sahil boş hava güzel

17 4 0
                                    

o tanıdık ses ile tüm hissettiklerim boşluğa düştü resmen. o boşlukta bir kara deliğin içine girdi ve gözden kayboldu. kalp atış hızım normale dönerken bacaklarımda kalkacak gücü bulamıyordum ama kalktım. kalktım çünkü seungmin kolumdan tutuyordu. beni ayakta tutuyordu.

nereden bulduğunu bile bilmediğim bir sandalyeye oturttu beni ve muslukta ıslattığı eli ile yüzümü silmeye başladı. benimle daha iyi ilgilenebilmek için dizlerinin üstüne çökmüştü. saçlarımı alnımdan çekip göz yaşlarımı silerken ben onun endişeli yüzünü izliyordum.

çok şaşırtıcıydı. zora düştüğümde ilk aşık olduğum adamı aramam ama şuan yanımda seungmin'in olması garipti. chan beni umursamayıp dinlemeden telefonu kapatırken şuan karşımdaki bu adam gözleri dolu bir şekilde üstümü başımı düzeltiyordu, çocuk gibi ilgileniyordu.

kollarımı seungmin'in boynuna dolayıp kafamı yana doğru yatırdım. kokusu hafif hafif burnuma gelirken gözlerim yavaşça kapandı. belki küçüklükten beri karanlıkta kaldığımda ağlamamıştım ama bu adam beni o karanlıktan kurtardığında hıçkıra hıçkıra ağlamıştım.

"tamam changbin ağlama, birlikte kalkalım dışarıda temiz hava alalım hadi kalk." gülümsedim. bana ağlama diyen adam bu cümleleri burnunu silerek söylüyordu çünkü.

ama itiraz edemezdim. aynen dediği gibi oradan çıktık ve kendimi yine seungmin'in beline sarılmış bir şekilde motorunda buldum.

beni eve getirdiğinde hala bedenimi çok yorgun hissediyordum. biraz su içtikten sonra seungmin'den karşıma oturmasını istedim.

"nasıl buldun beni?" ben kimseyle günlerdir konuşmazken o nasıl beni bulmuştu ki orada? tesadüf olamazdı.

"günlerdir okulda yoktun, endişelendiğim için evine geldim ama kapıyı çalmaya cesaret edemedim. sonra dışarıya çıktığını gördüm."

"takip mi ettin?" dedim lafını bölerek.

"evet ama ben end-"

"teşekkür ederim."

seungmin başını aşağı eğip gülümsedi. kısılan gözlerinin ardından nasıl parladıklarını hala görebiliyordum. bir süre üstündeki tişörtün uçları ile oynayıp konuşmaya devam etti.

"lucas orada barmen olarak çalışıyor. tuvalette kavga olduğunu söylediğinde seni merak ettim. iyi ki girmişim." kendisini açıklamayı bitirirken aklımda binlerce düşünce vardı.

ona telefonda konuşmasını duyduğumu söylemeli miydim? yada benim kalbimi yerden yere vuran chan'i bir kenarıya bırakıp kendimi tekrar tekrar seungmin'in huzurlu kollarında bulmaya alıştırmalı mıydım?

seungmin'in bana karşı olan ilgisini görmedim değildi ama benden hoşlandığını kendi kulaklarımla duyduğumda tüm yapboz parçaları oturmuş gibiydi. o beni bu kadar güzel severken ister istemez kendimi onun derin sularında buluyordum.

yüzmeyi bilmiyordum ama su o kadar göz alıcı duruyordu ki kendimi alıkoyamıyordum. sonunda boğulacağımı bilsemde ayaklarım serin suyun içinde hareket ediyor ve kulaklarım, gözlerim, vücudum, kalbim her yerim huzura kavuşuyordu.

onu öpmeden önce de aynı şekilde hissetmiştim. su boğazıma kadar geliyordu ve kalbim deli gibi bir korkuyla kaplıydı. onunla ilk buluşmamda arkadaş olduğumuzu söylediğimde ise sudan sessiz sedasız kıyaya doğru çıkıyordum. bir tarafım tekrar o hisleri yaşamak istesede artık geri dönüş olmaz diye düşünüyordu her hücrem.

ama şimdi son kez bu suya girecektim. boğulma korkusu olmadan yüzecektim. çünkü biliyordum ki bana yüzmeyi öğretecek biri vardı artık orada. sanki ufuk çizgisinde bekliyordu beni seungmin. daha önce hissetmediğim hislerle karşılayacak gibiydi beni.

chan felix ile her yakınlaştığında kalbim acırken seungmin o kalbimi iyileştirmişti. peki şimdi ben neden aşk acısı çekmek yerine seungmin ile yeni bir şeyler denemiyordum ki?

sevmekten bir bok olmadığını gayet iyi anlayıp dersimi almıştım zaten. bir kez olsun sevilmeyi tatmak istiyordum.

karşımdaki çocuğa bir kez daha baktım. öyle masum duruyordu ki kendimden nefret ettim. beni seven bu adamı belki de kendi bencilliğim için üzecektim. ama bu bir ihtimaldi sadece. ben seungmin'i mutlu etmek için elimden geleni yapacaktım. kendi mutluluğumu göremiyorsam belki beni seven adamı mutlu edebilirdim diye düşündüm.

kafamı seungmin'in omzuna koyduğumda gözlerimi kapattım. bedenim, düşüncelerim ikiye bölünmüş gibiydi. bir tarafım seungmin'i üzeceğini bile bile bencilce ilerlemeyi savunurken diğeri sessiz sakin aşk acısı çekmemi söylüyordu. eğer üzülmesi gereken biri varsa o da tek kişi olmalı, sen olmasın changbin diye haykırıyordu bana.

birini dinlemem gerektiğini anladığımda, göz yaşlarımı hızla sildim ve başımı kaldırdım.

seungmin bana yukarıdan bakarken dudaklarına doğru yaklaştım. evet bencil olmayı seçmiştim. o suda ya birlikte yüzecektik yada ben her şeyi mahvedip boğulup gidecektim.

-

bittersweet - binchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin