ben hala rüyada

14 5 0
                                    

seungmin'in ağzından

hayatım boyunca aklımın bir kenarında hep şansız olduğum dolanıp duruyordu. tuvalette changbin'i o halde gördüğümde hiç hissetmediğim kadar kötü hissettim. içim nefret ile dolup taştı, chan'i gördüğüm yerde boğmak istiyordum.

onu bu hale getirip günlerce evden çıkmamasına sebep olan kişi chan'di çünkü. changbin acaba beni ne zaman görecek diye bekliyordum köşemde. ve o bugün beni öptü. hemde ikinci kez. artık bana eskisinden daha farklı gülümsüyor ve bu benim içimi kıpır kıpır yapıyordu.

ona küçüklükten beri verdiğim şefkati verirken aynı şekilde onunda bana böyle davranması mutluluktan ağlayacak gibi olmamı sağlıyordu.

dudaklarıma hafif bir öpücük kondurduktan sonra tekrar omzuma yattı. korkak bir şekilde elimi saçlarına doğru götürürken o bana bir kedi gibi daha çok yanaşıyordu. kalbimin sesini duyduğuna yüzde yüz emindim ama elimden bir şey gelmezdi ki. ben bir şeyimi saklayamazdım. ona aşıktım ve bu gün gibi ortadaydı.

eğer biz küçükken o gün beni bırakıp gitmeseydi o gün bile itiraf edebilirdim aşkımı. günlerce oyun oynamadan anlatırdım ona o küçük kalbimde hissettiklerimi. ama anlatamadım işte, bu zamana kadar hep kendimi susturdum. başka bir güne nasipmiş seungmin diyerek bastırdım içimdeki sevgiyi. ama changbin bana bu kadar yakın davrandıkça kalbimin durması imkansızdı. daha fazla saklayamazdım ki aşkımı.

"changbin." dedim sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla.

kafasını kaldırıp bana bakmıştı. eğer biraz yaklaşsayım burunlarımız değebilirdi. hatta dilersem ardından dudaklarımız buluşabilirdi. ama ondan önce ona söylemem gereken bir şey vardı.

"bir daha beni arkadaşın olarak öpme."

changbin oturuşunu düzeltip bana daha içten baktı. ne diyecek diye merak ediyordum ama ondan önce yine bir şeyler söylemem gerekiyordu.

"benim bildiğim arkadaşlar birbirini bu şekilde öpmez changbin. seni bilmem ama benim dudaklarım ne zaman seninkiyle buluşsa arkadaşça hissedemiyorum. kalbimdeki bu hız benim için daha fazlası."

başımı aşağı eğip hissettiklerimi cümleye dökmeye çalıştım ama bunu en sade haliyle tek bir şekilde söyleyebilirdim.

"ben sana aşığım changbin."

göz bebeklerinin tam içine bakarak söyledim bu cümleyi. günlerce bu cümleyi ona söylediğim anın provasını yapmıştım. bir gün ondan kötü sonuç aldığımı kurgularken diğer bir gün sarılıp sevgili olduğumuz anlar dönüyordu aklımda. şimdi belli olacaktı hangi tarafın kazandığı.

"seungmin..."

"bana hemen cevap vermeni beklemiyorum. ama sadece daha fazla içimde tutamadığımı bilmeni istedim." yalan söylemiştim aslında. o kadar çok istiyordum ki, tüm hücrelerim onun cevabını duymak için can atıyordu. bu cevap olumlu yada olumsuz olsa da belirsizlikten iyidir diye düşünüyordum.

"seungmin ben seni ne zaman öpsem arkadaşça hissetmedim. seni kaybetmekten o kadar korktum ki. aptal davranışlarımın hepsi bu korkum yüzündendi. ve... ve ben bu evden çıkmadığım süre boyunca düşündüm. bende sana aşığım seungmin."

changbin cümlesini bitirdiğinde az önce sıcaklayan bedenim birden gelen soğuk ile tüylerimi diken diken etmişti. kalbim artık hızlı atmayı bırakmış öyle sert atıyordu ki göğüs kafesimin acısını hissettim. gözlerim dolmuştu çünkü şuan ki mutluluğumu göz yaşlarımdan başka tarif edecek herhangi bir sözüm yoktu.

changbin stresten oynadığım elimi avcunun içine alıp tekrar konuştu.

"birlikte bir yola çıkalım ve ellerimi asla bırakma, çünkü benim seninkileri bırakmaya niyetim yok."

önce o çocukluktan beri tuttuğum elleri tekrar tuttum ve dizlerimin üstüne doğrulup changbin'in boynuna sardım kollarımı. sonunda o gün gelmişti, ona eskiden olduğu gibi özgürce sarıldığım günler gelmişti. kafamı göğüs kafesinde bulduğumda kalbinin sesi bana dünyanın en özel melodisi gibi geliyordu. öyle hızlı atıyordu ki onunda benim gibi aynı şeyleri hissetmesi mutluluk vericiydi.

bi süre daha öyle kaldıktan sonra ikimizde uyuduk, ilk gecemizi sarılarak uyuduk düşünebiliyor musunuz? bu bir kaç ay önce benim için imkansızdı fakat şuan bunu yaşayan bendim, ne bir hayaldi ne de bir rüya. bu yüzden her saniyenin tadını çıkarıp dolu dolu aşk ile yaşayacaktım.

sabah gözlerimi açtığımda changbini görmek, onun kokusu burnuma dolarken çarşafların arasında mutlu bir sabaha uyanmak, ona kahvaltı hazırlayıp onunla yemek... bunların hepsi uzun bir serüvenin başlangıcı gibiydi ve kalbimde oluşan heyecan tüm bedenimi kaplıyordu. sürekli onu öpmek istiyordum ama biliyordum ki darlamamalıydım. benden sıkılmamalıydı o yüzden hareketlerime dikkat ediyordum.

birlikte yemek yedikten sonra changbin çok güzel krep yaptığını iddia etti. tabiki de yalan olduğunu biliyordum ama ses etmedim ve onun mutfaktaki komik hallerini keyif alarak izledim. sonuç neydi peki? tahmin edilmesi zor değil. yaptığımız karışımdan yaklaşık 25 tane pankek çıkabilirdi fakat şuan masanın üstündeki 5 tane pankeke ve diğer 20 pankeke benzeyen siyah cisimlere bakıyordum.

yaparken eğlenmiştik ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadan tekrar acıkmıştık. yedikten sonra etrafta kısa bir sessizlik oluştu.

"diğerlerine söyleyecek miyiz?" dedim changbine. belki söylemek istemeyebilirdi, saygı gösterirdim fakat ben ilişkimizin olduğunu ve sonunda Changbin'in mutlu olduğunu tüm dünyaya duyurup felix'in kıskanmasını istiyordum.

bir süre durdu ve gözlerini boşluğa dikti daha sonra bana dönüp gülümsedi. gözlerim büyürken bir kez daha baktım bu gülüşe, sanki eskiden bir parça benimle birlikte aynı hisleri paylaşıyor gibiydi. sanki...hep olmasını dilediğim şey olmuş gibiydi.

"söyleyelim." dedi kendinden emin bir ses tonuyla. bu beni öyle mutlu etmişti ki gülümsememi gizleyemedim.

changbin defalarca iyi olduğunu söylemesine rağmen ben yinede ısrarla inanmıyordum. o dışarıya çıkmaya hazır olduğuna emin olmalıydım. yoksa diğerleriyle buluşmamızı çoktan ayarlamıştım. hem ilişkimizi söylemek için hemde changbin'in biraz daha iyi hissetmesi için.

bittersweet - binchanWhere stories live. Discover now