18: Hava Kurşun Gibi Ağır

467 75 51
                                    

Satisfiedis- War

Geçip gitmiş günler gelin
rakı için sarhoş olun
ıslıkla bir şeyler çalın
geberiyorum kederden.

İlerdeki güzel günler
beni görmeyecek onlar
bari selam yollasınlar
geberiyorum kederden

Nazım Hikmet Ran

Nazım Hikmet Ran

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

1944;

Bilirsiniz, hayat bizim planlarımızın tam tersine işlemek için vardır. Zaman zaman dinsizliğimin sebebinin bu olduğunu düşünürdüm. Bu kadar şaşırtmacayla, insanın istediğinin dışında bir yaşama mahkum edilmesi nasıl bir zihnin ürünü olabilirdi? Bunca mutsuzluk ne için vardı, biz ne için vardık?

Belki yaşam tam da bunlar için vardı fakat, bize sorulmadan öylece, çırılçıplak yollandığımız yerin bu düzenine alışamamıştım. İnsanların neden yalan söylediği hakkında birçok sebep üretebilirdik. Ancak bunların hangi biri bu yanlışı haklı çıkarırdı?

Edebiyat öğretmeni olduğunu sandığım adamın, sevdiğim adamın bir Sovyet askeri olduğunu öğreniyordum. Gerçi bana şimdi sorsalar, bilmiyor muydun Giryan diye, biliyor olduğumu büyük bir serinkanlılıkla itiraf edebilirdim. Ama insan zamanın içindeyken, aynı şeyleri söylemek için ya yeterince cesur olamıyor ya da kendine bunu itiraf edemiyorum. Çünkü o sıralarda, inkar benim yaşama tutunmamı sağlayan şeydi.

Ülkeme geri dönebilirdim, Niran ölemezdi, ben erkekleri sevebilirdim, ben İlya'yı sevebilirdim...

Kabullenmek ise bunların hepsini bir çırpıda silip atıyordu. Aslında hayatımı yas tutarak geçirdiğimi fark ediyordum. Çünkü bütün yaşamımı yasın evrelerinde geçirmiştim ve nasıl olduysa, bir türlü o kabullenme evresine geçememiştim.

Yine de bazı insanların bu şekilde hayatta kaldığı barizdi. Benim gibi insanların.

İlya sahneden hala inmemişti. Bense kalbimin kulaklarımda attığını duyumsuyordum. Gördüğüme bu kadar kafamı çevirerek yaşamama kızıyordum. Herkesi kafamdaki yerlerine güzelce oturtmama, onlara senaryolar yazmama kızıyordum. Hayatta kalma içgüdümü sürekli dile getirip, onu sürekli geri plana atmama kızıyordum.

Çünkü bu şekilde hayatta kalınamazdı. Belki o kadar ağır değildi bu durum, en azından kaldıramayacağım kadar değildi. Ama işte insan düşünüyordu, ben her şeyimi verdim, sen bana neden doğruları çok gördün?

Ellerim titrek, gözlerim ise buğuluydu. Bu alkolden miydi, yaşananlardan mıydı? Hiçbir fikrim yoktu. Artık kendi hislerimin tahlilinden fersah fersah uzaktaydım. Kendine yabancılaşan, aynadaki adamı tanıyamayan birine dönüşmüştüm. Zamanın ruhu buna öyle uygundu ki, karşı koyamıyordum bile.

Zaten dakikalar sonra, şükürcülüğün bir insanı yaşama nasıl daha sıkı sıkıya bağladığını anlayacaktım.

Ben kendi savaşımı verirken, dışarıdaki dünyayı unutmuştum. İşte insanın ilk hatası burada yatardı. Kendini öyle önemli bir mahluk sanırdı ki, geri kalan her şey toz taneciği gibi görünürdü. Fakat küçük olan bizlerdik. Üç karış toprağı paylaşamayan, insan kanıyla mutlu olan, çocukların gözyaşlarına sebep olanlar bizlerdik. Ama kimin umurundaydı? Eğer bir şeye başlamışsanız, o yoldan dönmek zordur. Sadece kaybedilen zaman için bile vazgeçmek olmaz.

Sana DairWhere stories live. Discover now