10.BÖLÜM: SAKLI GÖKYÜZÜ

454 40 25
                                    

Bol bol yorum yaparsanız sevinirim. İyi okumalar.

Küçük kız karanlıkta yolunu bulmaya çalışarak ilerledi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Küçük kız karanlıkta yolunu bulmaya çalışarak ilerledi. Parmaklarını duvara sürterek güvende hissetmeye çalışıyordu. Boş koridor sessiz, her zaman çocukların koşturduğu antre ise boştu. Ay ışığı hizmetlinin üşengeçliğinden yerine götürmeyip köşeye bıraktığı kirli su dolu kovaya vuruyordu. Gecenin bu kör saatinde herkes yataklarındaydı.
Dışarıda esen hafif rüzgar salıncakları hareket ettiriyor, sanki bu saatte yatağında olmadığı için onu azarlıyordu. Çocuklara göre fazla dik olmasına rağmen kimsenin düzelttirmediği merdivenleri bitirdi. Kapının önüne geldiğinde minik elini yumruk yapıp kapıyı çaldı. Bir nefeslik bir süre sonrasında içeriden müdürenin 'gel' komutunu işitti. Demek o da hala uyumamıştı.

Kapıyı yavaşça aralayarak odaya adım attı. "Makbule anne, benim Yudum." dedi cılız sesiyle. Sesinin bu kadar güçsüz çıkmasını beklemiyordu. Kadından korkmuyordu küçük kız, ona her zaman iyi davranmıştı. Ama kadın hastaydı. Derin nefesler alır, sık sık kusardı. Kustuğu zamanlarda yedikleri yerine kırmızı bir sıvı çıkardı ağzından. Yudum bunun ne olduğunu hizmetlilere sorduğunda 'Kan.' demişlerdi. 'Fazla yaklaşma.' Kız kan kelimesini ilk defa duymamıştı ama ilk defa korkmuştu kandan. Neden bu kadar kötüydü ki bu kan? Makbule annesi, neden bu kanı kusuyordu?

Kadın, derin bir iç çektikten sonra sevecen bir ses tonuyla konuştu. "Yudum, canım neden kapıda dikiliyorsun, gel buraya."
Kız ikiletmeden hızla Makbule annesine doğru koştu. Kaldıkları yetimhanenin müdürü ona sadece anne olmamıştı, kızın hayatta tanıdığı tek insandı. Diğer çocuklar onunla konuşmaz, ona çoğu zaman ucube derlerdi. Küçük kız da dayanamaz ve onlara vururdu. Şiddet yanlısı olmasa da kendini savunmadan duramazdı. Müdüreyle de ilk böyle konuşmuşlardı. Yudum yemekhanede kendinden iki yaş büyük bir kızı dövmüştü. Onu yaka paça buraya getirmişlerdi. Ama düşündüğü gibi Makbule Hanım ona kızmamış aksine onu çok sevmişti. Yaptığından dolayı bir hafta, odayı toplaması gerekmişti ama bu küçük kız için bir ödül gibiydi. Onunla daha fazla vakit geçirmek ancak bir hediye olabilirdi.

Yudum, başını eğerek "Uyuyamadım." dedi. "Denizi izlemek istedim Makbule anne. Ne zaman istersem gelebileceğini söylemiştiniz." Kadın bir an duraksasa da güldü. Hayatı boyunca hep çocuklarla uğratmıştı. Bu yüzden bu sarışın miniğin ne demek istediğini anlıyordu. Kendi çocuğu hiç olmamıştı. O da hayatını anne-babası olmayan çocuklara adamıştı. Ama bu yetimhane son durağıydı. Artık ölüyordu, fazla zamanı kalmamıştı.

Kızın sarı saçlarını okşayarak gülümsemeye çalıştı. "Tabiki." dedi ve üzerindeki hırkayı çıkararak kızın omuzlarına koydu. "Balkona çıkmadan önce üzerine bunu giy. Yoksa üşürsün, gece ayazı var." Yudum hevesle üzerindeki hırkaya sarıldı. İlk defa birisi onu düşünerek kendi eşyasını veriyordu. Kimsesi olmayan küçük bir kız böyle minik bir iyiliğe bile müteşekkirdi. "Makbule anne, babam ne zaman beni almaya gelecek?" dedi aniden mavi gözlerini büyüterek. Makbule Hanım birden niye böyle bir soru sorduğunu anlayamamıştı. Bunca zaman aklına bile gelmemişti oysaki.

ALBORA (+18)Where stories live. Discover now