8.BÖLÜM: İKİLEM

528 45 17
                                    

Bu dünya için bir lanettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu dünya için bir lanettim. Asla dinmeyen ve kıvrandıran bir urdum herkes için. Tanrı insanlara bir oyun oynamak istemiş ve aralarında gezinen eli kanlı bir kız çocuğu göndermişti. Küçük kız bir kadın olduğunda ise katil denmişti ona. Katildim, güçlüydüm, korkutucuydum, acımasızdım ve kanlıydım.

Ama asla bir haydut değildim.

Bana yaklaşan askerin elinden son anda sıyrılıp iki evin arasına daldım. Peşimden komutanın 'Yakalayın' emrini duysam da duraksamadan koşmaya başladım. Ayağımdaki topuklular bana engel olmak yerine geçtiğim yolları inleterek güç veriyordu. İşte bu Albora'nın ayak sesiydi. Polislerin, özel timlerin ve dedektiflerin yakalayamadığı katilin...

Sokağın çıkışına vardığımda peşimdeki askerler silahları ve üniformaları yüzünden geçmekte zorlanıyorlardı. Hepsi kaslı ve iri yapılı olduğundan dolayı benim gibi kıvrak ve hızlı birini takip etmek zor oluyordu. Sokaktan ayrılmak yerine kenardaki fıçının üzerine basarak kendimi yukarı çektim. Dar sokak şu an için benim tek güvencemdi. Eğer sokak biterse askerler rahatça hareket edeceklerdi ve açık alanda kalacaktım. Yakalanmam daha kolay olurdu. Çatının üzerine uzanıp aşağı izlemeye başladım. Karanlığı benim kadar iyi kullanamadıkları için yukarı tırmandığımı görmeyen askerler birer birer sokaktan çıktılar. Yüzümdeki sinir bozucu gülümsemeyle onları izlerken patlayan bir silah sesi tüm meydanda yankılandı. Hızla yere kapaklanıp kimin ateşlediğine bakmaya çalıştım.

Arkalarda kalan iri cüsseli esmer bir asker silahını bana doğrultmuş tekrar ateşlemek için hazırlanıyordu. Başarılı bir atış değildi ama burada olduğumu fark ettirecekti.

Sinirle kiremitlerden birini ona doğru fırlattım. Sertçe göğsüne çarpan kiremitle geriye doğru savruldu. Bununla birlikte diğerleri de benim nerede olduğumu anlamıştı. Bir aptal yüzünden buraya çıkarken harcadığım tüm emek boşa gitmişti. Aceleyle ayaklandım ve bitişikteki çatıya atladım. Arkamdan tırmanan askerler ve bağırışları kulağıma doluyordu. Kiremit ayağımın altından sıyrılıp yerde parçalandığında düşmemek için zar zor tutundum. Diğerleri çoktan tırmanmış ve peşimden geliyordu. Beklemeden doğruldum ve acıyan dizimi umursamadan çevik bir hareketle diğer çatıya atladım. Hiç pes etmiyordu orospu çocukları. Hala peşimdeydiler.

Hızımı artırarak ilerlediğim sırada ayağımın dibine isabet eden kurşunla çatıda yuvarlandım. Kiremitler çarptıkça açıkta olan kollarımda ince sızılar oluşuyordu. "Yeter ama artık. Sikeceğim ya!"

Bağırarak tekrar kalkmaya çalıştığımda karnıma basılan ayakla yerime mıhlandım. Acıyla yumduğum gözlerimi açıp kaburgalarımın üzerine baskı yapan asker çizmesine öfkeyle baktım. Bakışlarım yüzüne tırmanırken asker gururla başını kaldırdı. "Buraya kadarmış küçük haydut. Daha şerefli bir hayat yaşasaydın, ölümün de şerefli olurdu. Şimdi yarın sabaha kadar idamını bekleyeceksin." diye konuştu pişkince. Delice parlayan gözlerimi onun kumral yüzüne diktim. Hem üzerime basıyordu hem de benimle dalga geçmeye çalışıyordu. Sabrımın son damlası da düştüğünde yüzüme deliliğimin verdiği korkutucu gülümseme yayıldı. "Ama beni yakalamak o kadar kolay değil bebeğim."

ALBORA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin