İçimize attıklarımız

169 54 48
                                    

🌿🌿🌿Bol bol yorum gelmezse ilham bir hafta daha tatil verecekmiş. Bana öyle dedi kdkls. Ama ciddiyim 🌿🌿🌿

Medya: Benim kitaplarım medyasız okunmaz 😉

Dar sokağa girerken kalabalık bir çocuk grubu yolun ortasında top oynadığı için araba yavaşlarken yaşamadığım çocukluğumu düşünerek sertçe yutkunup bakışlarımı kaçırdım.

Yanımda ki bedenin bana dönen bakışlarını camın yansımasından görürken hüzünlü bir bakış atıp derin bir nefes aldığını gördüm.

"Bazen sabah sporu yerine bu çocuklarla top oynuyorum, pazar günü beraber geliriz" dediğinde şaşkın ama sorgulayıcı bakışlarımı ona çevirdim.

İçimi okumuyor değil mi?

Tebessüm ederek önüne döndüğünde bakışlarını bana çevirdi.

"Bakma öyle küçük yavru köpeği gibi"
Dediğinde gözlerim büyüyerek baktım.

"Koskoca adama biraz ayıp olmuyor mu başkomserim" dediğimde kıkırdayarak önüne döndü.

"Tamam tamam kızma hemen, dalga geçiyorum" dedi tebessümü hala yüzünde yerini korurken.
Neden bilmiyorum ama tam olmayan bir şeyler vardı.
Davranışları sorgulamama sebep olacak kadar ürkütücü ve garipti.
Başımı sıvası dökülmüş eski binalara çevirip dar sokakta ki insanları izlemeye devam ettim.
Bir binadan karşı binaya uzanan uzun bir ipe çamaşır asan teyzeye, sırtında kendi ağırlığından büyük çuval taşıyan çocuğa, eskimiş cam kirişleri olan binanın merdivenlerine çöküp konuşarak örgü ören teyzelere ve elinde sigara, sırtında dünyanın yükü varmış gibi omzu düşmüş dalgınca yürüyen amcaya baktım.
Hepsinin acı dolu bir hikâyesi zor bir hayatı vardı ama ben, en ağır yük benim gibi davranıyordum. Zira öyleydi.
Her insan oğlunun derdi kendine göre büyük ve katlanılmaz.

Yavaşlanan araba ile bakışlarımı önünde durduğumuz binaya çevirdim.
Bordo renkte sıvası dökülmüş eski bir binaydı. (Neden bilmiyorum gözümün önüne Poyraz Karayel'in evi geldi)
Duvarların bazı yerlerinde grafiti yazıları vardı.
Başımı diğer taraftaki duvara çevirdiğimde benim penceremin altı olduğunu tahmin ettiğim duvarda siyah sprey boya ile kaskatı kesilmemi sağlayan şu sözler vardı.

Tanrım rica etsem bana bir çocukluk ömür daha ayarlayabilir miyiz?

Sertçe yutkunmama sebep olan bu sözler ailemin özlemi ile yanıp tutuşmama sebep olmuştu, yine.

"Sürekli boyuyorum ama bir başkasını gelip yazıyorlar, geçen akşam yoktu. Ben yarın yine üzerine beyaz bir boya geçerim sen sıkıntı yapma" teselli sözcüklerini sıralamaya devam eden başkomsere bakmadan arkamızdan gelmiş olan küçük kamyona yürüdüm.
Şoför de inip kasanın arkasını açmış spot mağazasından ikinci el aldığımız eşyaları tuttuğumuz adamlar taşımaya başlamıştı.
Bende bavuluma uzandığımda başkomserim benden önce davranıp alarak yüklendi.
Bende mutfak eşyası olan koliyi yükledim.

Bir saat içinde yerleşmeyi ve temizlemeyi bitirdikten sonra acıkan karnımızı doyurmak için dışardan sipariş vermiş mutfakta yemeye başlamıştık bile.
Dürümümün son parçasını ağzıma atarken denk getirmeyi başardığım ayranımın da son yudumunu içtim.
Sanırım bunu bir alışkanlık haline getirerek yapmayı başaran tek millet biz türklerdik.
Aklıma gelen soruyu hazır fırsatı varken başkomserime sorman için ona döndüm.

"Başkomiserim, şu adresimin olduğu not. Ondan bir şey çıktı mı?"

Ayranını dikip bir süre yüzüme bakarak elindeki peçete ile ağzını sildi.

Kâbus 🔍 (KİTAP OLUYOR) 📢📢Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt