ikinci sigara

17 4 0
                                    

"yeni bir arkadaş edindin diye bizi silmiş gibi davranamazsın chan!"

jisung elini masaya vurup ayağa kalktığında bende hemen kalktım. jisung sonuna kadar haklı olsa da bunu sakince konuşup halledebilirdik. ikisine de zarar gelsin istemiyordum.

"sakin ol jisung." en yumuşak ses tonumla ona bunu söyledim. bana hafif dolu gözlerle baktı. o bakıştan çok şey çıkardım. sonuç olarak chan'den hoşlandığımı biliyordu ve onu felix'le benim tanıştırdığımı da biliyordu.

"gitsem iyi olacak." chan sessizce masadan kalkıp çantasını alıp evden çıktı.

"peşinden git, konuşun biraz." jisung bunu söylediğine şaşırdım ama gerçekten aklım chan de kalmıştı bu yüzden hızlıca evden çıktım. çok uzaklaşmadığı için hemen durdurdum ve bir parka oturduk.

"özür dilerim." itiraf etmeliyim chan çok fazla özür dileyen biri değildi çünkü özür dilemesini gerektirecek bir durum yaşamamıştı.

"anlatmak ister misin neler olduğunu." artık onun hayatında olan biteni merak etmekten çıldıracaktım. anlatmasını umarak beklemeye başladım. çok geçmeden konuştu.

"biliyorsun felix ev arıyordu. bizde son zamanlarda iyi anlaşmaya başladık. o yüzden teklif ettim ama jisung haklı birine kolay kolay güvenmem-"

"aşık mısın ona?" kendi mezarımı kazıyor gibi hissetmiştim.

"changbin..." öyle derin bir iç çekmişti ki bir aptal bile anlayabilirdi felix'e karşı hisleri olduğunu.

ona baktığımda gözlerinin dolduğunu farkettim. felix nasıl biriydi de chan'i bu kadar bilinmezliğe sürükleyip ağlatıyordu. onunla arkadaş olan ilk ben olmama rağmen o resmen chan'i benden çalmıştı.

chan bir şey demeden kafasını göğsüme yasladı ve sessizce ağlamaya başladı. kalbim o kadar hızlanmıştı ki chan'in duymaması için dua ederken diğer yandan yıllarca onunla bu şekilde kalabileceğimi düşünüyordum.

parmaklarımı sarı saçlarında gezdirmeye başladığımda neredeyse bende ağlayacaktım.

"changbin ben gerçekten özür dilerim. size hiçbir şey söylemedim, selam bile vermedim."

"o zaman felix'i o kadar seviyor olmalısın ki gözün ondan başkasını görmüyordu?" amacım neydi ki benim? ondan istediğimi duyup kendime acı çektirmek mi?

"bilmiyorum, o çok güzel biri. yüzü gibi kalbi de güzel ama içimi rahatsız eden bir şey var."

"ney?"

"bilmiyorum." kafasını kaldırıp yüzünü sildiğinde buruk bir gülümseme sundu bana.

"şimdi gitsem olur mu?" ayağa kalktığında ben kalkacak gücü bulamamıştım. o el sallayıp uzaklaşırken yavaş yavaş eve yürüdüm.

"ne konuştunuz?" diye sordu jisung.

"felix çok güzelmiş ama onu rahatsız eden bir şey varmış, bilmiyormuş. ha birde özür diledi sonra gitti."

jisung offlayıp kendini kanepeye attı, kolunun altına girip tavanı izlemeye başladım.

"onunla sevgili olursa üzülür müsün?"

"evet." cevabını bildiği bir şeyi soruyordu ama yine de cevapladım.

"peki o zaman neden seungmin'i öptün." nereden çıkmıştı şimdi bu? oturduğum yerde dikleştim ve bağdaş kurdum. aynısını jisung'ta yapmıştı. şimdi bana meraklı gözlerle bakıyordu.

"bir şey söyleyeceğim." dedim. kafasını sallayıp gülümsedi.

"bu sabah seungmin'i gördüm rüyamda."

"nasıl gördün?" diye heyecanla sordu.

"işte sorun orada başlıyor. biraz... şeydi. yani müstehcen."

"ne! ciddi misin? changbin sen chan'e aşık olduğuna emin misin?"

"jisung rüyalarımız bizim isteğimiz dışında gerçekleşiyor seungmin'e karşı bir şey hissettiğim falan yok."

evet seungmin'e karşı bir şey hissetmiyordum ama onun yanındayken hissettiğim mutluluk sayılıyor muydu bilmiyordum.

"emin misin?" jisung böyle diyerek kendimi daha fazla sorgulamama neden oluyordu.

"yanındayken mutlu hissediyorum yada sorunlarımı unutuyorum, o gün chan aklıma bile gelmemişti mesela."

"chan senin için bir sorun o zaman?" dedi bu seferde. çıldırmak üzereydim ama beynimin ufak bir kısmı haklı diyordu.

tam o sırada kapı çaldı. jisung koşarak kapıyı açtı. hyunjin ile birlikte içeriye girdiler. ikisi çok yakışıyordu ve birbirlerini çok güzel seviyorlardı. açıkçası biraz kıskandım. daha sonra ikisi gitti ve evde düşüncelerimle birlikte baş başa kaldım.

hava kararmıştı bir süre evde ne yapacağımı düşündükten sonra hırkamı giyip dışarıya çıktım. en yakındaki markete giderken eve gidip keyif yapmanın hayalini kuruyordum.

gün içinde kafam çok dolu olduğunda tek kaldığım zaman kafamdakileri oturup saatlerce düşünmeyi ve kendime bir çıkış yolu bulmayı severdim. kendime bir kaç içecek ve bir paket sigara aldım. balkonuma çıkıp sigarayı yaktım.

ağzımdan çıkan duman gökyüzüne karışırken yanımda seungmin'in olmayışı içime karışıp gitmişti.

bugün jisung'un dediklerini düşündüm önce, niye seungmin'i öpmüştüm? chan'i sevmem ile ne alakası vardı? chan felix ile çıkacak mıydı? o zaman ben ne olacaktım? grubumuz, geleceğimiz... nasıl devam edecektim ki?

az önce sorduğum tüm bu soruları kendi kendime cevaplamaya başladım. chan'i gerçekten çok seviyordum aynı şekilde o da beni sevsin istiyordum. ama geçen gün seungmin'i öpme isteğim gibi hiç chan'i o kadar fazla öpmek istediğimi hiç hatırlamıyorum.

yani içimdeki bu hislerden anca orospu olduğumu çıkarabilirdim ama olayı dalgaya vurmayı bırakmıştım. çünkü ne zaman chan'i görsem seungmin aklıma gelmiyordu aynı şekilde seungmin'i gördüğümde de chan aklımdan çıkıp gidiyordu.

bu zamana kadar sorunlarımı hep çözmeyi başarmıştım fakat bunun içinden çıkamamıştım.

eh elden ne gelirdi ki? yaktım ikinci sigarayı.

-

bittersweet - binchanحيث تعيش القصص. اكتشف الآن