15'

993 159 79
                                    

Hm nerde kalmistik.

İyi okumalar  <3

*****

"Miwo? Sen misin?" Dedi Jisung beni pencerede görünce

Yüzünü gördüğümde içimin parçalandığını hissetmiştim. Canımı çok acıtmıştı. Dudağı ve kaşı patlamış yer yer kızarıklıklar vardı. Gözleri ağlamaktan kızarmış saçları iyice dağılmıştı.

"Miwo lütfen git. Annem seni görmesin. Lütfen. Bak beni anlıyordun ya, lütfen dön arkanı uzaklaş git buradan. Arkadaşım olduğun için teşekkür ederim ama lütfen bir daha gelme. Seni sevdiğim için bunu istiyorum. Annemin sana da zarar vermesine dayanamam. Git hadi."

"Bir. İki."

Kurumayan gözlerinden tekrar yaşlar akmaya başlamıştı. Ona ne olmuştu?

"Miwo lütfen. Sana daha fazla alışmak istemiyorum."

"Ama gününü merak ediyorum."

"Miyavlama sus. Git."

Camın önünde, dış tarafta, olduğum yere kıvrılıp yattım.

"Miwo dalga mı geçiyorsun kalkıp git lütfen."

"Bir. İki."

"Her istediğinde evime giremezsin git buradan."

Sinirlenmişti. Onun siniri beni de sinirlendirdi. Kalkıp kuyruğumu kabartarak ona baktım ve uzaklaştım. İlk defa Miwo işe yaramamış, gerçekten olanları gidip Minho'yla öğrenecektim.

Kapıyı çaldım. Uzun süre ses yoktu. Tekrar çaldım. Annesi kapıyı açtı.

"Buyrun, kimsiniz?"

"Ben Jisungun arkadaşıyı-"

Sözümü bitirmemi beklemeden seslice bir kahkaha patlattı. Nefes nefese kahkahasının arasından konuşmaya çalışarak

"Arkadaşı mı? Kamera nerede? Güzel şakaymış ama baştan patladı şakanız. Onun tek 'arkadaşı' sokaktaki pislik yumağı kedi. İyi günler."

Kapıyı kapatırken tuttum.

"Birincisi emin olun sokaktaki pislik yumağı dediğiniz kedi sizden daha temizdir."

"Sen ne demeye çalışıyorsun?"

"Nasıl anlamak isterseniz. İkincisi de ben Minho. Jisungun arkadaşıyım. Gerçekten arkadaşı."

Elimi uzattım. Önce bana sonra elime şaşkın şaşkın baktıktan sonra uzatıp elimi sıktı. Bilerek çok sıkarak canımı acıtmıştı. Dediklerim ona dokunmuş olmalıydı.

"Ben de arkadaş olmaya nasıl tahammül ettiğini anlamadığım Jisung'un annesiyim. Yani, ben doğurduğum için biyolojik olarak annesi ben oluyorum."

"Öyle mi? Beni babam doğurmuştu. Annem o mu oluyor şimdi?"

"Terbiyesizlik yapma. Jisung müsait değil. Git şimdi. Bir daha görmeyeyim seni."

"Görmeyin. Ben de sizi görmek için gelmemiştim. Jisung'a seslenebilir misiniz. Onu görmek istiyorum."

"Dedim ya, müsait değil. Git şimdi bu-"

"Minho?" Jisung annesinin cırtlak sesinden kat kat daha yumuşak olan sesiyle annesinin arkasından gelerek bana seslenmişti. Minho ismini hiç bu kadar seveceğimi düşünmemiştim.

"Jisung! Müsait misin? Değilsen sonra gelebilirim."

Jisung annesine baktı. Yaralı yüzüne endişeyle bakıyordum. Annesi yapmış olmalıydı ama ona nasıl kıyabildi anlayamıyordum.

Annesi göz devirip içeri girdiğinde kapıda Jisung ve ben kalmıştık.

Gözlerinin dolması ve ağlamasıyla kapıyı hafifçe çekip aralayarak gelip boynuma sarılması bir anda olmuştu.

Sarılmasına sıkıca karşılık verdim. Temas seviyordu. Ama ağlamasındansa ona dokunmamayı tercih ederdim.

"Jisung neyin var? Ne oldu sana böyle?"

Kafasını omzumdan kaldırmadan, sarılmayı bırakmadan konuştu

"Dün akşam.. geç gelince.. annem..-"

"Benim yüzümden."

"Hayır Minho sesin yüzünden değil."

"Ben seni geç saate kadar dışarıda tuttum. Özür dilerim. Gerçekten çok üzgünüm. Sormuştum ama sana."

"Eve gelmeyecek diye biliyordum. Eve gelmişler. Ya of. Boşver. Ne anlatıyorum. Beni gerçekten bugün merak ettiğin için mi buradasın?"

Son cümlesini söylerken benden ayrılmıştı. Ama elleri hala omzumdaydı. Ellerim de onun sırtında kalmıştı.

"Tabii ki de seni merak ettiğim için buradayım. Yüzünü görünce çok endişelendim. Belki ben görememişimdir okulda diye çok büyütmek istememiştim ama, öğle arasında her zamanki yerinde göremeyince. Endişelendim işte Jisung."

"Bunun beni ne kadar mutlu ettiğini tahmin bile edemezsin."

Gözyaşları biraz dinmiş tebessüm etmişti.

Belinden tekrar kendime çektiğimde karşı koymadan tekrar sarıldı. Seni çok seviyorum Jisung. Sarılıp hiç bırakmayacak kadar aşığım sana.

"Annen beni tanımışken bugün de gidebiliriz, eğer istersen."

"İyi olurdu ama daha fazla beni böyle görmeni istemiyorum."

"Benim için sorun değil, rahatsız oluyorsan önemli değil. Sonra gidelim."

Jisung'un yüzünü göstermemek için bana sarıldığını fark ettim. Bu acıyı bana çok az şey verebilirdi.

"Lütfen daha sonra kesin gidelim. Ama bugün için, üzgünüm Minho."

"Ne zaman istersen." Dedim kollarımdan ayrıldığında.

Yüzünü görmemem için kafasını eğdi. Çenesinden tutup kaldırdım ve gözlerinin içine baktım. Birbirimizin nefeslerini hissedebilecek kadar yakındık.

"Yukarı bak ve parlak bir şekilde yürü
Yara izlerim, hepsini göstereceğim."

"Minho..."

Utanmıştım ve kızaracağımı biliyordum. Geri geri adım atarken el salladım

"Sonra görüşürüz Jisung."

Hareketsiz ve şaşkın şekilde bana bakıyordu. Hızlı adımlarla gözden kayboldum. Kızarmaya başlamıştım ve o bunu görmeden yanından uzaklaştığım için çok şanslıydım.

******
Ankaranin baglari da buklum buklum yollari

Miwo // MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin