Sabah kahvaltısı

174 53 109
                                    

Bol bol yorum gelmeyecek mi? 😔

Tanımak.. Bir insanı en fazla ne kadar sürede tanırsın? Ya da ne kadar sürede hayatının bir parçası olur? Konuşacak bir şeyler bulabilmek uğruna çırpınmamak için ne kadarlık bir süreye ihtiyacın var? Adına artık yabancı dememek için nelerini paylaşmak gerekir?

Bu sorulara günlerdir cevap ararken şimdi cevabını bilen biri gibi hissediyordum. Bir insanı tanımak için ne kadar zamana ihtiyacım vardı hala bilmiyorum. Lâkin artık bir yabancı olmadığını aynı demlikte çay içmeye başladığımda anladım. Konuşacak bir şeyler aramaya ihtiyaç duymadan zamanın onun yanında su gibi akıp gittiğinde anladım. Şimdi üzerinde beyaz tişörtü ve altında lacivert eşofmanı ile bize çay dolduran adama bakarken kendimi ister istemez yalnız olmadığıma inandırmaya başlamıştım. Sanki hep burada onların yanında büyümüş, her sabah beraber kahvaltı yapmış, akşamları tuttuğumuz takımın üniformalarını giyip ağzı dolu küfürler ile maç izlemişim gibi hissediyordum. Sanki onlara aitmiş gibi...

Sahi aitlik nedir? Birilerine kendini ait hissetmek nasıl bir histir?

Muhtemelen böyle bir histir, güvende ve sıcak.



"Abi al bak bu reçeli babaannem yaptı. Şifa şifa" diyerek evinden getirdiği reçelin kapağını açıp ortaya koydu.

Ümit mesai saatleri dışında baş komisere abi diyordu. Bana da "abi " diye hitap etmemi söylese de şimdilik baş komiser olarak seslenmek istediğimi, böyle daha rahat edeceğimi söylemiştim. Amirim reçele bakıp derin bir nefes vererek başını sen adam olmazsın der gibi sağa sola salladı.



"Ne reçeli bu? Yine motoru bozmayalım" dedi uyarıcı bir tonda.



" Yok be abi nereden çıkarıyorsun? O konuda benim hiçbir suçum yoktu vallahi.. Sonuçta her şeyin fazlası zararlı, siz kendiniz bozdunuz."



"Hadi lan oradan bizi deneme tahtası gibi kullandığını bilmiyorum sanki" Diye homurdanan adam ile bakışlarımı sinirle Ümit'e çevirdim. Lan bu adam her sabah bana değişik çaylar ile geliyordu ya!! Ümit gözlerini kaçırırken tek kaşım havada yüzüne bakmaya devam ettim.



"Ya öyle bakmayın. Vallahi bu sefer sadece böğürtlen"


"Nereden topladı bunları?"


"Bizim mahalledeki ormanlıktan" dediğinde baş komserin gözleri büyümüş reçelin kapağını sertçe örtmüştü.



"Senin kafana... Lan sizin ormanlık hep keş dolu. İçiyor mu sıçıyorlar mı belli değil"


"Aşk olsun baş komiserim. Onların kendi ayrı bir dünyaları var. Ne yapsınlar böğürtlenleri?"


"Hâlâ konuşuyor musun sen?" diye uyardığında susup çayına yöneldi. Bakışları bu sefer bana değdiğinde gözlerinin ucu ile kahvaltımı gösterdi. Kahvaltını yap demekti sanırım ve ilk defa yaşadığım bu hissin verdiği heyecanla hemen çatalıma yöneldim.


🦋🦋🦋


"Off ne yedik be" diyerek koltuğa yayılıp karnını ovuşturan Ümit'e baktım. Keyfi gayet yerinde görünüyordu.


"Baş komiserim sayende yine döktürdü ha " dedi bana bakarak keyifle.


"Benim ile ne ilgisi var?" diye sordum keyif çayımdan bir yudum alarak.



"Sen şimdi tam yerleşmedin ya, bir de yenisin. Bir kuş sütü eksikti vallahi bal gibi kahvaltı sofrası hazırlamış, özenmiş"



"Sen öyle diyorsan" dedim gülerek.

Kâbus 🔍 (KİTAP OLUYOR) 📢📢Where stories live. Discover now