18.BÖLÜM: TERSİNE AKAN ZAMAN VE YETİŞEMEYENLER

329 29 292
                                    

Bahçedeki çiçeklerin renkleriyle uyum içinde, birbiriyle konumlandırılmış masalar batmak üzere olan güneş ışığının altında daha da ihtişamlı görünüyordu

Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.

Bahçedeki çiçeklerin renkleriyle uyum içinde, birbiriyle konumlandırılmış masalar batmak üzere olan güneş ışığının altında daha da ihtişamlı görünüyordu. Senenin en güzel zamanıydı; Güz Balosu. Klyssia'nın hemen hemen her yerinde kutlanan bu gün, özellikle de Beyaz Kalp'te büyük ve gösterişli  şekilde düzenlenen bir baloydu.

Kadınlar en güzel elbiselerini giymişlerdi. Renkleri yazın sıcaklığını hala taşısa da sonbaharın sakin havasına uygundu. Akşamın hafif meltemi insanı rahatlatıyordu. Güneş daha batmamıştı, bahçeyi turuncumsu bir kızıllığa boyuyordu. Bir ressamın elinden çıkmış gibi görünen manzara tüm davetliler için büyük bir şenlikti.

"Kraliçe Eftalya'nın en sevdiği zamandı." dedi abisi yerinden kalkmadan. Sanki üstüne çöken huzursuzluğun farkındaydı. Adin başını iki yana salladı. "Sonbaharın gelişini kutlamayı değil, insanların mutluluğunu seviyordu. Ama baksana, çok safmış. Kimse onu hatırlamıyor." Pencereden yeni kraliçe Beliz ve etrafına toplanan kalabalığa baktı. Annesinin ölümünün üzerinden dört yıl geçmişti sadece. Reha onu sakinleştirmek için gülümsedi. "Yanlış düşünüyorsun Adin. O zamanlar on dokuz yaşındaydım. Çok net hatırlıyorum ki halk büyük bir hüzün duymuştu. Ancak bu hüzün devamlı olamaz. İnsanlar hayatlarına devam etmeli."

Adin, onu dinlemiyor aksine sert bakışlarını daha da insanlara sabitliyordu. Klyssia için gece gündüz çalışmış ve kendini onlara adamıştı Eftalya. Peki ne için? Dört yıl içinde bir gün bile anılmamak için mi?

Koral, genç bir yöneticiydi. Ve eşini de genç bir yaşta kaybetmişti. Evlenmesi ve en azından Klyssia'ya bir kraliçe bulması gerekiyordu. Ancak Adin'i sinirlendiren bu değildi. Eftalya'nın ölümünden hemen sonra aşkı tekrardan bulduğuna inanmasıydı. Aşk denen şey illet bir zehirdi. Beliz'in ona içirdiği bir zehir. O kadını hiç sevmiyordu. Kızıyla birlikte bir akşam üstü Beyaz Kalp'e gelmiş ve bundan sonra kraliçenin o olduğunu belirtirmişçesine annesinin eski odasına taşınmıştı. Herkes bir anda ona büyük bir saygı duymuş ve Querencia'nın halkından da kabul görmüştü.

"Bahse varırım o kadın bunların hepsini tılsımlarıyla yapmıştır. Luna'nın güçlerimizi gördükçe kıskançlığından kendini yiyip bitirdiğini kör biri bile görebilir." diye dalga geçti Reha. İlk çocuk olmanın verdiği ciddiyeti kardeşinin yanındayken bir kenara atmıştı. Reha derin bir nefes aldı ve "Ben de aşık olmak isterdim." dedi. "Düşünsene birini kendinden bile daha çok sevmek ne güzel bir şeydir. Karşılıksız, bir şey beklemeden ona kendini adamak."

Adin histerik bir şekilde güldü. Reha çok fazla kitap okuyordu. Klyssia'da yazılmış romantik kitapların çoğunu ezberlemişti bile. "Neden? Daha iki ay geçmeden başka bir kadın bulmak için mi?" dedi homurdanarak. Babasını affetmek şöyle dursun, Koral'ın yönetiminde olmak bile Adin'i köpürtüyordu. Her sabah o, mutlu eşi ve kızlarıyla aynı sofrada oturmak Adin'in canını sıkıyordu.

ALBORA (+18)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant