Bölüm 35

40 3 0
                                    

📢Yorum ve beğenilere göre bir sonraki bölüm gelecek, aksi takdirde Gri'ye devam edeceğim..🖋️📢

               
                       (Kafa Karışıklığı)

"En büyük aşklar gizlice gelen duygularla yaşanır, zira geldiğini asla duymaz



Geldiğim noktaya kolayca gelmemiştim lâkin uzatılan bu sıcak ele de kayıtsız kalamamıştım. Ne kadar çok acaba desem de sonunda hep kendimi o ellere sıkı sıkı sarılırken bulmuştum. Meğer yalnızlığı sevmiyormuşum sadece yalnızlığı paylaşacak birini bulamadığım için sevdiğimi sanıyormuşum. Tabii ki çevremde ve yanımda insanlar hep vardı ama hiçbiri yalnızlığımı benimle paylaşabilecek kadar samimi duygularla yaklaşmamıştı. Hepsi yapmacık ve sahteydi. Bu sebeple benimle yakınlaşmaya çalışan herkesi uzaklaştırmıştım. Ta ki benden vazgeçmeyen, endişelerimi ve korkularımı şımarıklık görmeyen insanlarla tanışana kadar. Şimdi bu odada benimle bulunan bedenlere tek tek bakarken yüzlerinde bulunan o samimi ifadeyi nasıl olurda daha önce göremediğimi düşünüyordum. Uzattıkları ellerini iterken ya da zehir gibi sözcükleri yüzlerine tükürürcesine haykırırken nasıl olur da kırgınlıklarını göremedim? "Abi bu çay çok demli yahu!" diye homurdanan Ümit'e çevirdim bakışlarımı. "Ben değiştireyim hemen" Ayşe ayaklanırken Ümit'in elindeki bardağa uzandı. Ben ise şu an bulunduğum durumu hâlâ sorguladığım için gerçek dünyaya dönememiştim. Ayşe'nin tehdit altında olduğundan endişelenerek benim evime getirmiştim. Sahi bu aptal fikir kime aitti? Bakışlarım hemen fikrin sahibini bulurken onun başı dosyalara gömülmüştü. Suna zaten ailesi ile yaşadığı için ondan bunu isteyememiştik. Lâkin neden ben? "Yine neden of çekiyorsun?" Baş komiserimin sesiyle irkilirken bakışlarımı halının üzerinde bulunan orta sehpanın önünde bağdaş kurmuş önündeki dosyaya gömülen adama baktım. Bir de benim evimdeydik değil mi? "Of mu çektim?" of mu çekmişim? Farkında bile değilim. "Sanırım aramıza dönmen uzun sürecek?" dedi alaylı bir ses tonuyla konuşarak. Dudaklarında yine aynı keyifli bir tebessüm vardı. İlk zamanlar bu yüz ifadesinden ne kadar çok nefret ettiğim geldi aklıma, hâlbuki şimdi her şeyin yolunda olduğunu hissettiriyordu. "Sadece alışmaya çalışıyorum" dediğimde elindeki kalem duraksamış bakışları beni bulmuştu. Evet, alışmaya çalışıyordum. Dört duvar arasında yalnızlığa alışmış ruhum şimdi evimdeki bu kalabalığa ayak uydurmaya çalışıyordu. "Endişelenme, kaçırdığın bir şey yok" dedi Tarık Başkomiser anlayışlı bir bakış atarak. Tek bir cümlesi bile onlarca teselli cümlesine eş değer olması her seferinde beni şaşırtıyordu. Lâkin buna da alışmayı öğreniyordum, sanırım. "Aranızda ne fısıldaşıyorsunuz?" Diyerek kulağındaki telefonunu kapatan Ümit bize döndü. Annesine son durumunu da iletmişti. Ümit'in bu anne korkusu mu demeliyim bilemedim, sıkıntısı büyüktü. Üç saatte bir son dakika durumunu bildiriyordu. "Fısıldaşmıyoruz, senin odağın başka yerdeydi." Dedim alayla. Gözlerini devirip homurdanırken önüme uzatılan çay ile irkildim. Bakışlarım çayı uzatıp tebessümle bakan Ayşe'ye değerken kendime şaşırıyordum. Köşe bucak kaçtığım korkularımdan birini kendi ellerimle, kendi sığınağıma getirmiştim. Üstelik bunu baş komiserim istediği için yapmıştım. Ne yapacağımızı konuşurken baş komiserim, Ayşe bir süre Oğuz da kalsın demişti. Ben şok olmuş baş komiserimin yüzüne bakarken o beni görmezden gelmişti. Ayşe itirazları sıralasa da benim sessizliğim ona onay gibi gelmiş olacak üstelememişti daha fazla. Her şey benim tepkisizliğim dışında gerçekleşmiş kendimi kalabalık aile tadında bir ortamda bulmuştum. Sahi onlar niye evinde değildi? Elimdeki çaya bakarak derin düşüncelere daldığımı fark edip bir yudum aldım. Ben eve girdiğimizden beri koltuğa gömülmüş otururken Ümit ve baş komiserim yerdeki orta sehpa da çalışıyorlardı. Ayşe ise mutfak ve salon arası mekik dokuyordu, zira o da yabancılık çektiği için kendini boş bırakmamaya çalışıyordu. "Sen ne zaman bize katılacaksın Şehzadem" diye soran Ümit'e döndüm. Sahi neden? "Rahat bırak çocuğu" diyen baş komiserime dönerek tebessüm ettim. "Buna resmen adam kayırma denir abi bilesin" dedi yaramazca konuşan Ümit. Takıldığını biliyordum ama haklıydı biraz çalışmam şarttı. Derin bir nefes alıp ayaklandığımda Ümit kaşlarını çatarak baktı. "Lan takılıyorum, çayını iç" diyerek ellerini havada salladı. "Biliyorum" diyerek oturup Ayşe'ye döndüm. "Biz geç saatlere kadar çalışırız. Sen yatak odasına git dolapta temiz nevresim takımı var, onu ser yat." Dediğimde baş komiser başını dosyadan kaldırmadan konuştu. "Kapını da kilitle" ayaklanan kız baş komiserin sözleri ile anlık duraksamış daha sonra başını olumlu anlamda sallamıştı. Ayşe gittiğinde mırıldandı. "Üç yabancı adamın olduğu bir evde kız başına güvende hissetmesi zor" dediğinde ne demek istediğini anlamıştım. Sadece kendi açımdan baktığım durum onun için daha zordu. "Ne zamana kadar Oğuz'un yanında kalacak?" Ümit beynimi kemiren soruyu sorduğunda bunun cevabının hiç kimse de olmadığını biliyordum. "Güvenli başka bir yer bulana kadar" Baş komiserim son cümlesinden sonra bir telefon numarasının altını çizerek eline telefonunu alıp tuşladı. "Bir şey mi buldunuz baş komiserim?" Heyecanla yanına yanaştım. "Tahir baş komiser en son Beylik düzü yakınlarında sinyal vermiş ve o yakınlarda oturan tek akrabası babasının amcasının oğlu, Muzaffer Kocaman" Gözlerimiz yeni bir iz bulmanın heyecanı ile parlarken açılan telefon ile baş komiserim konuştu. "Mehmet oğlum! bana Muzaffer Kocaman isimli bir şahısın adresi ve telefon numarası lazım. Beylikdüzü yakınlarında oturuyor." Telefonun diğer ucundan onaylayan bir ses geldiğinde telefonu kapatıp ayaklandı. "Biz yoldayken konumu atar" dediğinde biz de ayaklanmış duraksamıştık. Baş komiserin bakışları beni bulunca sıkıntılı bir nefes verdi. "Biri Ayşe'nin yanında kalmalı" dediğinde kaşlarımı çattım. "Saçmalamayın baş komiserim! Katil bulunana kadar bebek bakıcılığımı yapacağım? Kız uyuyor işte! Burada da güvende" Başını olumsuz anlamda salladığında sinirle doldum. "En azından bu gece güvende olsun." Ayşe gözüme büyük bir yük gibi gelmeye başladığını hissettiğimde kendime kızdım, zira baş komiserim anlamış gibi yine o kızgın ifadesini yüzüme dikmişti. İşte bu o ifade! Bağımlı olduğum o ilacı olay yerine giderken en azından yavaş yavaş bırakmamı istediğinde cevap vermemiştim. Bu ifade kesinlikle o an ki gibi hissettirmişti. Belki de bu sebeple başımı çaresizce olumlu anlamda salladım. Bendeki etkisi buydu! "Tamam, baş komiserim" dediğimde hızla arkasına dönerek çıkıp gitmişti. Ümit'te omzumu sıkıp peşinden giderken annesi tarafından arkada bırakılmış küçük bir çocuk gibi küskün hissetmekten kendimi alamadım.

Kâbus 🔍 (KİTAP OLUYOR) 📢📢जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें