13.BÖLÜM: KALBİN KATİLİ

425 39 28
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? En uzun bölümlerden birisi oldu.

Bozuk pusulayla fırtınalı bir okyanusun ortasında hayatta kalmaya çalışıyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bozuk pusulayla fırtınalı bir okyanusun ortasında hayatta kalmaya çalışıyordum. Denizin dalgaları dinmek bilmeden güverteme çarpıyordu. Yıkmak istercesine sallıyordu hayatımı. Fırtınaya kızamıyordum, evet gemimi parçalıyordu ama en azından güvertem yıkanıyordu. Yağmura kızamıyordum. Beni ayık tutuyordu. Matem dolu okyanusa kızamıyordum çünkü yaşamayı ben seçmiştim. Kuzeyi bile göstermeyen pusulama kızamıyordum. Çünkü Jack Sparrow'un da dediği gibi zaten kuzeyi aramıyordum.

Varlığı efsanelere dayanan ama beni iki kez öldürmeye çalışan kadın hayattaysa bir gölge, ölü ise dünyaya bağlı bir hayalet gibiydi. Beyaz Kalp'in koca kütüphanesinde bile ona ait tek bir bilgi yoktu. Gece uyumamış ve plan kurmuştum. Bir katilin düşmanlığını kazanan kraliçe ve kızına ödetecek bir hesabım vardı. Sabah da kimseye hissettirmeden kütüphaneyi bulmuştum. Kalenin ölü abisinin yanımda olması arada işime yarıyordu. Aksi halde sol kanadın en köşesine saklanmış bu kitap cennetini bulmak benim gibi biri için bile pek kolay olmazdı.

"Sikeyim, bunda da bir şey yok." Elimdeki kitabı masanın üzerine sertçe bıraktığımda Reha göz devirdi. "Kaçıncı kez aynı tepkiyi vereceksin acaba Albora." dedi sesindeki bariz bıkkınlıkla. "Hakkında hiçbir bilgi olmayan bir kadını arıyorsun. Senin asıl sorman gereken soru kadının neden fotoğrafı olmadığı değil, neden Kaos'da bir fotoğraf olduğu." Söylediği şeyle birlikte ayaklarımı uzattığım sandalyeden çektim. "Oha! Karısı mı yoksa?" Kaşlarım sonuna kadar çatılmıştı. Evli bir adam olarak nasıl da benimle oynaşmıştı ama piç. Ona karşı öfkem arttığında sinirle soludum. Reha alt dudağını ısırmış bana bakıyordu. "Bilemeyiz. Zehir'in ne zamandır yaşadığına dair bir bilgi yok." Şimdilik bu saçma düşünceyi neresinden tutsam elimde kalıyordu. Aklıma neden bu kadını aradığına dair bir fikir gelmiyordu. Zaten kadın hakkında hiçbir şey olmadığı için tüm teorilerimiz doğru ve yanlış gibiydi.

Reha karşımdaki sandalyeden kalkarak masanın üzerine bıraktığım son kitabı aldı ve yerine koydu. "Kahvaltı saati geliyor. Unutma bugün daha erken kalkılacaktı." Oflayarak doğruldum. Ama daha işim bitmemişti. Bu kütüphane o kadar büyüktü ki sonu bile görünmüyordu. Reha normalde bu kütüphanede sekiz yüze yakın cüce cinin dolaştığını ve yardımcı olduklarını söylemişti. Ama sabahın bu erken saatinde kalkmamış olmaları benim için daha iyiydi.

Topuklularımı boş kütüphanenin temiz mermer zemininde tıkırdatarak kapıya doğru yürüdüm. "Burada kaybolsam, kimse beni aramaya gelmez-" diye homurdanırken başım aniden döndü. Galiba bugün çok fazla şikayet etmiştim. Önünden geçtiğim bir rafa tutunmaya çalıştığımda gözlerim karardı ve elim kaydı. Kolumdan tutulduğunda zor ayakta kalabilmiştim. İçim çekilirken yavaşça adımlarım arka taraflardaki bir kitaba doğru yöneldi. Beni çağırıyordu, beni çekiyordu. Güç yine beni yönlendiriyordu. Kendimi durdurmaya çalışsam da bir işime yaramadı. Rafın önüne geldiğimde kırmızı kapaklı kitabı kendime çektim. İsim yoktu, yazar yoktu, konu yoktu.

ALBORA (+18)Where stories live. Discover now