29.BÖLÜM: MIH

149 13 48
                                    

Kimsesizdim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kimsesizdim. Kimsenin sevemediği, hayatına sığdıramadığı biriydim. Kirli düşüncelerin sahnesinde oynamaya zorlanan minik bir kız çocuğunun kalıntılarıydım. Belki de her şeyden çok, adi bir günahkardım. Önce hayatta kalmak için savaşmak zorunda bırakılmış, sonra da savaştığı için hor görülmüş bir kadındım.

Her cinayetin ardından çırılçıplak vücudumla suyun altında, akıp giden kanı izlerken kulaklarımda garip bir uğuldama eşliğinde bir şarkı çalardı. Hiç bilmediğim, öyle içli bir melodiydi ki beni tüm acılardan, kandan ve huzursuzluklardan sıyırırdı. Eski çağların o ilahi müziklerindekine benzeyen büyülü güç beni adeta şişecelerce şarap kadar dağıtırdı. Ne zaman hayatta kalma savaşından geri çekilmek, beynime bir kurşun sıkmak istesem bu şarkı çalıyordu. Ruhumdaki kargaşa ve karamsarlık dağılıyor ve ben yine kim olduğumu hatırlıyordum.

Ben Albora'ydım. Şimdilerde bu şarkı boğazıma doluyor ve beni sarsarak savaşımı anımsatıyordu.

Kollarımı havaya kaldırıp "Selam millet!" diye bağırdım. "Favori cadınız geri döndü." İçeride yankılanan sesimle tezgahın arkasında, elinde hazırlamakta olduğu siparişle öylece kalan Sone'nin gözleri kocaman açıldı, kekeledi. "A-Albora..." Ta kendisi bebeğim. Hafif çekik gözleri gördüklerini anlamlandırmaya çalışırken elindeki krem şanti bardağın her yanına dağıldı. Geniş koltukların arkasından başlarını uzatan müşteriler kimin geldiğini daha iyi görebilmek için kendilerini zorluyordu. Birkaç tılsım cadısının yüzünde oluşan gülümseme bana da bulaştı, sırıttım. Yerdeki siyah beyaz karoların üzerinde ses çıkaran topuklularımla Falcı Gözü'nün içinde ilerledim. Elimi havaya kaldırarak "Herkese benden birer içki." dedim. Herkesten çığlık ve sesli ıslıklar yükselirken arkamdan gelen Kaos'a dönüp göz kırptım. "Faturaya yazarsın." Kara büyücünün dudağı yana doğru kıvrıldı.

Kalçalarımı kıvırarak masalardan birine doğru ilerledim. Yanından geçtiğim bir cadı elimi yakalayıp sulu bir öpücük kondurduğunda kaşlarım havalandı. "Gittiğine hiç inanmamıştım, kan cadısı." Koyu teninde parlayan açık yeşil gözleri ilgili bir şekilde yüzümde gezinirken dudaklarında hayran bir gülümseme vardı. Kıvırcık saçları oldukça bakımlıydı. Parmaklarından koluna, oradan boynuna uzanan tılsımlarda göz gezdirdim. "Adın ne, cadı oğlan?" Omuz silkti. "Benji. Tılsım büyücüsüyüm." Masasındaki diğer cadılar benimle konuşan Benji'yi şaşkınlıkla izliyordu. Aralarından bir tanesinin gözleri üzerimde gereğinden fazla dolaştığında ona uyarıcı bir bakış attım. Dudaklarımı ıslattım, Benji'ye bir şey söyleyeceğim sırada büyücü adamın üzerine düşen büyük gölgeyle yanağımın içini ısırdım.

"Ben de senin bu kadar aptal olabileceğine inanmamıştım, yılan gözlü çirkin şey." Kaos'un gereğinden sert çıkan sesiyle masadakilerin bakışları ona döndü. Gözlerinde oluşan korkuyla sandalyelerine adeta yapıştılar. Yüzündeki yara izi, Kaos'un korkutucu bakışlarıyla birleşince bu tepkileri normaldi. Uzun zaman sonra maskesiz ilk görünüşüydü. Omzumun üzerinden ona baktım. Kasılan çenesinden dişlerini sıktığını anladım. Onun bu haliyle eğlenirken elimi kaldırıp Benji'nin kıvırcık saçlarına dokundum. Tılsım büyücüsü, bu hareketimle yutkundu ve gözleri titredi. Anlaşılan şu anda üzerimdeki derin yırtmaçlı etek ve dar bluzu tamamen unutmuştu. Daha içeride olan bir şeylerin hayalini kuruyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 22 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ALBORA (+18)Where stories live. Discover now