sevgilim

21 5 2
                                    

changbin

spor salonundan çıkıp bir de eve doğru tempolu koşarken terler aynı göz yaşlarım gibi damla damla düşüyordu. normalde kendimi eve kapatırken bu sefer dışarı atmış spora adamıştım kendimi. bir karar vermem lazımdı, seungmin ile konuşmam lazımdı, chan'e bir şey söylemeliydim.

ama benim ne içimde ne de dilimde tek bir sözcük vardı. günlerce ağzımı bıçak açmasam kimseyle görüşmesem yeridir ama böylece bırakıp gidemezdim her şeyi.

eve gelince duş aldım, seungmini arayıp hazırlanmasını istedim. daha sonra kendim hazırlandım ve uzun zamandır gitmek istediğimiz pahalı restoranta götürdüm onu. iki çeşit balık bir kaç meze ve iki kadeh içkiydi yüzünü güldüren. benim bir mutluluğum yoktu çünkü az sonra yaşanacakları biliyordum. günlerdir kafamda baştan sona kadar kurguluyordum.

"nerden çıktı bir anda buraya gelmek? para mı geldi bir yerden?" dedi seungmin son yudumunu kafaya dikip. önce elini elime koydu sonra dışarıdaki deniz manzarasına bakıp iç çekti.

"balıklar süper değil miydi ya, çok beğendim cidden. bu kadar pahalı olmasına değiyor."

"ayrılalım." dedim soğuk bir ses tonuyla. ardından yavaşça elimi çektim elinden. yüzündeki ifade değişimini gözümü kırpmadan izledim. bu kadar gaddar soğuk biri değilimdir bilirsiniz, bilmiyorsanızda ben söyleyeyim o an içimde alevler yükseliyordu. seungmin sustu. belki diyecek bir şeyi yoktu belki boğazına bir yumru oturmuştu ve onun konuşmasına izin vermiyordu. gözleri dolduğunda elimle garsonu çağırdım.

"özür dilerim." dedim, hesabı ödeyip çıktım. arkama bakmadan gittim oradan.

gözlerim yerlerinden çıkacakmış gibi yanıyordu. ama ağlamamak için direnirken kendimden nefret edip öldürmek istiyordum kendimi.

bir süre yürüdükten sonra karşımdaki arabanın yan koltuğuna bindim ve yanımdaki chan'e baktım. bana sakince gözlerini kırptı. sanki her şey geçicek ben yanındayım dermiş gibiydi.

hızla uzaklaştık oradan, sonu gelmeyecek gibi olan yollara girdiğimizde chan arabanın üstünü açtı ve kendimi tutamadan sessizce ağlamaya başladım. aklıma seungmin geliyordu, ne yaptığımın farkına vardığımda sanki çok geçti her şey için. bir açıklamayı hakediyordu seungmin. ama benim açıklama yapacak yüzüm yoktu. ve yine seungmin hak ediyordu her şeyin en iyisini, fakat ben değildim ona dünyaları verebilecek.

üzgündüm ama bu hisle sonsuza dek yaşayamazdım. emindim ki seungmin'de öyle yapmayacaktı. tek düşündüğüm bir süre boyunca chan ile çok uzaklara gitmekti.

arkadaki bavullara bir göz gezdirdim, kaç gün yeterdi bunlar? paramızı düşündüm, kaç gün geçinebilirdik. aklıma han, minho geldi. en fazla kaç yıl durabilirdim ki onları görmeden.

bir yola girmiştim ne kadar süreceğini, nasıl geçeceğini bilmeden. yanımda sadece chan vardı.

neredeyse bir gün boyunca yoldaydık, şehir değiştirmiştik sonuç olarak uzun sürecekti. chan'e evet dediğim anda kalacağımız evi ayarladı. bana bavulumu hazırlamamı ve seungminle konuşmamı söylemişti sadece. her şey o kadar hızlı gelişti ki yeni evimize girdiğimizde içimi buruk bir his kapladı.

ev güzeldi, Chan yanımdaydı umarım hislerimi, yaptığım kötülükleri, seungmin'i bir şekilde unutup vardığım karardan pişman olmazdım.

chan gelip bana sarıldı, alnına düşen sarı saçlarına bir kez daha hayranlıkla baktım, her şey güzel olacak sevgilim dedi. sevgilim dedi.

-

bittersweet - binchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin