Tereddüt

257 88 28
                                    

🌿🌿🌿🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka 🌿🌿🌿

Bazı uykular vardır; derindir ama bir sıcaklık hissedersin teninde.
Huzurlu bir uykunun içine çeker seni ve güvenli karanlıkta kaybolursun.
Sonra gözlerini açtığında kocaman bir yalnızlık karşılar seni.
Bilmem kaç defa yaşadığım bu anları ateşten cayır cayır yanarken hissetmiştim.
Ama bu defa gözlerimi açtığımda beklediğim soğuk yalnızlık yerine pencerenin önünde dışarıyı seyreden adamı gördüm.
Ne hissedeceğimi bilemeden onun derin düşünceler içinde kaybolmuş haline bir süre baktım.

Sonradan anlık bir farkındalık ile bakışlarımı bulunduğum odada gezdirdim.
Bir hastahane odasında kolumda serum ile yatıyordum.
En son nerede ne yaptığımı hatırlamaya çalıştığımda içim endişe ile doldu.
Ateşler içinde yatağımda yatarken hareket edecek hâlim bile yokken burada ne işim vardı? O, ne zaman gelmişti? Beni buraya kim getirmişti?

Sağ omzu ile cama yaslanmış adamın bakışları beni bulduğunda yaslandığı yerden doğrulup yanıma geldi. Elini kaldırıp yüzüme getirdiğin de irkildim. Birkaç saniye duraksadıktan sonra elinin tersini anlıma getirdi.
Eli anlım da belki bir saniye bile durmamıştı ama ben o bir saniyelik anda, içim ağlama isteğiyle dolmuştu.
Sahi, bu his neydi?

Her hastalandığımda, annemin başımda sabahlayıp elini işte böyle, anlıma getirip ateşimi ölçmeye çalıştığı anı hatırlamaya çalışırdım. Ama o katliamdan önce ailemle yaşadığım güzel diyebileceğim anılara sahip değildim.
Sürekli merak ettiğim bu hissi şimdi, şu bir saniye içinde yaşarken gözlerim dolmuştu.
Dolan gözlerimi saklamak için başımı başka bir yöne çevirdiğimde hâlâ gölgesini üstümde hissediyordum.
Şu an belki de en çok ondan nefret ediyordum.
Çünkü unuttuğum ne kadar his varsa, bir şekilde yaşatıyordu ve daha büyük bir açlıkla mücadele etmek zorunda kalıyordum.
İnsan, eğer alışık değilse bir şeylere onları aramaz, yokluğunu fark etmez bile.
Ben geldiğimden beri unuttuğum, aramadığım ne varsa eksikliğini hissettiriyordu bana.
Meğer benim de ilgiye sevgiye ihtiyacım varmış, ateslenip hasta olduğum da birinin gelip elini anlıma getirerek ateşimi ölçmesine, benimle sabahlamasına ihtiyacım varmış.
Öksürükten boğulurken önüme sıcak bir çay getirene, sigaramı elimden alıp 'önce iyileş' diyerek beni azarlayan insanlara ihtiyacım varmış.

İşte bu yüzden ondan nefret ediyordum.
Çünkü daha önce eksikliğini bir an bile hissetmediğim hislere şimdi muhtaç gibiydim.

"Ateşin düşmüş"

Tok sesi beni derin düşüncelerden çekip alırken başımı ona çevirdim.
Elleri cebinde, kaşları çatık yüzümdeki ifadeyi süzüyordu.

"Ben buraya nasıl geldim?"

"Ambulansla"

Öyle ciddi bir yüz ifadesiyle söylemişti dalga geçtiğini düşünmek imkânsız gibiydi ama saniyler sonra yüzünde oluşan tebessümle baktı.

"Bir dahakine bu kadar düşmene izin verme."

"Sizin nasıl haberiniz oldu?"

" Ümit ulaşamayınca.." duraksayıp derin bir nefes aldı.

"Bırak şimdi olanı biteni. Uyumaya çalış"

Cevap vermek için ağzımı araladığımda açılan kapıyla bakışlarımı sessiz adımlarla girmeye çalışan adama çevirdim.
Bakışları beni bulduğunda kaşları havaya kalktı.

"Ha, uyandı mı?"

"Ne yaptın Ümit?"

"Emrettiğiniz gibi başkomserim, Oğuz'a sizin dairenin altında ki boş daireyi ayarladım."
Kaşlarım çatılırken Ümit yaramaz bir bakış atarak konuşmaya devam etti.

Kâbus 🔍 (KİTAP OLUYOR) 📢📢Where stories live. Discover now