2'

1.7K 212 111
                                    

"Oğlum uyumuşum ne? 50 kere aradım. Birşey oldu sandım evine gelecektim haber ver bari tek yaşıyorsun zaten." Sınıfa girdiğim gibi Bangchan bana sinirle konuşmuştu.

"Ya yorgundum uyuyakalmışım işte amma abarttın." Geçiştirmeye çalışıyordum. Jeongin Bangchan'ın lafını kesti

"Tamam hyung olmuş bitmiş şuan burada sağlıklı işte."

Jeongin çalan zille birlikte bize veda edip sınıfına gitti. Bizden bir sınıf küçüktü. Mezun olduğumuzda onu da özleyeceğimi biliyordum.

"Çok az kaldı." Dedi Bangchan Jeongin çıktığında

"Neye?" Çantamdan dersin kitabını çıkarırken cevap verdim

Hoca gelmiş, Bangchan yan sıradaki yerine gidiyordu

"Mezun olmamıza."

Bangchan'ın bu hatırlatması yüzünden tüm ders bunu düşünmüştüm.

"MINHO! ZOMBİLER BASTI OKULU!"

Bangchan'ın bağırışıyla sıçradığım gibi gözlerimi daldığı yerden ayırıp ne olduğunu anlamak için etrafa baktım.

Gördüğüm tek şey gülmekten yerlere yatan Bangchan ve Jeongin'di.

"Komik mi olduğunu sanıyorsunuz sağır oldum." Birinin bişey demesi için konuştum

Gülmeleri yavaş yavaş bitiyordu. İlk konuşan Bangchan oldu.

"Neye daldın bu kadar söyle he aşık mısın yoksa." Pis pis gülüyordu ve konuşurken omzuma vurmuştu.

Cevap vermedim.

Bangchan yanıma oturdu. Jeongin de onun yanında sıraya doğru eğildi.

"Tanışsanıza."

"Ne?" Dedim Bangchan'ın tek kelimelik cümlesine.

"Şurada mezun olmamıza az kaldı. Jisungla tanış en azından da son dönemimizde hatırlayacağımız birşeyler olsun."

"Size olacakları söyleyeyim. Jisungun yanına gideceğim, arkasını dönecek, sesleneceğim ve parasının olmadığını söyleyecek. Parasını istemediğimi söyledikten sonra hızlı adımlarla uzaklaşacak."

"Kendini tanıt o zaman." Bu sefer konuşan Jeongindi

"Saçma saçma konuşmayın. İlk önce git sen Seungminle tanış Bangchan."

"Tanıştım bile."

"Ne zaman?"

"Dün gece, rüyamda."

"Devam etme." Dedim.

Bangchan oflayarak önüne döndü. Çalan zille diğer derse geçmiştik.

Sonunda öğle arasına ulaştığımızda açlıktan öleceğimi düşünmüştüm.

Alt kata Jeonginin sınıfına gittiğimizde hepimiz ne yapacağımızı biliyorduk. Jeongini sınıftan aldıktan sonra koridorun sonunda duran Hyunjin'in yanına gittim.

"Selam."

Bana baktı. Gitmemi istermiş gibi bakıyordu. Şaşırmadım.

"Selam vermeyecek misin? Üzüldüm. Üç tost, iki kola ve bir süt."

Yüzüme biraz daha baktıktan sonra konuştu

"Oradan bakınca kantine mi benziyorum?"

"Hayır, babama benziyorsun. Cüzdanını ver."

"Sana hiç bir şeyimi vermiyorum."

Arkamdan Jeongin geldi ve konuştu.

"Bırak hyung, ben de ona dudaklarımı vermem."

Arkamızı dönecekken Jeongin'e takıntılı Hyunjin konuşmaya çalıştı

"N-Ne? Nasıl?"

Jeongin Hyunjine bir adım daha yaklaştı.

"Minho hyung çalmaz. Takas eder."

Takas ederim.

Hyunjin kendine yaklaşan Jeongin'e bakakalmıştı. Söz konusu Hyunjin olduğunda, Jeongin aramızdaysa her şekilde başarılı oluyorduk.

Jeongin, Hyunjinin dudaklarına kapandığında cebinden cüzdanını aldım.

Arkamı dönüp merdivenin başındaki Bangchan'a doğru yürürken arkamdan Hyunjinin dudaklarından ayrılıp yürüyen Jeonginin konuşmasını duydum.

"Merak etme Hyunjin-ah~ sadece üç tost, iki kola ve bir süt! Cüzdanını geri getireceğim!"

Fazlasına ihtiyacımız yoktu. Hırsız değildim. Jeongin dışında da çok takıldığımız kişi yoktu. Sürekli ondan para almamıza rağmen bizi tanıyan çok kişi de yoktu. Jisung'un da beni tanımadığına Hyunjinin Jeongine olan aşkı kadar emindim.

Kantine yürürken Bangchan konuştu

"İyi güzel hoş da Jeongin öpmeyi nasıl kabul ediyorsun. Zorlaysa lütfen bunun için yapma."

Bangchan'a ben cevap verdim

"Nasıl kabul etmesin Chan, Jeongin de onu seviyor da ondan.'

"Hayır hyung. Sizin için her şeyi yaparım."

"Sallama. Görüyoruz nasıl öptüğünü."

"Bir dahakine para alırken siz öpersiniz o zaman."

Sinirle adımlarını hızlandırıp önümüze geçmişti.

"Ne dedim ki şimdi ya."

Kantinden tost ve içeceklerimizi alıp masalardan birine oturduk. Kantinden alabileceğimiz en ucuz şeylerdi bunlar. Fazlasını almıyorduk. Hyunjinin parası varken neden kendi paramızı harcayacaktık ki? İsteyerek veriyor sayılırdı. Rahatsız olsaydı aylardır çoktan şikayet edilirdik.

Yemeklerimizi yerken Jeongin'in kaş göz yapmasıyla arkamı döndüm. Birileri bizim Hyunjin'e yaptığımızın daha ağırını Jisung'a yapmaya gidiyordu.

Yanımdaki peçetelerden birini kolamla ıslatıp ağırlaştırarak top şekline getirdim. En önde yürüyenin kafasına fırlattığımda hiç bir şey olmamış gibi önüme döndüm. Kafasına ulaşma sesini duymuştum.

Çaktırmadan baktığımızda nereden geldiğini anlamaya çalışıyorlardı. İkinciyi fırlattığımda Jisung'a yeterince zaman kazandırmıştım. Amaçlarına ulaşamadan geri dönmek zorunda kalmışlardı.

"Hyung az önce Hyunjin'e yaptın aynısını. Kendi sevdiceğine yapılınca mı kötü oluyor." Jeongin şakayla karışık konuştuğunda sinirlendiğimi belli ederek ona baktım.

"Evet?"

"...Anladım.. hyung." (KIREE ŞSLFŞSŞDŞFLDŞ)

Bakışarımı yumuşattığımda gözlerimle etrafta Jisung'u arıyordum. Onu bulduğumda göz göze gelmiştik ve bana aynı dün akşamki tuhaf bakışıyla bakmıştı. Siktir.

"Siktir." İçimden düşünürken yanlışlıkla dışarı da vurmuştum.

"Ne oldu?" Dedi Bangchan. Konuşmasıyla bana çoktan arkasını dönen Jisungtan gözlerimi ayırıp Bangchan'a döndüm.

"Jisungla göz göze geldim."

"Tüh be nasıl gelirsiniz kesin şimdi senin onu sevdiğini anladı senden nefret etmeye başladı. Manyak mısın oğlum ne güzel işte."

"Tanımış mıdır?" Bunu neden söylediğimi bilmiyordum

"Nereden tanıyacak mal."

"D..Doğru. Birden gerildim haha." Önüme döndüm ve son lokmamı da ağızıma attım.

Onun bakışlarından sonra günü nasıl geçirdiğimi bilmiyordum. Eve uğradıktan sonra koşarak Jisung'u her zaman izlediğim yere gittim.

Miwo // MinsungWhere stories live. Discover now