sen aklıma gelince

14 4 0
                                    

uzun süredir girmediğim odaya tekrar girince anılar aklıma doluşmuştu. ilk kez burada yazmıştık sözlerimizi, burada bestelemiş ve burada kutlamıştık başarılarımızı. en çok burada sevmiştim chan'i. gerçi şimdi eskisi gibi değildi. o lisede, gözü chan ve aşktan başka bir şey görmeyen changbin değildi burada olan. artık dikkatimi işe veriyordum chan'e değil. ne de olsa sevgilim vardı benim değil mi? onu aldatamazdım.

"görüşmeyeli bir kaç fikir geldi aklıma onları bambam ile görüştüm. sende ne var changbin?" dedi chan.

evde kaldığım sürede yazdığım bi kaç sözün olduğu kağıtları önüne koydum. önceden ne yazdığımı kontrol etmeye halim yoktu.

"bayağı bir karışık ama bir şeyler çıkabilir diye düşünüyorum." dedim. han'da kendi fikirlerini, yazdıklarını ortaya koyduktan sonra çalışmaya başladık. yazıp bestelediğimiz bir şarkı vardı onun üzerinde düzenlemeler yaptık. han ile ben kanepede oturmuş telefon ile uğraşırken chan benim sözlerimi okuyordu. göz ucuyla tepkisine bakmak için eğildiğimde kaşlarını çattığını gördüm.

kısa bir süre ne yazdığımı düşündüm. çok fazla şey yazıp silmiştim aralarında hangileri vardı yoktu bilmiyordum bile.

"changbin." dedi yumuşak bir ses tonuyla. yanına gittim ve söyleyeceği şeyleri dinledim.

"bunları seungmin'e mi yazdın?" bu soruyu beklemiyordum açıkçası. o sırada bunları aşk acısı çekip kendimle bir iç savaş yaşarken yazdığım aklıma geldi. oradaki kelimeleri chan'e yazmış bile olabilirdim.

"hmhm." diye homurdanıp başımı salladım. gözlerini kağıttan hiç ayırmamıştı. yavaşça tekrardan koltuğa oturdum fakat chan'e bakmaya devam ettim. "sarı saç." dedi çok kısık bir sesle. sanırım yazdıklarımı okuyordu ve ben ne yazdığımı hatırlama konusunda sıkıntı çekiyordum. o sırada han omzuma dokundu.

"markete içecek bir şeyler almaya gideceğim gelsene. chan hyung bir şey istiyor musun?"

-

"changbin ben gerçekten senin kötülüğünü isteyerek söylemedim onları. söylediğim aklımdan bile çıkmıştı. o gün hiç birimiz kendimizde değildik." han kapıdan çıkar çıkmaz kendini açıklamak için konuşmaya başlamıştı.

yargısız infaz yapmak istemediğim için yol boyu sessizce onu dinledim. belki de haklıydı çünkü ben han'a güveniyordum eğer bile isteye birine söyleyecek olsaydı chan'e söylerdi diye düşündüm.

"ayrıca felix'in birilerine söyleyeceğini düşünmüyorum. özellikle de chan'e. sonuçta şuan sevgililer neden sevgilisine gidip senin arkadaşın sana aşıktı desin ki? boşuna ilişkilerini bozmuş olur." han söylediklerinde haklıydı.

"seungmin öğrenirse?" dedim. o öğrenirse ne olacaktı. zaten şuana kadar ona çok şey borçluydum. ne zaman chan yüzünden üzülsem tesellimi onda buldum ve bunu öğrenirse hala ondan hoşlandığımı düşünürse ilişkimiz bitebilirdi, onu üzebilirdim.

"seungmin zaten bilmiyor muydu? yani en azından tahmin etmemiş midir? sonuç olarak jeongin ile gizli yakın arkadaşlar ve sen chan ile felix'in sevgili olduğunu duyduğunda koşarak ona gittin. jeongin'den bunu duyup tahmin etmiştir." yine haklıydı fakat başka bir sorunumuz daha vardı.

önce markete girip alışverişimizi yaptık ve çıktıktan sonra tekrar konuştum.

"az önce chan'e verdiğim kağıtlar var ya. hani söz yazdığım. sanırım onda chan ile ilgili şeyler var." dedim mahçup bir şekilde. şuan her şey boka sarıyordu. felix'in öğrendiği yetmezmiş gibi chan'de öğrenirse tamamen herkesle arkadaşlığım bitebilirdi.

"nasıl yani sen ne yazdığını hatırlamıyor musun?"

"hayır işte oğlum ben onları yazarken iyi kafada mıydım sence? yani seungmin'e yazmış gibi gözüksem bile sanırım chan anladı. sarı saç gibi şeyler yazmış olabilirim." dedim.

han sıkıntılı bir nefes verip anahtarla kapıyı açtı. elini aniden omzuma koyup sessizce "özür dilerim." dedi. hafifçe gülümseyip kafamı salladım. onu affetmiştim. affetmekten başka şansım yoktu o benim tek yakın arkadaşımdı. şuan han'a kızmanın bana bir faydası yoktu. tek odaklanmam gereken seungmin ile olan ilişkim ve felix'in onu mahvetmemesi.

içeriye girdikten sonra birkaç saat boyunca kayıt aldık. han'ın kısımları bizimkinden daha önce bittiği için hyunjin onu almaya geldi ve chan ile baş başa kaldık.

biraz daha kayıt üzerinde çalıştıktan sonra chan'e acıktığımı söyledim. "sen sesleri dosyaya kaydet ben mutfakta bir şeyler bakayım." dedi ve odadan ayrıldı.

o ayrılır ayrılmaz aceleci ve telaşlı bir şekilde kağıtların olduğu yere doğru gittim. chan'e yazdığım sözlerin bariz belli olduğu kağıdı biraz karıştırdıktan sonra buldum. öylesine hızlıca katlayıp cebime sıkıştırdım ve içeriye girdim.

girdiğim sırada chan makarna yapıyordu, bende geri kalanına yardım ettim. yemeği yaparken sadece müzikten konuşmuştuk. yeni bir şarkı çıkarmaya henüz hazır olmadığımızı ama yakın olduğunu söyledi. yemek hazır olduğunda masaya oturduk.

"çok fazla iş konuştuk. anlat bakalım nasıl gidiyor?" dedi chan. ağzımdakini yutar yutmaz gülerek cevap verdim.

"bildiğin gibi her şey aynı, asıl sen? felix'le nasıl gidiyor?" onların ilişki durumunu öğrenmeye çalışma sebebim asla kıskançlığımdan değildi. ciddiyim, sadece yıllardır tanıdığım chan'in şu sıralar hayatında olan biteni bilmediğim için merak ediyordum.

chan boş bir yüz ifadesi ile başını aşağıya düşürüp bakışlarını boşluğa sabitledi. bir kaç saniye öyle durduğunda bir sorun varmış gibi geldi ve gerçekten merakım daha da arttı.

bittersweet - binchanDonde viven las historias. Descúbrelo ahora