzerinde duran elleri, gerginlikle titriyordu.

"Sayın Mısır halkı, ben Yunanistan'dan Zeus torunu, Perseus oğlu, General Joonzeus. Bu meseleyle ilgili bizzat detaylıca bir araştırma yaptım ve gerçekleri size açıkça sunacağım. Arkamda gördüğünüz kişiler de şahitlerimdir," diyerek Naiya ve diğerlerini gösterdi.

"Jinhetit'in asıl babası Thynos, Mısırlı bir köle idi ve yaşadığı berbat hayattan kaçmak istedi. Yüzerek bir şekilde -bir deniz insanının yardımıyla- hayatta kalmayı başardı ve Yunanistan topraklarına vardı. Daha sonra orada Jinhetit'in öz annesi olan Yunanlı hanımefendi Lauren ile karşılaştı. Lauren ona yardım etti ve barınmasını, beslenmesini sağladı. Çok geçmeden birbirlerine aşık oldular ve Thynos Yunanistan'daki yaşama adapte olduktan sonra evlendiler. Jinhetit doğduğunda, Fesatlık ve kötülük tanrıçası olan Eris kendisine bir kurban arıyordu ve kurban olarak Jinhetit'i seçti. Onu kurtarmak için bir çare arayan ailesi, Jinhetit'i bir sepete koyup kutsal ırmağa bıraktılar. Kendileri de korunmak için aile tanrıçası ve büyük halam olan Tanrıça Hestia'ya sığındılar. O sırada, prensi ölü doğmuş olan Firavun Amenhotep'e Jinhetit getirildi ve yeni varis olarak yetiştirilebileceği önerildi.

Firavun Amenhotep başta bunu kabullenemedi fakat başka çaresi olmadığını biliyordu. Bu sırrı saklayarak mezarına dek götürdü... Henüz hayattayken Jinhetit'in kendisine bile söyleyemedi. Fakat kutsal ırmakta Jinhetit ile tanışan Naiya, Jinhetit'in ellerindeki yalnızca Yunanistan'da görülen kemik bozukluğu durumunu görünce onun aslında tamamen Mısırlı olmadığını anladı ve biz de tüm bu gerçeklere böyle ulaşabildik.

Amenhotep, Jinhetit'i evlat edinir edinmez onunla büyük bir bağ kurdu ve onu olabilecek en iyi lider olarak yetiştirdi. Keza annesi ve ağabeyi de Jinhetit'i aynı kandan olmamalarına rağmen çok sevdiler ve sevmeye devam ediyorlar.

Siz Mısır halkı, Jinhetit'i tamamen Mısırlı olmadığı, size yalan söylediği veya sizi kandırdığı gerekçesiyle suçlayabilirsiniz. Fakat söyler misiniz bana, bunca yıldır Horus'tan bu yana Mısır'ı bu kadar iyi yöneten kaç tane Firavun oldu? Elbette hepsine saygı duymak gerekir ama çoğunun savaşlara, kan dökülmesine engel olamadığını, halka ve ülkeye yetemediğini, yeterince iyi politikalar yürütemediğini ve barış sağlayamadığını biliyoruz. Hangi Firavun sizi Jinhetit kadar şaha kaldırdı? En ferah döneminizi şu an yaşamadığınızı söyleyebilir misiniz? Eskiden Mısır'da çok fazla dilenci vardı, şimdi neredeyse bir tane bile görmek zor. Herkes mutlu, iş yükü adil, bolluk ve bereket var. Kölelik neredeyse son bulmak üzere. Söyleyin, Firavun Jinhetit'den daha iyi, daha zeki ya da daha adil bir lider bulabilecek misiniz?"

Halk durgunlaşmıştı. Elbette hepsi Joonzeus'un haklı olduğunun farkındaydı, bazıları hâlâ yarı Yunanlı olması konusunda çemkirse de...

Jinhetit'in annesi ve ağabeyi Hepshut da gelip onun yanında diz çöktüklerinde Jinhetit şaşkınlıkla onlara baktı.

"Ben, oğlum Jinhetit'e kefilim." dedi Kraliçe tok bir sesle. "Ben ve eşim onu öz evladımızdan ayrı görmedik ve gelecekte muhteşem bir lider olacağını biliyorduk. Öyle de oldu. Eğer şimdi Jinhetit'e karşı çıkacak olursanız, şüphesiz ki onu Firavun olmaya layık gören Tanrılara ve bana karşı çıkmış olacaksınız."

"Anneme katılıyorum." dedi Hepshut gür bir sesle. "Ben de kardeşim Jinhetit'e sonsuz güveniyorum. Beni hiçbir zaman hayâl kırıklığına uğratmadı. Sevgi dolu, merhametli, adil ve bilge bir imparator olarak görevini kusursuz yerine getiriyor. Eğer ona karşı çıkarsanız, bana da karşı çıkmış olursunuz."

"Bana da." dedi Jimtet de onların arasına katılıp diz çökerek.

"Bana da." dedi Naiya da aynı şekilde. Hoseneith, Nefertari,  ardından da Jinhetit'in bütün sadık dostları, askerleri ve hizmetkârları da onların arasına katıldılar. "Bana da."

Jinhetit yutkundu, gözlerinin dolduğunu hissetti. Bunca insanın kendisini yürekten destekliyor olması onu duygulandırmış ve mutlu etmişti.

Halktan fısıltılar duyuluyordu sadece. Sonra birden orta yaşlı bir adamın gür sesi duyuldu: "Yüce Jinhetit'ten daha iyi bir lider bulamayız! Tanrılar onu seçtiğine göre kutsal bir varlık olduğu kesin! FİRAVUN JINHETIT ÇOK YAŞA!"

Ardından halkın geri kalanı da tezahürata devam etti.

"FİRAVUN JINHETIT ÇOK YAŞA!
FİRAVUN JINHETIT ÇOK YAŞA!"

Jinhetit gözlerini yumdu, gözyaşları yanaklarından süzülürken ellerini zemine koyup halkının önünde eğildi.

Herkes coşkulu bir şekilde bağırarak onun adıyla tezahürat ederken, Jinhetit hayatında hiç olmadığı kadar mutlu ve rahatlamış hissediyordu.

***

***

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
• Gods, Wars and Hearts Π BTS •Donde viven las historias. Descúbrelo ahora