Dağ Alpi Saltuk

53 9 25
                                    

Çolpan otağında otururken gergin bir şekilde bekliyordu. Al giysiler içindeydi. Bu duruma geldiği için kalbi çok kırgındı. Bir han kızı ve taht varisi olarak yapması gerekeni yapıyordu. Adayların arasında en olabilecek kişiyi seçmişti ve evet, kalbindekini seçememişti. Çünkü kalbindeki herhangi bir cesaret gösteremeyen bir aptal alpti. Babası alpte olsa verirdi ama o sadece uzaktan uzağa bakardı Çolpan'a. Çolpan ise onu çoktan fark etmiş ve bu aptal alpe gönül vermişti. Dağbanlardan Saltuk.

Tılsım heyecanla yanına geldiğinde "Altay beg geldi. Çıkasın kandaşım." Tılsım Çolpan'ın kalkmadığını görünce yanına doğru yürüdü. "Çolpan sen istemez misin, bu toyu?" Çolpan ablasına bir şey demeden ayağa kalktı. "Siyasi bir evlilik en doğrusudur, ablam. Tıpkı senin yaptığın gibi."

"Ben Alpagu'ya sevdalıyım. Bilirsin."

"Dağ'a musallat olmasın diye sevdalıyım dersin bilmez miyim? Altay beg, kılıcı iyi işler onunla kurulacak toy Dağ'a faydası olacaktır." Derin bir nefes aldı. Otağından çıkmadan Tılsım kolundan tuttu kandaşının. "İstemezsen şimdi biter." Çolpan ablasına baktı ve otağından çıktı. Hemen onu göreceğini hiç tahmin etmiyordu ama dağban Saltuk tam otağının karşısında ona bakıyordu. Çolpan'da gözlerini ona dikince Saltuk gözlerini kaçırdı ama bu sefer Çolpan kaçırmayacaktı kendi gözlerini. Ona dikti gözlerini, ilk fark ettiği anı hatırladı o sırada...

Ava çıkmışlardı babası ile Çolpan, avda kaplanı avlamış eli yüzü kan olmuştu. Babası onun bu kan içinde yüzmesini pek sevmezdi fakat Çolpan halkın içinde eli, yüzü kanla gezmesini çok severdi. Halkın arasında kanla gezerken başını kaldırdı deli bike. Etrafa küstah bakışlar atıyordu. Kan üzerinde kaldığında mutlu olurdu. Etrafa gözlerini diktiğinde ondan çekinen bakışları görmeyi severdi... Ta ki, gözleri Saltuk'u bulana kadar. O genç dağban onun gözlerine sıcacık bir gülümseme ile bakıyordu. Sanki hoşuna gitmiş gibiydi. Çolpan bakışlarını daha da kaldırarak gözlerini ona dikti. Saltuk ise selam verdi bikesine. O gün düşmüştü, bu akılsız ve cesaretsiz dağban... O gözlerini neden diktin aptal! Gözlerini kaçıracaksan bugün toyumda, neden diktin o sıcak gözlerini gözlerime... Neden kalbimi aldın aptal!

O sırada babası Toygar han, kızının koluna girdi ve toy alanına götürdü. Altay beg ise Çolpan'ı gördüğü için hoşnut olmuştu. Dağ hanlığı da onlara katılacaktı, keyifliydi. Çolpan'ı süzdü. Hem de güzel bir hatunu olacaktı. Hırsını ve vahşiliğini bilirdi fakat hatunluk bu kadını değiştirecekti. Vahşiliğini değiştirecekti her şey... İğrenç bir şekilde gülümsedi. Çolpan adama doğru yaklaşırken derin bir nefes aldı, kalbinde acı hissediyordu. İşin kötü yanı, zihni de hata yaptın Çolpan diyordu. Girdiği yoldan dönüş olmadığı için adama doğru yürümeye başladı. Tam o sırada Altay beg okla vuruldu. Bir anda çığlıklar arasında kalmıştı Çolpan. Yere düşen Altay beg'e birkaç tane daha ok saplanmıştı. Yerde akan kana bakıyordu. Etraf çığlık çığlığaydı ama Çolpan hissetmiyordu. Etrafında dağbanlar yerleşmeye başlasa da titremesi durmuyordu. Birkaç ok dağbanları indirdiğinde yere daha çok çömeldi. Yolun sonu Çolpan diyordu kendine fakat babasını gördü uzaktan. "Çolpan!" diye bağırıyordu. Tuttuğu nefesini bıraktı. Bir anda, etrafta ona doğru gelen heybetli birini gördü. Çolpan'ı aldı. Omzuna attı, kalabalık arasından koşarak çıkardı. Ata bindirdiğinde Çolpan kendine gelmişti.

"Ne yaptığını sanarsın sen? Dağın bikesini kaçırırsın!"

"Dağ'ın bikesini toy katliamından kaçırırım." Ata vurdu ve hareketlendiğinde Çolpan kendini iyice Saltuk'a yaslamıştı. Saltuk onu önüne koymuştu ki, herhangi bir ok durumunda Çolpan'a bir şey olmasın. Nereye gittiklerini bilmiyordu Çolpan, göz gözü görmüyordu onun için. Altay begin kanı bulaşmıştı ona. Ellerine baktı. Saltuk etrafını sıkıca sardığında kendini kaybettiğini anlamıştı. Bu sıcaklık ona iyi gelmiş. Gözlerini kapatmıştı. Daldığını bile anlamamıştı. Gözlerini açtığında Saltuk'un postu üzerinde yatıyordu. Saltuk kenarda ateş yakmış. Başında duruyordu. Çolpan hızlıca hançerini aldı ve ayağa kalkıp adamın boynuna yaklaştı. "Beni neden kaçırdın?"

"Hanımın kızını kurtardım."

"Neden o zaman Dağ'da değiliz de, bir mağaradayız?"

"Hançeri indiresin bikem. Sana zarar vermek değil amacım, hiçbir zaman olmadı."

Çolpan adamın boğazına hançeri daha çok bastırdı. "Cevap veresin."

Adam bıçağa rağmen kafasını yana çevirip Çolpan'ın gözlerine baktı. Hançerin keskinliği boğazında çizikler oluşturmuştu. "Toya gelen ekip kalabalıktı, size bir şey yapmasınlar diye kaçırdım."

"Neden geri götürmedin Dağ'a?"

"Dağ arkamda savaşırdı, önceliğim sizdiniz."

"Önceliğin ben değilim, dağban olarak dağ halkını koruman gerekirdi!"

Saltuk Çolpan'ın gözüne bakmadan önüne döndü. Hançerin baskısını azaltmıştı Saltuk'un sözleriyle. "Sizi yerde gördüğümde dağban olduğumu unuttum, bikem. Özür dilerim."

İkisi arasında gereksiz bir gerginlik oluştuğunda Çolpan başını dik tuttu yine. "Çekerim şimdi hançeri."

Karşısına yerleşti bike. Saltuk'un gözlerine baktığında yine o sıcaklığı hissediyordu bunu söyleyecek gücü yoktu sadece. "İyi misin bikem?"

Başını salladı bikesi. "Ne zaman döneriz?"

"Bitig yolladım, cevap geldiğinde sizi geri götürürüm. Etraf sakinleşmeden dağın tek varisini Dağ'a götüremem."

"Dağ'ın tek varisi diye yani?" diye güldü Çolpan. Şımarık bir bike rolündeydi. "Başka ne olsun isterdiniz bikem?"

"Dağban olduğunu unutan alpe ne oldu Saltuk?"

"Dağ'ın bikesi Altay bege toy için ona yürüdüğünde öldü." Saltuk ateşin başından kalkmış ve mağaradan dışarı çıkmıştı. Çolpan fazlaca üzerine geldiğini kabul edebilirdi, bu aptal alp onun gönlünde olmasaydı. Akşama doğru adam geri geldi ve avladığı geyiği pişirmeye başlamıştı. Çolpan adamın yanına oturdu. "Bitig geldi mi?" Adam başını iki yana salladı. "Yemek mi yaparsın?" Başını aşağı yukarı salladı. "Konuşacak mısın benimle?" Adam tekrar başını iki yana salladı. "Benimle konuşmanı isterim." Uzun süre sonra adam kadının gözlerine baktı. Cebinden bir toka çıkardı. Kadına uzattı. Kadın şaşkına dönmüştü, bu tokayı aldığını hiç düşünmemişti. Bir gün yine Saltuk köşe buçak gözleri ile onu takip ederken tokasını yere düşürmüştü Çolpan. Geri getirsin de konuşsun diye beklemişti ama adam getirmemişti. "Bulduğunu düşünmemiştim."

"Bulmamı mı beklerdin?" Çolpan bu sefer sözlere ihtiyacı olmadan başını salladı. Gülümsedi ikisi de birbirine. "Neden şimdi verirsin?"

"Kimsesiz bir dağban nasıl versin dağ bikesine tokasını? Hem ben o tokayla nöbetlerimi tutarım." Çolpan elinde tokayı tuttu ve kendi saçına taktı. "Artık yerini buldu toka." Cüretkar bakışları ile Saltuk'u kendinden geçiriyordu. "Bu alpin yeri neresidir bikem? Artık bilmez sizin gözlerinize bakarken."

"Nerede olmak istersin?" Saltuk yutkundu bu cevaba. Kadının saçlarına uzandı eli. Çolpan'ın yüzü küçücük kalmıştı ve başını Saltuk'un ellerine yasladığında Saltuk diğer elini kadının yüzüne götürdü, baş parmağını kadının dudağına dokundurdu. O anki ateşi hissetmemek için ölmeleri lazımdı, ilk kim öne atıldı, kim kimi öpmeye başladı bilmiyordu. Dudakları birbirini yerken Çolpan geriye doğru yaslanmaya başladı. Saltuk dudaklarını çekti ateşten. "Ne yaparsın?" İkisi de derin nefeslerini yüzlerine veriyordu. Bu etkiye rağmen Çolpan konuşabilmişti. "Olmak istediğim yerdeyim." Daha fazla onaya ihtiyacı yoktu Saltuk'un. Kısa süre sonra tüm urbalar mağaranın kenarlarını bulmuştu. Çolpan ve Saltuk'un ilk gecesine şahit olmuştu o mağara. Bir dağ alpi ile bir zühre yıldızı. Ülker ve Zühre buluşmuştu hem de yüzyıllar sonra...

Çolpan ve SaltukWhere stories live. Discover now