Kâbus başlıyor...

141 32 45
                                    

Yorum ve beğeniler düştü hafta da üç bölüm gelen Kâbus, bir bölüme düştü 🥺

Karıştırıp durduğum artık dumanı tütmeyen çaya bakarken uykusuz geçen o koca bir gecenin ardından gözlerimi zor açık tutuyordum.
Bütün gün ve gece, ne başkomserim ne de Ümit beni yalnız bırakmamıştı.
Bu da içimdeki korkuları yeniden ve yeniden ortaya çıkarıyordu.
Sıkıntıyla cebimdeki ilaç kutusuna avuçladığımda önüme koyulan bir kâse çorba ile kaşlarımı çattım.

"İlaç alacaksın madem önce aç olan karnını doyur. Dünden beri düzgün bir şey yemedin." Diyerek homurdanıp karşıma oturan Ümit'e baktım.
Gözlerinin altındaki morluklar, dün gecenin onun içinde uzun geçtiğini bas bas bağırıyordu.

"Canım istemiyor" dedim zorlukla.
Ümit'in kaşları çatılırken elimi cebimden çıkarıp geriye yaslandım.

"Hiç canım istemiyor ayaklarına girme abicim! O çorba bitmeden tependen ayrılmam" diyerek sinirle konuştuğunda.
Bu tavrına gülümsemeden edemedim.

"Şikayet etmem" aklımdan geçen dudaklarımdan dökülürken yüzümdeki tebessüm solmuş, onun duraksamasına sebep olmuştu.
Hayatımda ilk defa bir gölge gibi beni takip eden iki güvenli korunağım varken şikayet edecek değildim. Aksine bu beni huzurlu hissettiriyor, içimde yılan gibi kıvrılıp duran endişeleri söküp atıyordu.

Birkaç saniye sonra ikimizin yüzünde de tebessüm oluşurken Tarık başkomiserin odasının kapısı açıldı.

"Ümit, telefon kayıtlarından bir şey çıktı mı? En son kiminle konuşmuş Fahri Kaya?"

"Operatörden henüz bilgi gelmedi başkomserim. Bekliyorum"

"Neyi bekliyorlar hâlâ? Arayıp sürekli sıkıştır. Bir saat içinde kayıtlar elimde olacak!" Diyerek odasına girerken endişeli bakışlarımı Ümit'e çevirdim.
Zira Tarık Başkomiseri ilk defa bu kadar aceleci görüyordum.
Çünkü aksine böyle zamanlarda sakin olması beni sürekli düşündürür, kendine hayran bırakırdı.
O zamanlar kafasında ne döndüğünü bilememek beni sürekli düşündürürdü.
Şimdi ise kafamın içindeki oluşturduğum Tarık Başkomiserin hiçbirine benzemiyordu.

"Biraz endişeli" diye mırıldanan Ümit ile kaşlarım havaya kalktı.

Benim için endişeleniyordu..

İçimdeki küçük çocuk için heyecan verici olsa da Tarık başkomiseri önemseyen tarafım endişeyle dolmuştu.
Yavaşça ayaklanıp kapıya geldim.
Hafifçe tıklatıp içeriye girdiğimde bütün bir duvara yapışmış küçük notlar, yerlere saçılmış kağıtlar ve dağınık masanın içinde neredeyse kaybolmuş Tarık Başkomiser ile içimdeki çocuk bile susmuştu artık. Zira o da endişeye boğulmuştu.

"Başkomiserim?" Sesim ile başını gömüldüğü dosyadan kaldırıp yüzüme baktı.

"Ah, sen miydin Oğuz?"

"Başkomiserim.."

"Kahvaltını yaptın mı? Gece hiç uyumadın diye sabah kahvaltı için kaldırmadım ama ben çıktıktan sonra da yapmadığını soyledi Ümit"
diyerek sözümü kesen Başkomserim ile yanına kadar gelip gömüldüğün dosyalara baktım.
Benim ailemin katili ile ilgili bulduklarıma bakıyordu.

"Ben..."

"Önce kendine bakacaksın Oğuz! Daha önce de söyledim. Ben yanımda nefesi kesilen adam istemiyorum. Gerektiği zaman bir aslan kadar güçlü bir çıta kadar hızlı olmalısın. Bu şekilde yürüyen bir zombiden farkın yok. Yani bu şekilde sadece ayak bağı olursun." Dedi önündeki dosyalardan başını kaldırmadan.

Kâbus 🔍 (KİTAP OLUYOR) 📢📢Where stories live. Discover now