16.BÖLÜM: ŞEKİL DEĞİŞTİREN MASKELER

389 26 123
                                    

Afet♧

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Afet

Taş basamakları sessizce adımladık. Querencia Köprüsünden meydana kadar çok az insan vardı. Ağaçların gölgeleri her rüzgarda önümüze düşüyordu. Saat gece yarısına varmadan Ülkü'yü görüp geri dönmek için acele ediyorduk. Bu yüzden zeminde sadece hızlı adım seslerimiz uyum içinde yankılanıyordu.

Albora ve Kaos denen haydut, Titanyum'un izini sürmeye gittiklerinde Adin odamın kapısını çalmıştı. Onlar bu göreve gitmişken boş durmayıp bizim de araştırma yapmamız gerektiğini söylemişti. İmge'yle konuşmak ve öğrendiğimiz bilgilerle ne yapabileceğimizi sormak istiyordu. Kalbim yerinden çıkacakken teklifini kabul etmiştim. Hem Albora kabul etmese de bize yön gösterecek birine cidden ihtiyacımız vardı. Hem de Adin'le birlikte bir şeyler yapma düşüncesi beni heyecanlandırıyordu.

Tabi 'evet' derken baş başa olacağımız aklımın ucundan bile geçmemişti.

Arev nedensizce bizimle değildi. Dikkat çekmemek için de hiçbir askeri yanımıza almamıştık. Deniz Kızı Antika'ya kadar tektik.

Arkamdan gelen Adin'i düşünmemeye çalıştım. Yanımdaki varlığı hem güven veriyor hem de heyecanlandırıyordu. Yanlış ufak bir hareket yapmaktan dahi korkuyordum. O bir şey söyleyeceği için değil, onun önünde rezil olacağım içindi korkum. Adin zaten sesi bile olmayan bir kızı gücendirmezdi. Kimseye karşı üstünlük taslayan, kibirli biri değildi. Ama ben yine de tüm güzel şeyleri benim için düşünsün istiyordum.

"Afet?" diye seslendiğinde adımlarım aniden kesildi. Arkamı dönüp ona baktım. Derin bir nefes alıp aramızdaki mesafeyi kapattı. "Çok hızlı yürüyorsun. Beni arkada bıraktın."dedi. O ana kadar heyecandan onu bırakıp gittiğimi fark etmemiştim. Harika! Güzel şeyler yerine nezaket yoksunu bir hödük olduğumu düşünüyordu.

Albora'ya yetişmek için genellikle hızlı ve koşarcasına yürümem gerekiyordu. Kadın ayağındaki o topuklularla bile seri adımlarla ve hızlı yürüyordu. Ondan kalan bir alışkanlıktı. Bir de beynimde dönüp duran düşünceler eklenince tamamen uçmuştum.

Dudaklarımı aralasam da acı gerçeği tekrardan anımsayıp yerine ellerimi kaldırdım. "Affedersin. Sadece çabucak varmak için..." Daha fazla konuşamadan ellerimi indirdi. Teni sıcaktı. "Dudaklarını oynatsan yeter. İşaret dilinde çok iyi değilim ama dudak okuyabilirim." dedi. Kral olmak için aldığı eğitimler arasında bu da mı geliyordu?

Sesi kadife gibi yumuşaktı. Acaba ellerimin titrediğini hissediyor muydu? "Üstelik özre gerek yok. Rahat ol. Burada yönetici değilim. Sadece amacı peşinde koşan bir adamım."

Sevimli gülüşüne karşılık verdim. Demesi kolaydı, bunca zaman düşlediğim bir anı yaşıyordum ama ne yapacağımı bile bilmiyordum. Sanki üç günlük çocuk gibi dizlerim titriyordu. "Hadi gidelim." Querencia Up'ın içine girdik. Dükkanlardan bazıları gece gezintisi için açık olsa da birçoğu çoktan kapatmıştı. O aptal haydutlar yüzünden herkeste bir korku vardı. Çalmak ve yağmalamak onlar için eğlenceydi. Yaz aylarındaydık. Işıl ışıl geçecek gece saatlerini korkuyla eve kapanarak harcıyordu insanlar.

ALBORA (+18)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon