Ψ Anger Ψ

812 125 285
                                    

«Öfke»

Ψ Yunanistan Ψ

Joonzeus, Jinhetit'in öz anne ve babasıyla konuşup onlara olanları anlattığında çift şoka uğramıştı.

Genç yarı tanrı, yaşlı çiftin kırışmaya başlamış yüzlerine ve duygu yüklü gözlerine bakarken tehlike dolu bir hayat yaşamış olduklarını anlamıştı.

"Yani... Yani benim oğlum... Şu an Firavun mu?" dedi hayret içindeki Thynos. Joonzeus, Jinhetit'in gözlerini, yüz hattını ve vücut yapısını resmen babasından almış olduğunu fark etti. Dudakları ve burnu ise annesine benziyordu. Aynı zamanda ellerindeki kemik bozukluğundan annesinde de vardı.

"Evet. Fakat kendisi hâlâ kraliyet soyundan geldiğini zannediyor. Gerçek kimliği hakkında hiçbir fikri yok."

Gözleri yaşlarla dolu olan Lauren iç çekerek elindeki mendili gözlerinin altına bastırdı. "B-benim bebeğim... O hayatta ve iyi yani öyle mi?"

Joonzeus gülümsedi. "Evet, üstelik muhteşem biri. Çok iyi kalpli ve misafirperver. Yunanlı olmamıza rağmen bize çok nazik davrandı ve hiçbir şeyimizi eksik etmedi. Tek sorun..."

Jinhetit'in anne ve babası merakla ona bakarken Joonzeus derin bir soluk verdi. "Şöyle ki, Jinhetit kendisi gibi melez ama Yunan vatandaşı olan bir yarı tanrıya gönül verdi... Bu kişi Nemesis'in kızı Naiya."

Lauren'in gözleri irileşti. "N-Nemesis mi?"

Joonzeus başını salladı. "Bu ilişki iki ülkede de duyulunca kötü tepkiler aldı. Sonuçta barış sağlanmış olsa da hâlâ ülkeler birbirini seviyor değil. Fakat, size şunu temin edebilirim ki ikisi birbirine sırılsıklam aşık ve ne olursa olsun birbirlerinden vazgeçmeyecekler. Yani eninde sonunda ülkeler de bu durumu kabullenmek zorunda. En azından ben öyle olmasını umuyorum."

"Tıpkı bizim gibiler..." dedi Thynos Lauren'e bakarak duygu yüklü bir nefes verirken. "Asıl sorun ikisinin de asillerden olması."

Lauren ona başını sallayıp Joonzeus'a döndü. "Peki... Eris? Eris o bebeğin Jinhetit olduğunu biliyor mu?"

Joonzeus başını iki yana salladı. "Bildiğini zannetmiyorum, fakat bu saatten sonra bilse de ona zarar veremez. Jinhetit artık bir tanrı konumunda. Fakat eğer Eris sizi bulacak olursa ve olanları unutmadıysa sizler hâlâ tehlikedesiniz demektir."

"Yani oğlumuzu görmeye gidemez miyiz?" dedi Thynos üzgünce. "Ona gidip, gerçek ailesi olduğumuzu söyleyemez miyiz?"

Joonzeus onlara üzgünce bakarken hafifçe omuz silkti. "Şu an için bu doğru olur mu bilemiyorum. Yani, elbette oğlunuza gerçeği açıklamak ve ona kavuşmak hakkınız, lâkin bu gizli kalmalı. Jinhetit'in yarı yunanlı olduğu öğrenilirse onu bir daha Firavun olarak görmezler. Sanırım ilk önce ben gidip onunla konuşmalıyım. Gerçeği öğrendiğinde o da afallayacaktır ve çıkmazda hissedecektir."

"Ah, benim küçük bebeğim..." deyip iç çekti Lauren. "Kocaman adam olmuş, üstelik de tanrı olmaya layık görülmüş... Böyle bir kaderi olacağını kim bilebilirdi? Onu kutsal ırmağa bırakırken tek umudumuz hayatta kalması ve en azından fakir de olsa bir aile tarafından sahiplenmesiydi."

"Bay Thynos, siz Mısır'dan buraya nasıl gelebildiniz?" diye sordu Joonzeus. "Üstelik de savaş devam ederken, buraya nasıl varabildiniz?"

• Gods, Wars and Hearts Π BTS •Where stories live. Discover now