35

566 84 68
                                    

Kapı tekrar çaldığında zili evde tekken sökme fikri gelmişti aklıma. Kapıyı yine yavaşça araladığımda tekrar Hyunjini gördüm.

"Ne istiyorsun?" Dedim düz bir sesle

"Sana birşeyler anlatmak Jisung." Dedi Hyunjin kapının arasından zar zor görebileceği gözlerime bakmamaya çalışarak

"İlgilenmiyorum."

"Lütfen Jisung, Minho'yla ilgili. Az önce onun yanındaydım."

"Anlat."

"İçeri almayacak mısın?"

Kapıyı yüzüne kapattım ve odama gittim. Kapatır kapatmaz tekrar kapıyı çalmaya başlamıştı ve açmam için sesleniyordu.

Odamda üstüme birşeyler geçirip tekrar kapıya gittim.

"Seni bir daha içeri alacağımı mı sandın?"

Anahtarı da alıp kapıyı dışardan kapattım ve arka taraftaki çardağa doğru yürüdüm. O da beni takip etmişti.

"Jisung. İlk olarak Minho iyi. Sadece tek başına kalmak istemiş. Şimdi de Bangchan'ın yanında. Ben.. ben ona her şeyi anlattım Jisung. Senin aran zaten bozukken bir de bu olayla uğraşma diye anlattım her şeyi. Her şeyi benim başlattığımı, seninse boşluğuna gelip sadece mutlu olmak istediğini söyledim."

"Sen.. gerçekten.. biliyor mu o şimdi olanları?"

"Evet biliyor. Ve senin bilmediğin birkaç şeyi daha biliyor Jisung."

"Ne? Neyi?"

Bana beni sevdiğinden ve Felixle beni gördüğünden bahsediyordu.

"Beni.. beni öyle Felixle gördükten sonra yardım etmek için gelmedin mi gerçekten?"

"T-Tek tehdit edilen sen değildin Jisung." Dedi telaşla

Derin nefes alıp verdim

"Peki Minho şimdi seni affetti mi?"

"Hayır. Onunla muhtemelen son görüşmemdi. Her şey sondu. Bu beni son görüşün."

"Saçmalama onlar seni bırakmış olamaz."

"Nasıl olamazlar Jisung. Olanların farkındasın değil mi? Senin bir arkadaşın gidip Minho'yu öpse, sana anlatıp onu uzun zamandır seviyorum ve senin Minho'yu sevdiğini bildiğim için seninle arkadaş oldum dese onu hala eskisi gibi görebilir misin?"

"...ne diyeceğimi bilemiyorum hyunjin. Haklı gibiler de."

"Gibi mi? Dümdüz haklılar."

Cevap veremedim. Çok aptalca şeyler gerçekleşmişti ve şuan bir kurgu hikayenin içinde olabileceğimi düşünüyordum. Gerçek hayatta bu kadar şey olması pek mümkün değil gibiydi.

"Minho senden özür dilemek istiyor. Sana sarılıp saatlerce özür dileyebileceğinden bahsetti. Seni öpmek sarılmak istediğini söyledi. Yaptıklarımı söylediğimde benim yerimde olmak istediğini kendi ağzıyla söyledi. Gitmeden önce ben bir şey merak ediyorum."

"Evet?" Dedim merakla

"Neden öpmeme karşı koymak yerine üstüne karşılık bile verdin? Bunu sevmediğim için değil, o yaşanan süre boyunca çok mutluydum. Ama merak ediyorum, neden?"

"Çünkü.. çünküsü yok. Ne yaptığımı biliyor muyum ben?"

Sinirlenmiştim gereksiz şekilde. Onu sevmiyordum ki. Neden yaptığımı ben de bilmiyordum. Sadece hoşuma gitmişti.

"Ne halde olduğumu görmüyor musun? Şimdi bir de senin derdini takacağım kafama. Minhoyla barışmamı daha da zorlaştırdın. Aptal!" Ayağa kalktım "Niye söylüyorsun ki!"

Geri oturdum. Derin nefes aldım.

"Tartıştığımız için ikiniz de berbat hissediyoruz, sen yanıma gelip öpüyorsun sonra gidip ona anlatıyorsun. Beni kazanamayacağını anladığın için aramızı mı bozmaya çalışıyorsun? Niye geldin ki buraya!"

"Bağırma bana keyfimden gelmedim."

"Ya ne? Minhoyu sorma bahanesiyle beni görmeye gelmedin mi? Ne güzel ağlıyorum da sarıl teselli et öp!"

"Ben zaten seni yavaş yavaş unutmaya çalışıyordum. Minho benim arkadaşım ve siz ikiniz birbirinizi çok seviyorsunuz. Durduk yere evine neden geleyim?"

"Niye geldin o zaman? Konuştukça batıyorsu-"

"Minho gönderdi."

Duraksadım.

"Ne?"

"Bir derdin olduğunda Minho'ya gitmiyor musun? Gidiyorsun ve o da elinden geleni yapıyor. Ama Minho'yla kavgalısın ve bu derdini gidip Minho'ya anlatamazsın. Minho beni çağırdı ve senin yanına gönderdi. Arkadaşın yok ve bizi de aramayacağını biliyoruz fazla yakın değiliz çünkü. Kavgalıyken bile seni düşündü, derdini dinlemem için beni gönderdi yanına. Sence benim başlattığım ve senin bir anlık boşluğuna gelip kabul ettiğin bu öpücüğü Minho öğrendikten sonra affetmeyecek mi? Bilmesi daha iyi ve seni affedece-"

"Sus! Yeter git artık. Bir kelimene bile inanmıyorum. Yok Minho gönderdi yok seni düşünüyor seni affedecek. Git artık Hyunjin yeter bu kadar."

Birşey demeden kalkıp gittiğinde içeri girdim. Odama girip yattım.

Penceremin tırmalanma sesine kafamı kaldırdım. Bir kedinin miyavlaması hiç bu kadar tanıdık gelmemişti.

"Miwo.."

Kalkıp camı açtım. Miwo içeri adımladığında camı geri kapatıp onu kucağıma aldım. Boynumun altına alıp sarıldım ona. Yatağıma geri uzanıp sarılmaya devam ettim. Tüylerini seviyor, öpüyordum onu aynı zamanda.

"Özür dilerim ben.. söylediklerim ve yaptıklarım için..."

Gözlerimin dolmasını engelleyemeyip, sabahtan beri ağlamaktan bitmemiş gözyaşlarımın tekrar akmasına izin verdim.

"Açıklamalarım boş.. aptallık yaptım. Söylediklerim için de fazla üstüne gitmemeliydim. Sen de haklısın kendince."

Yüzümü yavaşça onun yüzüne yaklaştırdım. Burunlarımız karşılıklıydı ama değmiyordu. Biraz daha yaklaşsam değecektim ama bilerek bu mesafede kalmıştım.

"Affediyor musun beni Miwo?"

"Bir. İki."

Geri çekildim hızla. "Minho..- Bekle, Miwo mu affetmiyor?"

"Bir."

Gözlerim hala ıslakken güldüm. "Neden?"

"Başka kedileri seviyormuşsun. Darılmış." Dedi bir ses. Hatta  Minho'nun sesiydi bu. Ama Miwo kucağımdaydı. Ses de herhangi bir yönden gelmemişti.

"Minho?"

"Seninle konuşabilirim. Daha önceden korkmaman için yapmamıştım. Gözlerini kapat."

Gözlerimi kapattım. Burnumda hissettiğim küçük öpücükle gözlerimi tekrar açtığımda boylu boyunca üstüme uzandığını gördüm Minhonun.

Kollarıyla yataktan destek alarak üstümdeki ağırlığını hafifletmişti. Ellerimi omuzlarına koydum.

"Minho beni affediyor mu?"

"O çoktan affetti seni. Ama sana hala biraz dargın. Öpersen geçecekmiş o da."

Gülümseyerek dudaklarına uzandım.

Miwo // MinsungWhere stories live. Discover now