20'

990 144 192
                                    

Otururken kapının çalmasıyla kapıya yürüdüm. Beklediğim kimse yoktu, annem de biryerlere gitmişti. Gelenin annem olmadığına çok emindim.

Kapıyı açtığımda kocaman parlak kahverengi gözlerle karşı karşıya geldim. Minho gelmişti. Yüz ifadesi garipti.

"Minho. Hoş geldin."

"Jisung ben.."

"Sen ne?"

"Ben yapamıyorum."

"Minho neyden bahsediyorsun? İçeri gel."

Kafasıyla onayladıktan sonra odama geçtik. Zorumla hareket ediyordu. Onu yatağıma oturttum. Ben de çalışma masamdaki sandalyeyi önüne çekip oturdum.

"Anlatsana ne oldu?" Dedim Minho konuşmayınca.

"Jisung.. olmuyor işte yapamıyorum. Deniyorum ama hiç bir şekilde sonuç değişmiyor."

"Ne yapamıyorsun?"

Parlak bakışlarını yerden gözlerime çıkardı

"Sensiz olmayı.. yapamıyorum. Sürekli seninle olmak, sana dokunmak, sarılmak, öpmek istiyorum."

"O zaman sürekli benimle ol,"

İki elimi de uzatıp tişörtün örtmediği omuzlarından tutarken konuştum

"...bana dokun,"

Bu sefer konuştuğum sırada ise göğüslerimizi yaklaştırırken kollarımı boynuna çıkarıp sardım.

"...sarıl.."

En son kollarımı ayırmadan kafamı geriye çekip yüzünün karşısına geçtim.

"...ve öp."

Minho boynumdan tuttuğu gibi beni kendine çekip öpmeye başladı. Bunun beni bu kadar mutlu edeceğini hiç düşünmemiştim. Karşılık vermemle daha da şiddetlenmiş nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde kucağına oturmuştum.

Bir yandan ona sarılıyor tek elimin parmaklarını da kafasının arkasındaki saçlarının arasından geçiriyordum. Onunsa iki eli de belimde beni iyice kendine çekmişti.

Çok mutluydum.

Hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim.

Gelen müzik sesiyle gözlerimi açtığımda nefes nefese kalmıştım. Eminim kızarmıştım. Terden su içinde kalmıştım. Oturur duruma geldiğimde az önceki gördüğüm rüyadan dolayı hala mutlu olduğumu fark ettim.

Bu gerçekten olsa bu kadar mutlu olur muydum? Yoksa Minho'nun beni gerçekten sevip öpmesi gibi sadece rüyamda olacak bir şey miydi?

Alarmıma küfredip kalkıp hazırlanmaya başladım. Çalmasaydı nereye kadar devam edecektik acaba. Gerçekte hiç bu kadar mutlu olmamıştım ve rüyamda olmuşken de bu kadar kısa sürmesi sinirlendirmişti.

Öğle arasına kadar ne zaman bu rüyayı düşünsem kalbim daha hızlı atıyor aynı mutluluğu hissediyor gibi oluyordum.

Eğer bu sabah bir anlık salaklıkla Minho'ya öğle yemeğini birlikte yemeye söz vermeseydim bu rüyayı unutana kadar onunla görüşmezdim.

Farklı hissediyordum. O da bir erkekti. Şuana kadar birini sevmek aptallık gibi geldiği için kimseye o gözle bakmamıştım. Ne bir erkeğe ne de bir kıza.

Eğer mümkün olsaydı annem bu rüyayı gördüğümü öğrendiğinde görmemi yasaklar ve bana ceza verirdi. Benden ne alırsa alsın kafamın içindeki düşüncelerimi ve hayallerimi alamazdı. Ne düşünürsem düşüneyim hiç bir şekilde kimse karışamazdı.

Öğle arasında her zaman oturduğum yere gittiğimde çok geçmeden Minho da gelip karşıma oturdu. O karşımdayken rüyam daha çok aklıma geliyordu ve beynimi parçalamak istiyordum.

Onu gerçekten dudaklarından öpsem ne düşünürdü? Kucağına oturup elimi kafasının arkasındaki saçlarının arasından geçirip okşayarak onun üst dudağını emsem ne düşünürd-

Ben neden bunları düşünüyordum ki? Bunun sadece bir rüya olduğunu ve şuan unutmam gerektiğini hatırlattım kendime ve derin bir nefes alarak bana bakan Minho'ya rahat bir tebessümle cevap verdim.

Huzurlu bir şekilde yemeğimizi yerken uzaktan sürekli gelip rahatımı bozan sarı kafalı çocuğu gördüm. İçimden buraya gelmemesi ve normal bir öğle arası geçirmeyi umarken gözlerimin içine bakarak masaya yaklaştığında öyle olmayacağını anlamıştım.

Gelir gelmez kendini beğenmiş bir ses tonuyla konuştu

"Ne o? Para karşılığında arkadaş mı edindin? Ne kadar veriyor söyle bakalım ben sana vereyim de bununla muhatap olmak zorunda kalma."

Son cümlesini arkası dönük olan Minho'ya söylemişti. Devam etti.

"Bu çocuk gerizekalı, bununla arkadaş olan ondan daha gerizekalı."

Herkes göz ucuyla bize bakıyordu. Çocuk buraya boşuna gelmemişti. Kolunu sıyırıp yumruk atmak için hazırlanıyordu.

Minhonun ayağa kalkmasıyla çocukla göz göze geldiler. Minho duraksamıştı. Tanıdığı biri miydi?

"Sen, şu alt sınıftaki çocuğun her gün parasını çalan akıllı değil misin ya ne oldu da düştün buna?" Dedi çocuk başka zaman duysam hayran olacağım havalı derin sesiyle. Keşke sesi kadar kişiliği de bu kadar iyi olsaydı.

"Birincisi parasını alan. Kendi veriyor." Diye düzeltti Minho çocuğu. Sonra devam etti.

"İkincisi ise düşüp kalkanın ne olduğunu kimse bilmek istemiyor emin ol."

Çocuk sinirlenmiş, Minho'nun son kelimesiyle birlikte Minho'nun da beklemediği kadar ani bir şekilde suratına yumruk atmıştı.

Tam o an tüm sinirimi midemdekileri kusmak gibi kusmak istedim. O kadar sinirlenmiştim ki hareketlerim benim isteğim dışında gerçekleşiyordu.

Minho da çocuğa karşılık verdiğinde çocuk hırsla Minho'ya vuracaktı ki kolunu tuttum.

"Bana istediğini yapabilirsin."

Çocuk ne söylediğimi anladığı sırada çoktan yumruğumu yüzünde hissetmişti. Yakasından tuttuğum gibi karşıdaki masanın üstüne ittim.

Tekrar yakasını tutup ona eğildiğimde elleriyle yakasını bıraktırmaya çalışıyordu. O kadar sinirliydim ki kendime bile bunu nasıl yaptığıma inanamıyordum. Konuşmaya devam ettim.

"Ama sevdiklerime dokunmayı düşünme bile."

Onu hafifçe kaldırıp birden bıraktım. Kendini tutamayıp yere düştüğünde bacağına tekme atıp sınıfıma gittim. O anda Minho'nun yüzüne bakabileceğimi düşünmüyordum.

****
ABO JISUNGUM BUYUMUS DE COCUK DOVUYOMUS

Miwo // MinsungWhere stories live. Discover now