6. BÖLÜM

5.2K 383 18
                                    

"Sana neden inanayım?"

"Sen son prensin çünkü ölüyor yada öldürüyorsun, baban son kral."

Bir süredir göz gözeydik ve konuşmuyordu. Gelecekten biri gelip bana öleceğimi söyleseydi ne hissederdim? Ölüm bir gün olacak elbet ama gene de bilemiyorum kötü hissederdim.

Bir anlık boşluğuma gelmişti de söylemiştim. Bunu söylemek için daha erkendi. Şimdi elimde ona karşı kullanabileceğim bilgi kalmamıştı. Tehlikede hissettiğimde ne yapacaktım?

"Nasıl gerçekleştiğini, neden olduğunu bilmiyoruz. Bulamadık çünkü."

Ayağa kalkıp kapıyı açınca kast katı kesildim. Ne yapacaktı? Derin bir nefes alarak gözlerimi yumdum.

Kendimi çıkmazda hissediyordum. Her şey o kadar boş geliyordu ki şuan. Yıllarca didindim çabaladım, hayatta bir yerim olsun istedim, İnsanlar için önemli olayım. Bu uğurda yıllar geçirdim.  Eğlenmedim, gezmedim, yaşamadım.

Tüm günlerimi masa başında harcadım ki iyi bir üniversiteye girip babamı gururlandırayım. Sandım ki üniversiteye girince her şey yoluna girecek ve rahatlayacağım.

Üniversite hayatım boyunca da bölüm birincisi olmak istedim ve oldum da. Dedim ki tamam artık biraz rahatlayabilirim, olmadı.

Hedefim mezun olmaktı. Mezun oldum dedim ki tamam biraz da olsa rahatlarım artık. Bu sefer başladım iş aramaya, belli bir süre boyunca bulamayınca farklı yerlerde çalıştım. Tekstil fabrikasında her an boğazım düğüm düğüm, patronların bizi küçümsemesine boyun eğerek çalıştım ki  karakterime çok tersti boyun eğmek.

Sonunda iş buldum, dedim ki işte şimdi rahatlarım. Bu seferde rekabet ortamı beni çok yıprattı. Ben sandım ki güzel bir şekilde meslektaşlarım ile  çalışırım. Aynı ekipteki insanlar bile bir biri ile aşık atıyordu.

O ortamda çok sıkıldım, çok bunaldım. Yalnız çalışmaya başladım. Büyük işler yaptım, adım duyuldu saygınlık kazandım. Dedim ki bu sefer tamam ya bu sefer gerçekten rahat edeceğim artık.

Şuan ise buradayım. Bir bilinmezliğin içinde ümitsizce duruyorum. Keşke diyorum keşke bir şeyler için çabalarken sadece onlara odaklanmasaydım, kendime de vakit ayırsaydım, arkadaşlarımı sürekli ertelemeyi bıraksaydım. Babam ile aramı düzeltseydim.

Hayat garipti. Planlar yapıyorduk, planları sıraya diziyorduk ama  hayal ettiğimiz yerde olabileceğimizin hiçbir garantisi yoktu. En basiti ölebilirdik ama sanki ölemeyecekmiş gibi yaşıyorduk. En az ihitmalle de zamanda yolculuk yapabilirdik.

Derince bir nefes verdim. Verdiğim nefes ile evimde uyanmak istedim. Gözlerimi açınca karşımdaki asker ile irkildim.

Masadaki tabakları topluyordu. Odada bir asker ve uzun beyaz kıyafetli bir kadın vardı. İkisi de masayı toplayıp çıktılar.

Ne ara odaya girdiler ne ara prens çalışma masasına oturdu hiç fark etmedim.

Ayağa kalkıp prensin yanına gittim. Kafasını kaldırınca biraz gözlerimi kıstım, hiç bir duygu anlaşılmıyordu yüzünden robot musun nesin anlamadım ki?

Ona bir teklifim vardı fakat şuan çok yorgundum. "Dinlenmek istiyorum."

"Yatağa uzanabilirsin."

"Koca sarayda başka oda mı yok?

Bakışlarında ilk defa bir değişiklik oldu munzur bir ifadeyle bakıyordu bana. " Ya gök gibi kaybolursan?"

Kendimi tutamayıp güldüm. Gök ve denizin hikayesine atıfta bulunmuştu.

Büyük dedelerin anlattığı bir hikaye vardı.

Her köye gittiğimizde köyde herkesin dede dediği ama aslında kim olduğunu bilmediğim bir yaşlı adam vardı.

Akşam serin bir hava vardı o zaman,her hikaye anlattığında  çoçuklar olurdu etrafta ama o gün bizim evin bahçesinde yalnızdık.

Adını hiç bir zaman öğrenemediğim o dedeyi çok severdim. Ufak mavi gözleri vardı.

"Eski zamanlarda uzak diyarlarda insanlar ve doğa birmiş. O zamanlar insanlar doğaya zarar vermiyormuş, kuşlar çıvıldıyor, ağaçlar insanlar ile sohbet ediyormuş." Derdi.

Saçımı okşayıp kulağıma eğilmişti.
"Şuan ki insanlar yüzünden doğa bize küstü. Sen ve senin gibi güzel çocuklar doğayı küstürmesin olur mu?"

Hevesle onaylardım onu.
"Ben doğa ile arkadaş olacağım!"

O an yüzünü hayal meyal hatırladığım annem geliyordu yanımıza bana portakal suyu dedeye de çay verip geri giriyordu içeri.

"Deniz gökyüzüne aşıkmış. Yoldan geçen bütün insanlara, seslenir gök yüzünü anlatırmış. 'gittiğiniz yerlerde kafanızı kaldırın deniz göğü seviyor diyin' dermiş. Deniz tüm gün göğü izler akşam yorgun düştüğü için de tüm gece uyurmuş."

"Bir gün deniz uykusunda uyanmış kafasını bir kaldırmış, gökyüzü siyah. Deniz gözlerine inanamamış gök yokmuş. O an oradan geçen bir kaç insana sormuş 'gök nerede? Göğü gördünüz mü?'

İnsanlar denizi anlamamışlar o an denizin en yakın insan arkadaşı da oradaymış. 'sakin ol deniz, gök olduğu yerde' demiş.

Korkuyla dalgalanan deniz tekrar bakmış yukarı ve daha da hiddetlenmiş. Deniz sahile taşmaya başlayınca insanlar kaçışmış ama denizin arkadaşı orada kalıp ona herşeyi açıklamış.

Sabaha kadar gözünü kırpmadan göğü izlemiş deniz. Sonra göğün yavaş yavaş aydınlanmasına şahit olmuş.
Deniz biraz mutluluk biraz da munzurlukla seslenmiş göğe
'Ey gök senden sadece uyurken ayırıyordum gözlerimi. Ben senin gecene de   aşık oldum. Söyle bana artık nasıl uyuyacağım?' 

...

Yüzüme vuran güneşle homurdanarak uyandım. Kafamı kaşıyarak esnedim, uzun zaman sonra çok iyi dinlenmiştim. Ayağa kalkıp odadadaki lavabo olduğunu düşündüğüm kapıyı açtım. Diğer kapı giysi odasıydı zaten.

Yüzümü yıkayıp tarak bulamadığım için elimle saçımı tarayıp çıktım. Prens? Hâlen çalışma masasındaydı hiç mi uyumamıştı?

Masaya yaklaşıp masanın önüne bırakılan sandalyeye oturdum, dün burada yoktu. Prens önündeki kitaptan bir şeyler okuyordu, yazılar o kadar küçüktü ki okuyamıyordum. Sessizce kafamı kitaba yaklaştırdım birden kitabın kapağını kapatınca bir şey olmamış gibi geri yerime oturdum.

"Gök ve deniz demek bu kadar eskiye dayanıyordu. Kim buldu bu hikayeyi?"

Masanın altındaki çekmeceye kitabı bırakıp bana döndü.

"Dedem, annemin babası anlatırdı."

Mırıldanarak onu onayladım ve boğazımı temizleyerek dünden beri aklımda dolanan tilki kuyruklarının bağını çözdüm.

"Sana bir teklifim var."

Dün düşünmüştüm ikimiz de kârlı çıkacaktık.

"Nedir?"

"Artık hangi bölgede yaşadığınızı biliyorum. Geri dönmeme yardım et, muhakkak nasıl öldüğüne dair bir bulgu bulurum. Bir kitap? Geri dönüp sana ne olduğunu söylerim"

"Ya geri dönemezsen?"

"Bunu denemeden bilemeyiz."

...

Beğendiniz mi?

VANİA  KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin