Modern Çolpan ve Saltuk // Mor Çiçek - 7

47 5 39
                                    


*-*

Birçe ile yanındaki çocuk kavga etmeye başlamıştı bile. Kıvırcık çocuğun saçına asıldığı gibi çocukta onun saçına asılmıştı. İkisinin çığlıkları ve bağırışları alanı doldurduğunda Saltuk koşarak kızının saçını çocuktan kurtardı bir yandan da oğlanın annesi oğlunun saçını kurtardığında Saltuk ve kadın karşı karşıya kalmıştı. Birçe babasına dönene kadar şeytani bir gülümseme ile çocuğa bakıyordu. Babasına döndüğü an gözlerini doldurdu. Dudaklarını sarkıttı. "Babaaa!" diye ağlamaya başladı. Karşısındaki çocuk şaşkınlıkla bakıyordu. "Anne bu küçük kız yalan söylüyor, baksana bücür şey konuşuyor!"

Birçe kendisine bücür dendiğini duyunca çok sinirlenmişti. Babasının kollarından çıkıp kıvırcık çocuğun ayağına tekme attı. Çocuk zeytin gözleriyle kızın bu vahşiliği karşısında şok içinde kalıp ayağını tuttu. "Anneeeeee!" diye kadına sarılıp ağlamaya başladı. "Tamam Mert. Buradayım." Birçe babasının şok bakışlarına karşı dudaklarını sarkıttı ve tekrar ağlamaya başladı. Saltuk kızını kollarının arasına almış ve gerilmişti.

Çolpan ise kızının bu hallerini bildiği için ağlayan çocuğun yanına yaklaştı. "Merhaba, ben Çolpan. Senin adın Mert galiba?" Çocuk gözlerini annesinin bağrından çekip kadına baktı. Başını salladı. "Kızım Birçe ile bir anlaşmazlık olmuş." Birçe babasının kollarının arasından sıyrılıp annesinin yanına gitti. Annesine öfkeli bakıyordu. "Birçe ve Mert birlikte aynı anda özür dileyin birbirinizden."

İki çocuk birbirlerine nefretle baktı. "1-2-3." Dediğinde "ÖZÜR DİLEMEM." Diye bağırdı iki küçük çocuk. Saltuk durumun şaşkınlığından ne yapacağını bilemiyordu karşısındaki çocuğun babası ile bakışıyorlardı. Ne yapmalarını gerektiğini ikisi de bilemiyordu.

"Birçe!"

"Mert!"

İki annede çocuklarının isimlerini söylediğinde küçük kız Mert'e bakıp yarım ağızla "Özür dilerim." dedi ve çocukta kıza aynı şekilde cevap verdi. Bu sırada anneler birbirleriyle tanıştı.

"Ben Çolpan."

"Ben Tilbe."

İki kadın birbirlerine bakarken bir anda sıcak bir his geçti. Birbirlerine sarılırken buldular. Sanki yüz yıllar ötesinden bir bahar rüzgarı esmişti yüzlerine. İki aile birbirleriyle tanıştı. Acar ve Saltuk'ta çocukları alıp salıncakta sallamaya başladıklarında Tilbe kadına sordu.

"Kocanızın işi ne?"

Çolpan duraksadı bir an. Sonra Tilbe kadının parmaklarındaki boşluğu görünce kaşlarını kaldırıp "özür dilerim, hadsizlik ettim." Dedi. "Hayır." Dedi Çolpan sahile bakarken konuşmaya devam etti. "Biz babası ile hiç evlenmedik, kızımın babası polis." Çolpan bunu sesli söylüyor olması onu incitmişti. "Polis." Dedi gülerek tekrardan. "Polis." Gözünden birkaç yaş akmaya başladığında Tilbe kadının yanına gidip omzuna sarıldı. Bir süre sonra Çolpan göz yaşlarını sildi ve kadına sarıldı sıkıca.

"Teşekkür ederim." dedi Çolpan aralarında bir kardeşlik belirtisi vardı sanki ikisi de birbirine çekiliyordu. "Sizi daha önceden tanıyor gibiyim. Çok değişik bir his." Tilbe'nin ifadesi Çolpan'ı da sevindirmişti. "Ben de sizi önceden tanıyor gibiyim." İki kadının dostluğu ve adamların arkadaşlığı işte böyle başlamıştı. Mert ve Birçe'nin zamanla birbirlerine olan nefreti kardeşlik hissine dönecekti şimdilik bu iki bücürün hiçbir şeyden haberi yoktu.

Saltuk, Çolpan'dan rica ettiği için onları eve bıraktı. Birçe kıvır kıvır arkada şarkı söylüyordu. Saltuk'a Londra'yı anlatıyordu. Saltuk ise heyecanlı bir şekilde dinliyordu. Eve geldiklerinde Birçe kapıda ağlayarak annesini ve babasını ikna ederek geceyi babası ile geçirecekti. Adam kızının yatağına yattı kızı da onunla hikaye anlatırken uyuyakaldı küçük kız. Saltuk kızına sarılıp sıkıca uyurken Tılsım ve Çolpan kendi aralarında tartışıyorlardı.

"Bu adamı gönder, Çolpan. İstemiyorum."

"Ben de istemiyorum ama çocuğumun babası biliyorsun değil mi?"

"Babamızı ve Alpagu'yu tutuklattı! Yıllarca bizi zor durumda bıraktı."

"Bilmiyor muyum ben!" diye bağırdı Çolpan bir anda. İkisi de duygularını yoğunlukla yaşadığı için bir adım geri attı. "Hamile olduğumu öğrendiğim günü hatırlıyorsun! Oradaydın. Cezaevi görüşünden çıkmıştık. Bayıldığımda... Uyandım ve hamilesin dediler. Aldırmadım! Evet, aldırmadım! Tek bir çocuğum olsun istedim."

Tılsım kız kardeşinin yanına geldi. "Biliyorum, özür dilerim. O günleri hatırlatmak değildi amacım." İkisi de o günlerin etkisinde kalmıştı. Hamile olduğunu Saltuk'tan saklayamamışlardı zaten adam her fırsatta onları takip ediyordu. Çolpan babası tahliye olduktan sonra hemen hızlıca Londra'ya gitti. Saltuk ile uzun süren kavgaların sonunda anlaşmışlardı, çocuğun babası olarak kimliğe geçirecekti. Doğumu Londra'da yaptı Türkiye'ye geldiğinde ise kimlik işlemlerini tamamladılar. Babası olarak Birçe ile ilişkisini hiç engellememişti kadın. Her akşam baba ile kızı görüştürür, baba vakitleri yapardı Birçe ile gerekirse kadın onunla yemek yer hatta aynı evde uyumak zorunda bile kalırlardı.

Saltuk sabah uyandığında kızını uyandırmadan ona baktı. Birçenin saçlarını sevdi. Bu kız ona iyi geliyordu, dünya güzeliydi. Çolpan ile geçirdiği gecenin sabahı ağır olmuştu... Farkındaydı Saltuk. Görevi için yaptıklarının bedeli ödetmişti kadın, ömür boyu ondan ve kızından ayrı kalmıştı. Her gece sabahlamış olsa da kadın asla ona bakmamış ve babasının ardında bıraktığı yıkıntıları temizlemeye çalışıyordu.

Londra'ya gittiğinde Tutkun adlı oyuncuyla gitti ve onu Destan ajans ile tüm dünyaya tanıttı. Tutkun ise Kırçiçek ile ilişkisini açıkça yaşayabilmişti Londra'ya gittiğinden. İki oyuncu kadın ile birlikte ciddi işler yapıyorlardı. Gelirinin büyük bir kısmını bu şekilde kazanıyordu Çolpan ve oyuncular. Türkiye'den birçok oyuncuyu yurtdışı piyasasında dizilere kazandırıyordu Çolpan. Babası ve kızının babası tarafından yüzü gülmese de Destan Ajans onun yüzünü güldürmüştü.

"O özel bir çocuk." Demişti Çolpan Saltuk'a. "Hayatımız ikimiz içinde farklı olacak. Onun için de." Saltuk o günü hala hatırladığında içi titriyordu. Kızının farklı olduğunu anlaması uzun sürmemişti ayda bir görüşmelerine rağmen ilişkileri kaliteli vakit geçirdikleri için sağlam olduğunu düşünüyordu. Birçe o sırada uyanmış babasının kaşlarında elini gezdiriyordu. "Güvenlik hissi için yapıyor." demişti psikolog. "Kendini güvende hissetmek için gözlerinize ve kaşlarınıza dokunuyor."

Kızını gıdıklamaya başladı. Birçe'nin kıkır kıkır sesleri gelmeye başladığında Çolpan kahvaltının hazır olduğunu söyledi. Birçe kahvaltı boyunca babasına kendini sevdirdi. Tılsım Saltuk ile oturmamak için Batuga'yı da alıp dışarıda kahvaltıya gitmişlerdi. "Bugün de bizimle kal." dedi küçük kız gözlerini doldurarak. Gerçekten babasını çok seviyordu ve ondan ayrı kalmak istemiyordu. "Kızım bugün birlikteydik ya, ben akşam işe gideceğim." Dedi Saltuk. Kız biraz babasının göğsünde ağladı ve ayrıldılar. Çolpan kapıyı kapatmadan önce "Beni bir daha tehdit etme, Saltuk." dedi.

"Çolpan, kızımla daha fazla vakit geçirmek istiyorum. Londra'dan dön lütfen."

Çolpan adama baktı. "Bunu sen tercih ettin." Kapı suratına kapandığında adam derin bir nefes alıp yürümeye başladı. Arabaya binmeden önce içeri giren araçta Balamir'in yakın arkadaşı Mert'i gördü. Derin bir nefes aldı ve arabayı sağa çekip kafasını kornaya vurmaya başladı. Bu adamı her Londra'dan geldiğinde kızının ve Çolpan'ın çevresinde görüyor olmak onu rahatsız ediyordu. Telefon çaldı.

"Geliyorum Aykız."

Aykız ile buluştuklarında kadın adama sıkıca sarılmıştı. Saltuk kadını ittirmek istemediğinden kadının çekilmesini bekledi. "Baba olmuşsun." Başını salladı sadece Saltuk çok fazla konuşmak istemiyordu. "Benimle konuşmayacak mısın?"

"Beni neden ısrarla aradın, Aykız? Ondan bahset." Soğuk ve sert sesi kadının konuşmaya girmesi gerektiğini fark ettirdi.

"Yeni görevin geldi. Şimdi..."

Çolpan ve SaltukWhere stories live. Discover now