21: Onlar da Hep İnsandılar

469 74 36
                                    

Mor ve Ötesi-1945

Uyuyamayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın

Melih Cevdet Anday

1944-1945;

Eğer insanlık bir an olsun dünyaya tepeden bakma şansını elde etseydi ve o an kimlerin öldüğünü, kimlerin öldürdüğünü apaçık bir şekilde görebilseydi hayatın ne kadar basit bir yer olduğunu anlayabilirdi.

İçinde kaybolduğumuz tüm sorunların sebebinin başka insanlar oluşunu kabul etmek, buna teslim olmak kafamı rahatlatıyordu belki. Azat oluyordum dertlerimden. Fakat ya ben? Ben kimin günahlarındaydım? Kimleri kurtaramamış, kimlerin ölümüne ortak olmuştum?

Hepimiz, her birimiz el birliğiyle getirmiştik dünyayı bu hale. En günahsızımızı bile bulamıştık kana ve irine. Öyleyse neyin önemi vardı tam şu an? Herkes öldükten sonra, elde ettiklerimizin anlamı neydi?

Kaç gündür kapalı olmanın getirdiği hislerimden kurtulamıyor, nefes aldığımı hissedemiyordum. Yalnız kaldığım her an, Niran'ın hayaletine koşuyordum. Başımı okşasın, bana sımsıkı sarılsın istiyordum. Annemin yapamadığını yaptığı için mi böylesine bağlıydım Niran'a? Her düştüğümde yerden kaldırsın diye beklediğim için miydi? Yine de hayatta herkes bir bedel öderdi. Yaptıkları için ya da yapmadıkları için. Eğer bir şeyleri değiştirecek gücünüz yoksa, bu gücü elde edemediğiniz için bile suçlu sayılırdınız. Ben diyetimi ödemiştim.

Her şey ama her şey güçtü. Gücün tanımı ise, tamamen hangi dönemde doğduğunuza bağlı olarak değişirdi. Belki toprak sahibi, belki para sahibi, belki şanslı bir anne baba sahibi...

Çok bir şey istemiyordum. Ya da öyle sanıyordum. Sadece artık, sarı kuş şu kapıdan girsin istiyordum. Ölü ya da diri, artık merakım dinsin istiyordum.

Teslim olduğum karanlığın içinde düşmekten ve süzülmekten bile yorulmuştum. Ne kadar direnmiyorum desem de, ellerimi uzatıyordum düşmemek için.

Her gece kabuslarda çektiğim işkenceyle ne yapacağımı bilmiyordum. Çocuk gibi ağlamak ve burada kurtulmak istiyordum. Dayanamıyordum bu rutubetli duvarlara, çocuk ağlamalarına...

Yaşamak zor bir iştir dostlarım, yaşamak dünyanın en zor işidir. Her gün kalkıp, dünyaya gözlerini açmak, yaptığımız her şeyi tekrarlamak zor iştir. Fakat bu zorluğun içindeki kas hafızamız sayesinde her şey basitken, duygusal hafızamız her şeyi mahveder. Hatırladığımız tüm insanlar içimizde yer edinirken, ve giderlerken eksilmekten geri durmayız. Ve eksik her insan kopmaya biraz daha yaklaşır. Tamiri mümkün olmayan zamanlar geçiren insanlar, biblolar gibi yapıştırıldığında, kırılan yerlerini gizleyemez olurlar. Bizim gibi.

**
Ellerimi dizlerime sarmıştım, dünyanın en eski fantezisiydi bu belki, anne karnına dönmek ister gibi korumaya almıştım kendimi. Seçimlerden, tarihlerden, tüm zamanlardan hariçtim.

Saatler vardı sene 1945'e. Doğmuş olduğum vakitten bu yana, ilk defa kendimi kaybetmeye bu kadar yakındım. Öfkeyle her yeri dağıtmaya hazır bir çocuk vardı içimde. Aynı zamanda ağlamaktan, çığlık atmaktan yorgun bir çocuk da vardı. Karşılık alamadığını gördükçe vazgeçmiş, kendini bırakmıştı. Bazen bağırmak görmezden gelinmenin en iyi yolu oluyordu.

Sana DairHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin