Ölümden soğuk yalnızlık

266 96 42
                                    

🌿🌿🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿🌿🌿

Medya : Mük! Böyle bir şey olamaz. Sayesinde yazdım bu bölümü. Tavsiye ederim. İki dinlemeden sonra bağımlılık yapıyor dikkat!!!

Bazı sabahlar uyandığımda günleri karıştırıyorum. Bugün günlerden neydi ?
Pazartesi , salı, cuma, pazar...
Sonra düşünüyorum;  ne önemi var, benim için hepsi birbirinin aynı.
Aynı güneş ışığı aydınlatıyor odamı, aynı rüzgârın esintisi yalayıp geçiyor yüzümü..
Hatta...
Hatta aynı yalnızlığı paylaşıyorum kendimle.
Şikayetçi olduğumdan değil, alıştım ama zaman zaman oluyor ya bazı anlar, yanında birini istediğin.
Yalnızlıktan ölümüne korktuğun...
Sanırım o anlardan birini yaşıyorum.

Yorganıma daha sıkı sarılırken titreyen vücudumu hapsediyorum.
Komidin de duran su bardağıma değiyor gözlerim ama uzanacak takati kendim de bulamıyorum.
Üzerimde dünyanın yükü varmış gibi ağır geliyor bedenim kendime..
Nefesi bile zar zor alırken, içimde bir volkan patlıyor sanki ve ben, buna rağmen üşüyorum.
Yalnızlık bir canavar gibi dişlerini gösteriyor şimdi.
Ölüp gidersem bu yatakta, kaç gün sonra bulurlar cesedimi?
Bir bardak su bile içecek hâli olmadığı için öldü de derler şimdi.
Sanırım ölümden daha çok korkutuyor beni arkamdan 'ah vah' etmeleri.
Göz kapaklarımın ağırlığına daha fazla dayanamıyorum ve gömüyorum kendimi karanlığa.
Bazı sesler geliyor kulağıma; telefonun sesi belki de kapının.
Emin değilim ama umurumda da değil çünkü tatlı bir uykunun içine çekiliyorum.
Sonra soğuk bir elin anlıma belli belirsiz değişini hissediyorum, sonrası yok.

Tarık Başkomiser

Soysuz Rüstem' in şikayeti ile müdürün odasına cağrılırken yiyeceğim azar ya da alacağım uzaklaştırma umrumda değildi.
Ben masum bir çocuğun parmaklıklar ardına gönderilmesini engellemiş, gerçekleri açığa çıkarmıştım.
Ama maalesef bizim dünyanın adaletinde bu başarıya plaket değil ceza verilirdi.
Tabii ki madalya beklemiyordum ama keşke işini iyi yapamamış, masum birini parmaklıklar ardına göndermek üzere olan polis memuruna da bir ceza verilse idi.

Ümit'i arayıp Oğuz'u da alıp gelmesini söylediğim de dünden beri ulaşamadığını söyleyerek içime kurt düşürmüştü.
Daha önce kardeşim kadar çok sevdiğim bir yardımcımı o ilaç belası yüzünden kaybetmiştim.
Uzun süre ekipçe atlatamadığımız bu olay yaprak dökümüne sebep olmuş ayrı düşmüştük.

Yanımda bir tek Ümit kalmıştı. Beni anlayan, benim bile bilmediğim bir çok beni benden iyi bilen tek yoldaşım.
Üniversite de en yakın arkadaşım olmayı bir şekilde başarmış dostum, bir gece beni arayıp da Oğuz dan bahsettiğin de hiç düşünmeden onu yanımda istemiştim. Bunu dile getirmeyi bir türlü başaramasam da tek istediğim onun yaralarını merhem olmak ve kaybolduğu yerden çekip çıkarmaktı.
Ona her baktığımda geçmişte ki kendimi görüyor, zamanın da sürekli kaçtığım gerçeklerin üstüne yalın ayak yürüyordum ve bu yolda ayağımın altında ki cam kırıklarının beni ne kadar yaraladığı umurumda değildi.
Vakit, yüzleşme vakti idi.

İlk göz göze geldiğimiz anı hatırlıyorum şimdi, boşlukta çırpınıp duran bakışlarına kayıtsız kalamayınca uzattım ellerimi kim bilir belki çıkarıp alırım karanlığından.
Bu düşünceler ile ona attığım her adımı öfkeyle karşılasa da gözlerinde ki tereddüt, daha ileriye gitmem için beni kamçılıyordu.

Arabanın camını açarak temiz havanın içeriye girmesini sağlarken Ümit'in numarasını tekrar tuşladım.
Bir kere çalan telefon ile Ümit'in sesi doldurdu arabanın içerisini.

"Buyrun başkomserim"

"Ne oldu, ulaşabildin mi Oğuz'a?"

"Maalesef başkomserim, arıyorum açmıyor. Lojmanda ki güvenliği aradım dün akşam üzeri gelmiş çok bitkin görünüyordu dedi. Kapısına gönderdim açan olmamış"

Kâbus 🔍 (KİTAP OLUYOR) 📢📢Where stories live. Discover now