olmazlara inat

18 4 0
                                    

changbin

chan'in evinden çıktığımda derin bir nefes vermiş ve kendimi sevgilimin kollarına atmıştım. ama bir sorun vardı, huzursuz hissediyor ve bunu seungmine belli etmekten korkuyordum. sebebini tahmin edersiniz ki chan ile yaşadığımız olaylar. aşk dolu kağıdı saklamıştım saklamasına ama bu eylemimin sonucu iki kapıya çıkardı. birinci ihtimal chan fark eder ve belkide arkadaşlığımız tamamen biter, ikincisi de chan farketmez ama ben onun düşüncelerini bir an olsun merak etmekten kafayı yerdim.

aslında sizden, en çokta kendimden sakladığım bir şey vardı. ben seungmin'i kırmaktan korktuğum için ona kendim gibi yaklaşamaz olmuştum. öylesine saf seviyordu ki beni ona kapılıp gittiğimin farkına vardığımda kendimden nefret ettim. ben hiç bir zaman kendimden emin olamazken tam 1 hafta sonra chan beni buluşmaya çağırdı.

saat gece on civarı evde boş boş duruyordum, seungmin daha yeni gitmişti bizden. aradığında sesi çok stresli aynı zamanda da çok durgun geliyordu.

attığı konuma gittiğimde farkettim oraya uzun zamandır gelmediğimi. liseydeyken favori yerimiz olan bu mekan han chan ve benim için yaratılmış kadar özeldi bize göre.

biraz yıkık dökük binanın içinde duran yepyeni minderler, ışıklar, süslemeler bize aitti. gelmeyeli bahçedeki otlar çiçekler uzamış ayak basılmayacak hale gelmeye yüz tutmuştu. eğer ağaçları biraz budarsanız karşıdan gözüken deniz manzarasınıda görebilirdiniz.

chan bahçedeki bankta oturmuş bacaklarını sallıyordu. üzerindekilere göz gezdirdiğimde yıllar önceden kalma rock gruplarının baskısı olan tişörtü giymişti.

sanki eskiyi özlemiş ve eskiyi canlandırmak ister gibi bir hali vardı. sessizce yanına oturdum.

"nasılsın?" diyerek söze başladım, hiç geçmeden "iyi sen?" diyerek cevap verdi. geçiştirici bir cevaptı burdan asıl konuya geçmek istediğini anlayabiliyordum.

"changbin uzun süredir düşündüm. ve bir karar verdim." bacaklarımı bankın iki yanından sarkacak şekilde oturdum ve ona doğru döndüm. cümlesini bitirmesini bekledim.

"felix'ten ayrıldım."

kendimi sonraki cümlelerini duymaya hazırlamadan önce kafamda yer verdiğim ihtimallerden hangisi gerçek olur diye bekliyordum.

"neden ayrıldınız? nasıl hissediyorsun?"diye sordum. her durumda chan'in nasıl hissettiğini sorar içinde tutmasına izin vermezdim. aynı şekilde onun hislerini paylaşırdım, belki acısını hafifletir belki mutluluğuna mutluluk katardım.

"sürekli kavga ediyorduk bu yüzden benim için ayrılmak kolay oldu."

bir şey demeden ellerini ellerimin içine aldım ve teselli verircesine sıktım.

"ama ayrılmamızın altında başka bir sebep daha yatıyor changbin."

kalbim hızla atmaya başlarken ikimizinde ellerinin terlediği hissediyordum. sadece ellerim değil tüm vücudum terliyordu, arada esen hafif rüzgar ise kurtarıcımdı.

"ne oldu?" diye sorar sormaz chan boğazını temizledi.

"şimdi söyleyeceklerimi dikkatlice dinle, lafımı bitirene kadar bir şey dememeni istiyorum, bölünürse devam edemeyebilirim çünkü." dedi, kafamı salladım.

"changbin bu ne zamandı bilmiyorum ama bir zamanlar benden hoşlandığını düşünmeye başladım. bunu söylemek benim için inan çok zor ama seni falan suçlamıyorum. suçlayıcı yada sorgulayıcı bir konuşma olmadığını bil. ben sadece kafamda her şeyi toparladım ve böyle bir ihtimalin olabileceğini düşündüm. felix ile ne zaman kavga etsek bu seni kıskandığı için oluyordu. bir şeyler bildiği belliydi, yada bana öyle gelmişti? yaklaşık 2 haftadır bunun üzerinde düşündüm ve şuan seungminle çok güzel bir ilişkin olmasına rağmen bu konuşmayı yapmayı göze aldım. çünkü seni sevdiğimin farkına vardığımda sadece felix ile ayrılmayı değil aynı zamanda arkadaşlığımızın bozulma ihtimalini ve hatta kariyerimizi bitirmeyi bile göze aldığımı farkettim. tahmin edersin ki bu benim için zor olmuştur, cevap vermekte senin için zor olacak biliyorum ama sana içimi açmazsam hayatımın bir köşesinde pişmanlığım kalacaktı. ve beni en iyi sen tanırsın ki ben pişmanlık duymaktan nefret ederim. bu yüzden felix'ten ayrıldım ve sana geldim. kalbimi dinlememi söylemiştin ve kalbimin beni getirdiği yer tam olarakta burası. her şeyin başladığı yer ve belkide her şeyin son bulduğu yer olacak. ama olsun."

başım dönmeye etraftaki nesneler yer değiştirmeye başlamış gibiydi. chan'e bakıyordum ama bulanıklaşan etraf sanki boşluk ile birleşiyor ve benden uzaklaşıyor gibiydi. vücudum hem üşüyor hem terliyordu, göz yaşlarımın akmasına izin veremezdim. bunca yıldır sevdiğim adam tam ondan vazgeçmişken gelip bana yepyeni bir hayat teklif edemezdi. ben bu iki seçenek arasında kalamazdım. oturduğumuz bank sanki altımdan kayıp uzay boşluğunda dalgalanıyor gibi hissederken aklıma seungmin'in gelmesi ile her şey geri yerli yerine oturdu. baş dönmem geçti ve yerini mide ağrısı aldı.

chan'e ne cevap vermem gerekiyordu bilmiyordum. ben kısa bir süre önce sevdiğimi değil beni seveni seçip bir yola girmiştim ama karşımda yepyeni bir kavşak vardı. keşke böyle bir karar vermek zorunda olmasaydım diye geçirdim içimden. neden üzgündüm biliyor musunuz? karşıma böyle bir seçme durumu geldiğinde kendimden emin olamadığım için üzgündüm, bir kez bile tereddüt etmeden şuanki sevgilimi, seungmin'imi seçemediğim için çok kızgındım kendime. chan daha önce onu sevdiğimi farkedemediği için, ben onu deli gibi severken bu kadar korkak olup bir şeyleri göze alamadığım için pişmandım. en çokta nefret vardı içimde. yolun bir tarafında beni tüm masumluğuyla seven seungmin duruyorken, neredeyse tüm hayatımı ona adadığım chan'i seçmeyi bir kez olsun aklımdan geçirdiğim için nefret ettim kendimden.

bittersweet - binchanWhere stories live. Discover now