27: Seyir Defterini Başkası Yazsın

348 57 28
                                    


Cem Karaca- Çok Yorgunum

saçları saman sarısı kirpikleri mavi
ortalıkta da ikimizden başka kimseler yoktu
bir de akvareller bir de incecik koltuklar kanapeler bebekevlerindeki gibi
ve sen bundan dolayı
bir resimdin açık maviyle çizilmiş belki de bir taş bebektin
belki bir pırıltıydın düşümden damlamış sol mememin üstüne
uyuyordun alacakaranlıkta alt ranzada
ak boynun uzundu yuvarlaktı
yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığın yoktu

Nazım Hikmet Ran

Nazım Hikmet Ran

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

1945;

Boğaların nasıl hissettiğini bir nebze anlamıştım. Panik halinde, donup kalma aşamasından çıkıp, etrafa saldırma isteğiyle dolmuştum. Her şeyi yakıp yıkmak, bütün bunlar benim başıma geldiği için de isyan etmek istiyordum.

Her şeye rağmen yine güveneceğim kimse olmadığından, Lana'nın kafesine adımlamıştım. Şans eseri, kapıyı kilitlerken yakalamıştım onu. Her şeyi anlatmıştım. Büyük bir şaşkınlıkla dinlemiş, sonra da eve gelmişti benimle. İlya'nın yaralarıyla ilgilenmiş, her zaman insan dikiyor gibi tepkisizce dikmişti derisini sevgilimin. Uyuduğunu bilsem bile kıyamıyordum ona. Canının acıdığını düşünüp, zihnimde kahroluyordum. Ben kimseyi bu kadar sevmek istemiyordum. Sevgi daima acısını peşinden sürükleyen bir duyguydu. Acıyı seviyordum diye, bir adama bu kadar yüklenilir miydi?

Hayata karşı durdum, isteklerimin illüzyonuna kapıldım diye mi bu kadar gerçek sahnelere maruz kalıyordum? Yenilip, omuzlarımı düşürüp, başıma gelen her şeyi kabullenmeli miydim? O zaman mı hayat rahat bırakacaktı beni, ya da insan olarak hayata manasızca insani özellikler yükleyerek mi rahatlatıyordum kendimi?

Eliyle İlya'nın ateşini kontrol eden Svetlana'ya takıldı gözüm. "Biraz daha ateşi var hala..." Dibine çöktüğü koltuğun oradan kalkıp, birinde benim oturduğum teklinin öbürüne, oflayarak bıraktı kendini.

"Uyardım onu da seni de Giryan... Kızma bana bunları söylüyorum diye. Kimse yıllarca omuz omuza savaştığı dostunun kötülüğünü istemez. Kavga ederiz, barışırız... Ama bizi büyüten bu sistemi ben iyi bilirim." Loş ışığın vurduğu yorgun yüzüne baktım uzunca.

"Kimseyi suçlamıyorum Svetlana, bunu yapandan başka." Cevap verecekmiş gibi, her şeyi biliyor gibi baktım yüzüne. Perişanlığımı görür ve acır diye bekledim. İnsan bazen öyle zor durumda kalıyordu ki, tüm onurunu gururunu bir kenara bırakıp ona acınmasını istiyordu. Bana sorsanız olacak iş değildi! Ama anlamıştım ki, olacak iş değil dediğim her işin olur bir yolu vardı canına yandığım dünyada.

"Bazen... Bazen suçlu sandığın insanlar suçlu, tanrı dediğin de tanrı değildir. Hayat tamamen algı meselesidir, Giryan. Ne zaman bakışımız, yaşantımız ve algılarımız değişir, o zaman gerçek farklı gelir. Dünyada ne kadar yüz varsa, o kadar gerçek vardır. Kimsenin gerçeği, bir diğerine eş değildir. Senin mavi dediğinle benim mavi dediğim bile aynı değilken, nasıl gerçekler hakkında konulabiliriz?" Yerinde kalkıp, eteğini çekiştirdi. Uzundu ama kırışmıştı oturunca elbet.

Sana DairDonde viven las historias. Descúbrelo ahora