Kara Gece'nin Sonrasında Kaçış

80 6 21
                                    

Kara Gece'nin Sonrasında Kaçış

Upuzun yolları aşmış nefes nefese kalmıştı Saltuk. Atıyla son sürat gidiyordu önündeki çocukla. Çocuk gece boyu ağlamış olsa da ona güvendiğinden hiç direnmemişti. Farklı bir yola gideceğini biliyorlardı. Bu yolun ölüme de çıkabileceğinin de farkındaydı fakat Saltuk Batuga'ya demişti ki: "Bu sarayda kalırsan bedenin ölmese de ruhun ölecek... Gel benimle teyzene gidelim." Batuga korkarak ama istekli şekilde kafasını salladı. Konuşmak istemiyordu. Gök'ün ruhuydu Batuga. Ona çok küçükken annesi Tılsım söylemişti. Elinde kan ile doğmuştu, ruh ondaydı. Gören gözler anlamayabilirdi ama bir gün, bu Gök'ün ruhunun o olduğunu anlayacaklarını değiştirmiyordu. Tılsım Batuga'yı doğurduğu ay tepeye çıktığı gece Umay anayı görmüş. Umay ana, bu çocuğun Gök ve Dağ için birleştirici olduğunu ve Gök'ün varisi olduğunu söylemiş. Tılsım söylemezdi ama Saltuk Çolpan'dan bilirdi... "Karanlık bir gece çökerse bil ki, bir kılıç ile öleceksin Tılsım... Fakat o çocuk senin ölümünden sonra kurtulacak. Kurtulması için sarayda genç bir alp bul. Onun koruyucusu olsun o kara gece..."

Tılsım o günden sonra Saltuk'u seçmişti. Saltuk bunu sonradan Çolpan'dan duymuştu. Danış ata gelmeden Batuga'yı alıp Tılsım'ın kaçtığı saray çıkışından çıktılar. Saltuk, Tılsım'ın cesedi Çolpan'ın önüne atıldığında Tilbe'ye bir bitig vermişti.

"Bir oyun kuruldu, suç Tılsım'a kaldı. O kara gece bugün... Yeni obamızı Kengeş'in oradaki dağlarda kuralım. Bizi orada kimse bulamaz."

Kengeş'in olduğu yere hızlıca gitmeye çalışıyordu, üç günlük yolu tek gecede gitmeye çalışıyordu. Atın yorulduğunu bilse de duramazdı, arkalarından ordunun ayaklandığını biliyordu. Başka çaresi yoktu, Çolpan'ın hızlıca oraya gittiğini de biliyordu. "Ana." Diye bağırarak uyandı çocuk. Saltuk atı durdurdu ve ağlayan çocuğa sarıldı. Biraz durabilirlerdi. "Batuga, buradayım." Batuga sanki Saltuk'u bile görmüyordu. Ağlıyordu sadece. Bir süre sonra Saltuk'un sesini duymuş gibi başını kaldırdı. "Gidelim." dedi küçük çocuk. Saltuk daha fazla soru sormadı ve tekrar yola koyuldular.

Sabahın ilk saatlerinde Kengeş'in orada gizli dağ yoluna doğru çıktı. Dağın tepesinde eskiden halklar yaşarmış kimse bilmezdi, bir süre burada saklanabilirlerdi çünkü işlemesini bilene tarım ortamı vardı. Uzun bir süre orada kalabilirlerdi. Çevredeki obalar Saltuk'un yerleştirdiği insanlardı, yıllar içinde o kara gece için çok çalışmıştı. Her yeri düşünmüş, obaları ayarlamıştı. Batuga ve Çolpan için güvenli bir ortam hazırlamaya çalışmıştı. Fakat hep Tılsım'ı bir şekilde kurtaracağını düşünmüştü. Yazgıya karşı gelinmez demiştiler. Yazgıyı bozabileceğini düşünen alpe bir gün... Bozamamıştı. Bozmayacağı belli ise mecbur elinde kalanları korumalıydı.

Çocuğu daha iyi sarıp dağın gizli bölümündeki mağaraya çıktı. Yukarıda yaşam bulsalar bile kimse burayı kolay kolay bulamazdı, mağaranın tüm girişleri gizli geçitlerle saklıydı. Bilmeden kimse denese bile anlayamazdı. Kapıyı üç kez çaldı ve bülbül gibi bir kuş sesi çıkardı Saltuk. Mağara duvarı aniden dönmeye başladı ve gözü yaşlı Tilbe ve Çolpan'ı gördü Saltuk. Batuga uyanmış teyzesine bakıyordu. Koşarak sarıldığında Çolpan han ve Gök'ün ruhu olan tegin yoktu. Kandaşını ve anasını kaybetmiş iki kişi vardı. Birbirlerine sarılarak ağlamaya başladılar. Hayal kırıklığını iki tarafta hissediyordu. Çolpan ise uzun süredir içinde sakladığı o endişeyi üzüntüye çevirmişti Batuga'ya sarılmak. Öyle sıkıca sarılıyordu ki, sanki anasının ölümünü silmek istiyordu. "İntikamımızı alacağız, sadece bir süre saklanmak zorundayız. Benimle kalacak mısın?" dedi düzensiz nefeslerinin arasından Çolpan. Batuga bir şey demeden başını salladı. Teyzesinin gözyaşlarını sildi. "Beni babama verecek misin?" Çolpan gözlerinden yaşlar süzülürken başını iki yana sakladı. "O Gök hanı ne seni ne beni ne de halkımızı bulamayacak." Gözyaşlarını sildi Çolpan. "Korkma, artık bizimlesin." Batuga tekrar anne sıcaklığını hissetti Çolpan'ın göğsüne yaslanırken.

Saltuk, teyze ve yeğen arasına girmek istememişti. Batuga Çolpan'ın kucağında yorgunluktan uyuduğunda Çolpan'ın yanına çöktü. "Kurtaramadım..." Çolpan'ın yanağından yeni yaşlar süzülürken Saltuk'unda gözünden yaşlar akmaya başladı. "Sizi kurtarmak için onu kurtaramadım." Hıçkırıklar aralarında yükselirken Saltuk başını Çolpan'ın başına yasladı. Çolpan sessiz kaldıkça günah çıkartmaya devam ediyordu. "Sen elinden geleni yaptın." dedi uzun süren bir sessizlikten sonra Çolpan. "Yazgıdan kaçılmaz demişti Tılsım. Alpagu'ya bakarken onun öldüreceğini tahmin ediyordu ama asla söyleyememişti. Hep Vera olsun istedi ama en sevdiği öldürdü onu."

"Bizim yazgımız bir." Saltuk, ceylan gözlüsünün saçına öpücükler bırakıyordu. "Bizim yazgımız bir." Saltuk ne kadar çok tekrarlarsa tekrarlasın üzüntüsü bitmiyordu. Bir süre sonra Çolpan'da kollarında uyumuştu. Çok yorulmuştu. Tüm sıcaklığı ile hem Çolpan'ı hem de Batuga'yı korumaya çalışıyordu. Yıllar boyu da öyle olmuştu, Çolpan Batuga'nın anası olurken Saltuk ise babasından farksızdı. Onu üzmemek için her şeyi yapıyordu. Batuga ilk günler hiç konuşmamıştı fakat o gün bir diğer ölen kişi Evren Alp'in kızı Akkız ile bir kader bağı bulunuyordu. Bu kader bağı Akkız'ın onu tahta kılıç ile talime ikna etmesi ile tekrar bağlanmıştı. Bu sefer sadece acılarının bulunduğu bağ değil, dostluk bağı da kurulmuştu. Bu dostluk, arkadaşlık bağı büyüdükçe bir aşka dönüşmüş. Tüm obanın diline düşmüş iki aşık olmuşlardı tıpkı obaya ilk geldiğinde Saltuk ve Çolpan'ın düştüğü gibi. İkili yıllarca ayrı kalmanın hasreti ve intikamın ateşi ile hiç ayrılmadan plan kuruyorlardı. Saltuk yıllarca yiyecek ve su temini için bu yeni obada birçok şeyi hazırlamıştı. Çolpan ilk geldiğinde şaşkınlıktan dili tutulmuştu. Yas süresi bitmiş, iki bahar sonra oba halkı sürpriz bir şekilde Saltuk ve Çolpan'a toy hazırlamıştı. Çolpan kızsa da bir şey diyemeden çok sevinip kabul etmişti. Saltuk ise çok mutluydu, dağ hanı eşi olarak halk tarafından kabul görmüştü. Batuga ise yanlarından hiç ayrılmıyor ve Saltuk'ta o kötü günlerin izlerini silmek için kucağından indirmiyordu. Batuga'da sadece Akkız ile konuşmak için iniyordu zaten tıpkı toy günü Akkız'ın gök rengi elbisesi ile etrafta dolandığını gördüğü zaman indiği gibi... Bu durumda hem Saltuk hem Çolpan gülmüştü. Üç bahar sonra Çolpan'ın gebeliği obada kutlanmaya başlanmıştı, halk obaya alışmış. Günün çoğunda mağaranın belirli bölgelerinde geçiriyorlar ama belli zamanlarda yukarıda ağaçlar ve tarlalarda vakit geçiriyorlardı. Gök'ün sahiplenmediği halkı Dağ ve Dağ'ın altı kabul etmişti. Halk zorlansa da memnundu. Yaşıyorlardı ve Dağ tegini Batuga yanlarındaydı. Çolpan ise Saltuk'un desteği ile günden güne güçleniyordu. İlk çocuk doğduğunda günlerce kutlama oldu. Bebeğin şerefine eğlenceler verildi. Saltuk'un yıllar önce yerleştirdiği obalardan hediyeler geliyordu. Alpagu yıllarca her yerde ama her yerde onları aramıştı. Danış Ata'ya bağırıyordu bir gün. "Neredeler? Saltuk, Çolpan ve benim oğlum! Nasıl benim oğlumu alıp kaçırırlar!" Tahtına sinirle oturdu. "Kaç bahardır bulamazsınız!"

"Hanım, sanki yer yarıldı içine girdiler. Her yere bakıyoruz baharlardır ama kimse yok."

"Erlik han, almış olsun onların canını. Aksi takdirde ben onların canını gördüğüm yerde alacağım!"

Danış Ata sessizce sorması gereken o soruyu sordu. "Batuga'nın ölüm emri hala geçerli midir?" Alpagu'nun gözünün önünde Tılsım belirdi sanki, kanlı gözyaşları ile ona bakıyordu. "Hain bir kadının sütünü de içse, benim oğlumdur. Yaşıyorsa o zaman bakacağım."

O sırada Batuga ve Saltuk, Çolpan'ın kapısında bekliyorlardı ve ikinci bebek gelmişti. Küçük kardeşi Efsun'u öpüyordu Batuga. Efsun'da tedirgindi ama Batuga'nın sarılması ona iyi geliyordu. Saltuk'a haber geldi. "Bir oğlan oldu!" Batuga ve Efsun birbirlerine sarılırken Saltuk sakince soruyordu "Çolpan nasıl?"

"Anası da iyidir, Saltuk beg. Doğururken bile hep sana küfür ediyordu, bebeği doğurdu yine sana kızdı. Tengri sana sabır versin."

Saltuk gözyaşları ile gülümsedi. "Çolpan'ım olsun da, istediği kadar çektirsin."

Çolpan ve SaltukWhere stories live. Discover now