26.BÖLÜM: AYRILIK PERDESİ

249 18 201
                                    

Kadın soğuk havada ellerini birbirine sürterek ısınmaya çalıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kadın soğuk havada ellerini birbirine sürterek ısınmaya çalıştı. Dudaklarının arasından çıkan sıcak nefesiyle, havaya buhar karışıyordu. Başının üstündeki, eski kibrit fabrikasının duvarına sabitlenmiş sokak lambası sayesinde önünü ancak görebiliyordu. Dudaklarında belli belirsiz heyecanından ötürü sönmeyen bir kıvrım vardı. Aslında deli gibi korkuyordu yapacağı şey için. Sadece çabucak bitip gitsin istiyordu. Biliyordu, hiçbir zaman bitmeyecekti. Ancak olacakları yine de düşünmek istemiyordu.

Önündeki korkuluk demirine yaslanarak turkuazın koyu bir tonu olan gözlerini manzaraya dikti. Şehrin ışıkları yansa da evlerde bir karanlık hakimdi. Herkes uyuyordu. Islak zeminde ayağıyla düşük bir ritim tutturdu. Hiç ses olmaması onu rahatsız ediyordu. Şu anda bulunduğu kibrit fabrikası on iki yıl önce kapatılmış ve şehrin öteki ucuna taşınmıştı. Bu eski tuğla yığını için ise yıkılma zahmetine girilmemişti. Manzarasının çok güzel olmasından dolayı kullanabileceği düşünülmüş olsa da planların hiçbiri işlememişti. Zamanla insanların uğramadığı, sadece illegal işlerin bir konumu halini almıştı. Onlar da çok sık kullanmıyordu bu eski yeri.

Bir süre sonra sağ arkasında, merdivenlerden gelen ayak seslerini duyduğunda kadın derin bir nefes aldı, sırtını dikleştirdi. Güçlü bakışlarıyla arkasını döndü. Basamaklarını sonunda elleri ceplerinin içindeki adam görüş açısına girdi. Üzerindeki deri, uzun ceketi haki; geri kalan tüm kıyafetleri ise siyahtı. Büyük tabanlı botlarıyla son kalan basamakları da temkinli bir şekilde indi. Yere oldukça sert basıyordu. Kadın, istemsizce ürkmüştü. Sokak lambasının çirkin beyaz ışığı adamın yüzünü aydınlattı. Kısık mavi gözleriyle kadına sorgular bir şekilde bakıyordu.

"O mesajı gönderen sen miydin?"

Kadın kendinden emin sesiyle cevap verdi. "Evet."

Adam cevabı duyunca alt dudağını dişlerinin arasına aldı ve başını salladı. Birkaç küçük adımda kadının yanına yaklaştı, onun az önce yaptığı gibi kollarını korkuluğa yasladı. Kadına bakmadan "Yazdıklarından ne demek istediğini anladım. Kullandığın şifreli dili bir buçuk günde çözdüm. Oldukça karmaşıktı. Bunları nereden biliyorsun?" Kadın histerik bir şekilde güldü. Oldukça seksi bir kadındı. Yaşı henüz otuzlarının başında olmalıydı. Soğuktan burnu ve yanakları kızarmış, beyaz tenine bir ressamın tuvali gibi renk katmıştı. Üzerindeki siyah düğmeli elbisesi ve ayaklarındaki uzun çizmesi onu olduğundan çok daha genç göstermişti. Ama adamın bakışları onun bu güzelliğine değmiyordu bile.

Kadın biçimli kaşlarını çattı. "Size mektubu gönderdiğim hakkında yalan söylediğimi neden düşünmüyorsunuz? Belki de bir şekilde mektuptan haberim oldu ve sizinle buluşacak kişiyi ortadan kaldırarak yerine geçtim. Sizden istediğimi alıp sırra kadem basma ihtimalim yok mu?" Kadının sözlerini belli belirsiz bir ilgiyle dinleyen adam ceplerini karıştırdı ve bir sigara tabakası çıkardı. İçinden çıkardığı bir dalı dudaklarına yerleştirerek ucunu yaktı. Havaya nefesini üfledikten sonra kendisini izleyen kadına baktı. "Öncelikle beni kandıramazsınız, hanımefendi. Çünkü ben ahlaksız bir adamım. Ve ahlaksız adamlar kandırılamazlar. Çünkü onlar kandırmanın kitabını yazmıştırlar. Hem başkalarını hem kendilerini... Diğer söylediklerinize gelirsek, siz mektubu yazanla aynı kişisiniz. Buna eminim."

ALBORA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin