son sigara

33 6 0
                                    

"seungmin?" sesimden şaşırdığım belliydi ve gerçekten şaşırmıştım. hayır bir kere karşıma çıktığı yetmezmiş gibi bırakmıyordu ki peşimi de. sinirlenmiştim ama sinirlerimin yatışması aniden geçmişti seungmin'in kurduğu cümle yüzünden.

"telefonunu benim yanımda unutup gittin, ondan sonra seni her yerde aradım ama bulamadım. en sonunda buraya geldiğini öğrendim. ama telefonun pekte umrunda değil gibi, yalnız kalmak istiyorsan gidebilirim."

seungmin'in kendinden emin sesini duymuştum bugüne kadar ama ilk defa üzgün çıktı sesi. hatta üzgün değil de hayal kırıklığına uğramış gibiydi. kendimi suçlu hissettim ve bana uzattığı telefonu alıp onu kalkarken kolundan tuttum. "otur."

sesim ilk defa bu kadar itaatkar çıkmıştı ben bile kendime şaşırırken seungmin hemen oturdu. telefonumu hızla cebime atıverdim. daha sonra ona kurmam gereken ama bir türlü kuramadığım cümleleri söyledim.

"özür dilerim, biraz sert davrandım."

"bence de dilemelisin zaten. iki oldu bırakıp gidiyorsun. veda bile etmeden."

az öncekiyle aynı ses tonuydu. hayal kırıklığı vardı. biraz aptal değilse herkes anlardı bunu.

"normalde kaba biri değilim. o zaman öyle gelişti." cümlemden sonra gülümsemişti bende güldüm.

kapşonunu çıkarıp cebindeki paketi açtı.
sigarayı dudaklarına tutuşturup elleriyle siper yapıp yaktı. bu sefer bana teklif etmemişti zaten verse içer miydim bilmiyordum. ama yanılmışım. sigaradan bir kez çektikten sonra bana uzattı.

"son sigaram."

ellerinin arasındaki sigarayı aldım ve bir kez çekip ona verdim. ilk defa biriyle sigara dönüyordum. son sigarasını benimle paylaşmıştı. tamda bunu düşünürken bunun üzerine konuştu.

"paylaşmayı sevmeyen bir tipim, kıymetimi bil yani." istemeden dudaklarım kıvrıldı.

o sigara bitene kadar konuşmadık, bittikten sonra acıktığını söyledi ve birlikte babannenin yerine gittik.

"babanne." diyerek yaşlı kadına sarıldı seungmin.

"tanışıyor musunuz?" onların tanıştığını düşünmemiştim ama yinede sevinmiştim. eğer tahminlerim doğruysa seungmin'de aynı mahalledeydi. konuşabilecek bir geçmişimizin olması beni sevindirdi. yemek yemek için oturunca bana döndü.

"sen yemiyor musun?"

"sen gelmeden önce yedim."

tekrar önüne dönüp omuzlarını silkti. yine gülümsedim. gerçekten anasını sikicektim yani bu kaslarımın. benden istemsiz hareket ediyorlardı durduramıyordum ki. bir insanın umursamaz tavrınada gülmezsin changbin diye düşündüm. sonra düşüncelerimi savuşturup babanneye baktım. gururlu bir anne gibi bizi izliyordu. seungmin kafasını kaldırıp ona bakınca göz kırptı. aralarında anlamadığım bir ilişki vardı. bende seungmin'i inceledim. iştahla yemeğini yiyordu. yüzünde makyaj yoktu okuldakinin aksine. bir de giyimi daha rahattı.

"beni izleme, rahatsız oluyorum." hemen kafamı çevirdim. farketmemiştim bile onu izlediğimi. ihanet duyguları gelip beni yine dürtünce kötü hissettim ama bu sefer kalkıp gitmedim. ben kötü hissetsem bile seungmin kötü hissetsin istemedim. zaten o kısa sürede yemeğini bitirince konuşarak sahil boyu yürüdük. çok fazla şey konuşmuştuk.

ona sahne alacağımı söyledim, arkadaşlarımla nasıl tanıştığımı anlattım. o da bana arkadaşlarını anlattı. bir sürü arkadaşı varmış ama en yakınları jooheon ve changkyun'muş onlarda sevgiliymiş. yani sabah gördüğüm gamzeli kişi jooheon'muş.

bittersweet - binchanWhere stories live. Discover now