22: Firaklı Yaşam Sahnesi

465 63 67
                                    

Nord Russland- Tri Seweniye Chorowodi 

Kuşlar kuşların yanına

Yapraklar Yaprakların yanına 

Hiçbir şey yalnız kalmıyor 

İnsandan başka dünyada

Edip Cansever

Edip Cansever

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

1945;

Alışamadığımı sandığım evimi bile özlemiştim. Gerçi özlediğim o değildi de. Nihayet çıkma vaktiydi. Sokaklarda, gökyüzünde tekrar süzülebilirdim. Benim gibi adamları uzun süre kapatmak, ruhlarını çalmak anlamına gelebilirdi.

Halbuki ne zor korurduk ruhumuzu... Hayata dair olan isteklerimizi, beklentilerimizi... Her şeyden vazgeçmek bazen öyle kolay geliyordu ki gözüme, kendimden korkuyordum o vakit. Yaptığım her şeyin, aldığım her nefesin boşa olması aklımı kaybetmeme sebep olabilirdi. Fakat ben nasıl bir ademoğluysam, ne yaşarsam yaşayayım, içimdeki o yaşam ateşi hiç sönmeyecek gibi devam ediyordu.

"Hadi." Diyerek belimden tutan İlya'ya dönüp, kafamı salladım. Kucağında Katyuşa ile beni bekliyordu. İsmet ve Hasan benim evimde kalacaklardı. Bakalım İlya efendi, gel bende kal diyecek miydi bana? Geldiğinden beri elini bırakmıyor, gözünün içine bakıyordum.

"Gidelim." Dedim, bana getirdiği defteri ve kalemi alarak. Zaten neyle gelmiştik ki, neyle gidecektik?

"Özledin mi evini?" diye sordu, yan bir bakışla. Yüzündeki morluklar biraz kendine gelmişti. Ama söylemeliydim, bu bile ona bambaşka bir hava katmıştı. Kaşının yanındaki yarık, orada iz kalacağını belli edercesine derindi.

İnsanın bir yaşanmışlığı yüzündeki çizgiler ise, diğeri yara izleriydi. Ben tabloyu kusursuz sevmezdim, demiştim size. Tabloda parmak izleri olacaktı, kurumadan dokunduğunuz, sabırsız olduğunuz belli olacaktı. Bu demek değildi ki, zarar görmüş, hor kullanılmış şeyleri severdim. Aksine, insandaki yara izleri, onun nasıl bir cenderenin içinden çıktığını anlatırdı. Hele de bu izler, savaştan dönen bir adamın izleri ise.

"Boş evin neresini özleyeyim duşa maya? Seninle çeviri yaptığımız, sabahladığımız günleri özledim. İnsan normale ve rutine nasıl bağımlı? Fakat değer bilmiyoruz değil mi?" dedim yamuk bir gülümseme ile.

Katyuşa iyice omzuna tırmanıp, kafasını İlya'nın boynuna sokmaya çalışıyordu. O da alışmıştı buraya. Korkuyordu dışarı çıkmaya. Fakat bu onu kıskanmayı bıraktığım anlamına gelmezdi. Sokak ortasında, benden rahat bir şekilde nasıl da sokuluyordu İlya'ya?

"Biraz buradayım artık. Vaktimiz var lyubov' moya.*" Gözlerine kilitlenip, saatlerce kalmak istiyordum. Olacak iş değildi yahu! Amma velakin bu bağlılığın sebepleri ortadaydı zannımca. Bütün ağaçların kesildiği bir ülkede, tek bir dal bulmuştum ben.

Sana DairWhere stories live. Discover now