milyon dolarlık teselli

18 5 0
                                    

gece geç saatte eve geldiğimde biraz çayır keyiftim ve yatağımda telefondan şarkı açmış seungmin'in hesabına bakıyordum. doğru düzgün çok az fotoğrafı vardı gerçi ben hesabımda hiç fotoğraf paylaşmıyordum bile.

seungmin beni motoruyla hiç bilmediğim bi mekana getirmişti. orada biraz içtik daha sonra acıktığımız için büyükanne'nin yerine yemek yedik. sonra beni motoruyla evime bıraktı.

ona evime girmesini ve kahve içmeyi teklif ettim ama kabul etmedi, geç olduğunu yarın okulda görüşeceğimizi söyleyip gitti. açıkçası mutluydum çünkü o boktan partiden kurtarmıştı beni, üstelik arkadaştık.

bir süre daha telefonda gezindikten sonra uyuya kalmıştım. sabah alarmın sesi ile uyanıp okula gittim. bugün sadece 3 tane dersim vardı. oradan sonra eve geçecektim ve finallere hazırlanmaya başlayacaktım.

okula gittiğimde dersime bir kaç dakika vardı o yüzden kantine indim ve jeongin'i gördüm. yanında seungmin vardı. arkadaş olduklarını bilmiyordum o yüzden yanlarına gittim.

"selam, siz arkadaş mıydınız?" dedim. hararetli konuşmalarını bölmüşüm gibi gözüküyordu.

"ah hyung selam, seni soruyordum seungmin'e. bizimkilerle seni bekliyoruz da o yüzden." demişti jeongin. seungmin'de onu kafasıyla onayladı. jeongin beni çekiştirmeden hemen önce seungmin konuştu.

"ah jeongin, hyung'unu kaçırmadan önce ufak bir şey söylemem lazım ona." dedi gülümseyerek. kibar olmaya çalışması onu çok şirin yapıyordu.

"of pardon ben biraz anlayışsız davrandım." diyerek el salladı ve gitti.

seungmin'in karşısına oturduktan sonra az önceki gülümsemesinden daha farklı bir gülümseme sundu bana.

"naber." ilk o başlatmıştı konuşmayı. "iyidir sen?"

"bugün aynı dersi alıyoruz. birlikte gidelim mi?" içimdeki bi ruh sevinçten uçarken olumlu anlamda cevap verdim. şuan aramızda garip bi çekim vardı, sanki... sexual tension? hayır tamamen saçmalıyorum ama garip bir sessizlik vardı.

"o zaman dersten önce görüşürüz, sen istersen arkadaşlarının yanına git bekliyorlardır." dedikten sonra dediklerine uyup yanından ayrıldım ve bizimkilerin yanına gittim.

chan dahil herkes buradaydı ve benim tek muhatabım jisung'tu çünkü gerçekten endişeli duruyordu. ilk dersimizin onlarlaydı. ikinci dersim ise seungmin ile aynıydı.

"bi sıkıntı mı var?" dedim sessizce jisung'a. o ise hiç bir şey demeden yerinde kıpırdandı ve boğazını temizledi. bi bok olduğu belliydi ama niye bu kadar zorlanıyordu ki söylemekte? açıkçası korkmaya başlamıştım bile.

"dersten sonra söylerim." sesi çok kısık çıkmıştı. bizi duyan biri var mı diye baktığımda herkesi kendi halinde gördüm. chan ve felix'i de görmüştüm ama beynimi jisung'a odaklanmaya çalışıyordum.

"hyunjin ile mi ilgili?"

"hayır hayır. dedim ya dersten sonra söylerim changb-"

"jisung delirtme beni söylesene işte." sesimi hafifçe yükseltip gözlerimi üstüne diktim. pes etmiş olmalı ki derin bir nefes verdi ve yaklaştı.

"nolur sakin ol tamam mı." bir süre bekledi ve sonunda konuştu. "felix chan'e taşınmış."

durdum. öylece tepki veremeden durdum. gözlerim dalmış gitmişti. kulaklarım hem gelen gürültüleri, hem de hocanın sesini duymayı reddediyordu resmen.

jisung omzumu tutup beni hafifçe sarstığında ne ara dolduğunu farketmediğim gözümden bir yaş düştü. hemen ardından burnumu çekip sınıftan sessizce ve yavaşça çıktım.

bittersweet - binchanDove le storie prendono vita. Scoprilo ora