Dağban ve Tegin Aşkı - 2

47 5 7
                                    

Rüyasında Saltuk'un gülümseyerek Alçin'e verdiği çiçeği gördü yine. Saltuk'un gençliğinde yaptığı bu hata sebebi ile uzun süre affetmemişti Çolpan. Saltuk'un bir dönem Alçin ile yakınlaşıp Çolpan'ı kıskandırmaya çalışması ilişkilerini komple bozmuştu. Çolpan o olaydan sonra bir daha Saltuk ile ilişki kurarken mesafesini hiç bozmamıştı. Aralarına çizdikleri bu duvarı Saltuk aşamamıştı. Kabusundan uyandığında başında Saltuk'u gördü. Gözlerini tekrar açıp baktığında Saltuk'un kara gözlerini tekrar bir yıldız gibi ona bakarken buldu. Saltuk bir su uzattı kadına. İçtikten sonra konuşabilir bir hale geldi. "Ne ararsın başımda?"

"Başladın yine cadılığa."

"Ne ararsın dedim?"

"Yüreğimin acısı yalnızca senin yanında durur."

Bu söz ile aralarındaki duvar yıkılmıştı. Çolpan güldü, Saltuk'a bakmadan. "Rüyamda Alçin'e çiçek verdiğini gördüm." Saltuk kadının yattığı yatağa oturdu. Kadının bir şey demeden yüzüne dokundu. "Kıskan diye yaptığım bir şey baharlardır aramızda rüzgarlar estiriyor." Çolpan, Saltuk'un elini tutup çekmeye çalışsa da Saltuk gülümseyip kadının yüzünden elini geçmedi. "Seni seviyorum Çolpan'ım. Artık beni reddetme. Yaralandığında kendime gelemedim. Kaç bahardır, kaçarsın benden. Gözümün önünden kaybettiğimiz zamanlar geçer."

Çolpan yutkundu. "Seni sevdiğimi nereden çıkardın, Dağ tegini?" Saltuk gülümsedi. "Dağbanbaşı... Gözüne baktığında yüreğini görürüm. Neden inkar edersin?"

"Kara budun ile ak budun bir olur mu da, sorarsın bana Dağ tegini. Gidesin artık. Baban Altay begin kızı Alçin begüm ile evlendirmek ister seni. Yakında nişan toyunuzu duyuracak." Yanağındaki el çekildiğinde acıyla gülümsedi.

"Bilmezdin... Bilirdim bilmediğini... Etmeyesin bana, etmeyesin, uzak duralım. Eskisi gibi yine. Aramızda rüzgarlar essin."

"Bana git diyebilir misin, Çolpan?" Çolpan başını salladı gözleri dolmuştu. "Git." Dediğinde Saltuk arkasına bakmadan çıkmıştı. Kadının bu çağrısı adamı şaşırtmıştı. Kün Ata'nın otağından çıktığında soğuk yüzüne vurmuştu.

Babasının ondan habersiz aldığı bu karar Saltuk'u öfkelendirmişti, sorun babasının bu kararından dönüp dönmeme mevzusu değildi. Çolpan'ın yanında bunu konuşuyor olabilmesi ve Çolpan'ın bunu duyarak Saltuk ile arasına rüzgarlar koyması... Saltuk'u incitiyordu, Çolpan'ın bunları duyup kendi gururunu kırması üzüyordu.

Derin bir nefes aldı. Kımızlanması gerekiyordu. Kımızlanıp içindeki acıyı dindirebilmeliydi. Sabaha kadar içmesine rağmen içindeki acıyı dindiremedi. Çolpan sabaha toparlanmış en azından ata binebilir bir haldeydi. "Dağ'a gitmemiz gerek." dedi yürekli bir dağbanbaşı olarak. Fakat ortada dağ tegini yoktu. "Saltuk tegin!" diye herkes onu aramaya başlamıştı. Çolpan derin bir nefes aldı, kolu sarılmıştı. "Saltuk!" diye bağırdı ormana doğru. Tilbe arkasından geliyordu. "Korktun mu, dağbanbaşı?"

"Ne yapayım? Nerede bu tegin? Dönmemiz gerekir. Obadan merak ederler."

"Sen merak etmez misin peki, tegini?"

Derin bir nefes aldı Çolpan. "Merak ediyorum, elbette." Tilbe gülümsedi bu cümleye. İlerideki kulübeyi gösterdi. "Bakalım, şuraya gidelim mi? Şurada olabilir." Tilbe ile birlikte girdiler kulübeye. Saltuk'u gördüğünde koşarak Çolpan adamın yanına gitmişti. Tilbe gülümsedi ve arkasını dönüp kapıyı kilitlediğinde Çolpan anlamamıştı. Saltuk bir anda kalktı ve Çolpan'ı yattığı yere yatırdı.

"Ne yaparsın sen?"

"Seni korurum."

"Dağ tegini."

"Çol-pan."

"Kımızlanmışsın sen. Uzak dur benden."

"Benden uzak durmak istiyor musun gerçekten?" Adamın nefesi Çolpan'ın nefesine vurduğunda Çolpan titremişti. Kuşağındaki hançeri çıkartıp dağ tegininin boğazına dayadı. "Uzak durasın benden, Dağ tegini."

Saltuk boğazına yapılan baskıya rağmen başını kadına doğru ilerletti. "Beni bununla korkutabileceğini mi sanarsın, dağ cadısı?"

"Dağ cadısı isem neden peşimde dolanırsın?"

Gülümsedi Saltuk tam o sırada Çolpan hamle yapıp adamı geriye doğru ittirdi ve kapıya doğru koştu. Kapının kitli olduğunu fark etmişti. "Tilbe! Tilbe aç kapıyı! Yoksa seni öldürürüm! AÇ!"

Tilbe ise ortalıkta gözükmüyordu, sesi bile çıkmıyordu. Saltuk kadının arkasında nefesini verdiğinde Çolpan arkasını döndü ve Saltuk kadını kapı ile arasına sıkıştırdı. Herhangi bir hançer darbesi almamak için kadının kollarını kapıya dayadı.

"Çolpan bana git derken hiç üreğin acımadı mı?"

Gözleri dolmuştu Çolpan'ın. "Bırak" diye bağırıyordu ama adam bırakmıyordu kadını. Kafası adamın göğsüne düştüğünde fısıltı ile konuştu. "Acıdı."

"Bana bir kez gel desen hiç durmadan koşardım sana. Gel de artık. Çolpan'ın ellerini bırakıp yüzünü tuttu. "Gel de bana, Çolpan." İkisinin nefesi birbirlerine karışırken gözlerini Saltuk'un gözlerine dikti. "Gel." Dediğinde Saltuk gülümsedi ve kadının dudaklarını kendi dudaklarına hapsetti. Çolpan'ın elinde tutmaya çalıştığı hançer çoktan yere düşmüştü. Bedeni adamı takip ediyordu. Kulübenin minderine yatırdığında Saltuk derin bir nefes aldı. "Dur dersen dururum."

Yutkundu Çolpan. "Dur." dedi gözlerini kapatarak. "Sen başkası ile nişanlanacaksın."

"Tek sorun bu mudur? İstemediğim hatta bilmediğim bir nişan toyu mevzusu mu?"

Çolpan başını salladığında Saltuk güldü ve kadının dudaklarına öpücükler kondurmaya başladı. "Bu beni durdurmak için bir neden değil ki?" Kadın ittirmeye çalışsa da bir süre sonra adamın saçlarına kollarını dolamış dudaklarının esaretini kabul etmişti. Saltuk yavaş yavaş kadının iplerini çözmüş, dili göğüslerine doğru yol aldığında Çolpan hazzın doruklarına gelmişti. "Saltuk" diye inliyordu. Saltuk yavaşça tüm kıyafetleri kenara koyduğunda Çolpan'a gülümsedi ve yavaşça içine girdi. Hafif bir ritim tuttururken Çolpan içindeki bu hareketle saçları sürekli hareketleniyor ve ne yaptığını bilmiyordu.

İkisi nefes nefese soluklanırken dudaklarında soluklandılar. Saltuk Çolpan'ı kendi üzerine yatırıp nefeslenmeye başladı. "Bana bir kez gel dedin, hayatının tam ortasına geldim."

"Alçin'e beş adımdan daha yakın olursan senin diğer gözünü de keserim. Alçin'e çiçek verdikten sonra ilk kavgalarında Saltuk'un gözünde bir yara izi bırakmıştı. Saltuk bu yara izini çok seviyordu çünkü Çolpan'ın kıskançlıktan yaptığını biliyordu. Çolpan göğsünde uyuyakaldığında kadının saçlarını okşadı. Kımızlanırken Tilbe gelmişti ve aralarında karar vermişti bu kulübe de kitlenme olayını. Başka türlü bu inatçı keçiyi ikna edemezlerdi. Tilbe'ye alkışlar ediyordu Saltuk içinden. Çolpan'a sıkıca sarıldı ve o da kendini uykunun dibine attı.

Uyandığında Çolpan adamın yarasını seviyordu. Gözlerinin açıldığını görünce Çolpan kıkırdadı ve utanmaya başladı. Üstünü giyinmeye çalıştı. Saltuk hızlıca kalkıp kadını kucağına yerleştirdiğinde ikisi de nefes nefese kalmışlardı. "Dağbanbaşı nereye gidersin?" Çolpan işveli bir gülüşle adamın yüzünü tuttu. "Obaya dönmemiz gerek." dedi. İkisi de çıplak olduğu için Saltuk'u hissediyordu Çolpan ve Saltuk kadını kendine bastırdı. Çolpan inlemeye başladığında içeri girdi ve kucağında ilerlemeye başlamıştı Çolpan.

"Benim olduğum yerde yalnızca benim hatunumsun." Diye fısıldamıştı Saltuk. Çolpan kenara nefes nefese soluklandığında adama baktı. "Benim dağbanbaşı olduğumu unutma dağ tegini."

"Unutmam mümkün mü?" Kadının alnından öptüğünde tekrar konuştu.

"Dağa döndüğümüzde toyumuzu kurup bir hafta otağımızdan çıkmayacağız."

İkisi birbirlerine gülerken yara izinden öptü Çolpan. "Yüreğimin sahibi."

"Yüreğimin ecesi."

Çolpan ve SaltukWhere stories live. Discover now