16. BÖLÜM

3.6K 280 26
                                    

Herkese iyi bayramlar🍬

...

"Kar!"

"Hadi dışarı çıkalım."

"Üşürsün."

"İyi sen gelme."

Omuz silkerek dışarı çıktım, sarı da peşimden gelirken hoplaya zıplaya bahçeye gittim.

Devasa kapının önüne gelince önüme geçen asker ile durmak zorunda kaldım. "Efendim dışarı çıkacağanıza dair prensten emir almadık."

Kaşlarımı çatarak sarıya döndüm ve bir şey yap dermiş gibi baktım, ellerini iki yandan açıp elinden bir şey gelmeddiğini belirtti.

Sinirle ofladım, normal de buraya birbirine katar ne yapar eder çıkardım dışarı ama şu aralar hiçbir şeye hevesim yokken, böylede olunca az var olan hevesim de uçtu gitti.

Vazgeçmiş bir şekilde arkamı dönecekken omzuna bırakılan tüylü uzun mont ile durdum. Prens önüme geçip kafama bir şapka geçirdi.

O şapkanın kenarlarından sızdıran saçları eli ile geriye iterken ben gözlerimi kırpıştırarak ona baktım, sanki hayal gibiydi.

Ellerimi tutup ellerime de deri eldivenler geçirdi ve önümden yürümeye başladı. Ben de arkasından ona yetiştim ve dışarı çıktık.

Başımı havaya kaldırıp gülümsedim, kar taneleri o kadar büyüktü ki şekilleri belli oluyordu. Karı hissetmek için eldivenin tekini çıkarıp elimi havaya kaldırdım.

Biraz daha yağan karın altından eğlenirken bir kaç adım mesafedeki Aren bana seslenince ona döndüm.
"Hasta olacaksın gidelim artık."

Gitmek istemesem de onu onaylayıp yanına gittim. Uzun bir süre daha hasta olmak istemiyorum, yerler tutunca tekrar çıkardım.

Prens kendi odasına gitmek için sola döncekken ben uyuduğum odaya gitmek için sağa döndüm. Oflayarak peşimden gelmeye başlayınca sırıttım.

Üstümdekileri çıkarıp bir köşeye bırakırken, odanın köşesinde yanan şömineyi gördüm, demek ki o yaktırmıştı ama şansını denemek için kendi odasına yönelmişti.

Oturma grubuna geçip oturdum, Aren de yanıma oturdu. Aramızda ki sessizlik artıkça ortamdaki hava garip bir hal alıyordu. Aslında ona kendi zamanımda ki her şeyi anlatmak istiyordum ama akışı bozarım diye korkuyordum.

"Sana kendi zamanımı anlatmak istiyorum ama akışı bozmaktan korkuyorum, konuştuklarımız aramızda kalır mı?"

"Kalır güzelim."

İçimde oluşan tatlı hissi görmezden geldim. "Benim zamanımda insanlar bir birleri ile çok kolay bir şey şekilde iletişim kurabiliyor."

Ona doğru dönüp elimi ortalama bir telefon boyutuna getirdim.
"Şu boyutta her yere taşına bilen bir icat var, onun sistemi sayesinde istediğin insan ile konuşabiliyorsun. Farklı bir ülkeden olsa bile."

Bana anlamayan gözlerle bakıyordu aslında şuan yaptığım. Bir bebeğe matematik sorusu anlatmak gibiydi, bu konu hakkında hiçbir fikri yoktu.

"Bir de At arabası yerine motor ile çalışan teknolojik arabalar ile yolculuk yapılıyor."

"Motor?"

"Yani diyelim ki bir enerji kaynağı var, motor o enerjiyi makinenin enerjisine çeviriyor."

Halen anlamamıştı, acaba konuyu açmasa mıydım? Nasıl anlatabileceğimi bilmiyorum ki.

"Mesela diyelim ki bir keseyi ata bağlıyorlar, bu kesemiz motor olsun. İçine de su dolduruyorlar, şu da bizim bindiğimiz araçlara konulan benzin olsun. Atın üzerindeki kesede su olduğu müddetçe at gidiyor ve at canlı değil. Ama su biterse at asla gidemez. Bizim aracımızın çalışma şekli de böyle."

Ayağa kalkıp dört tane yastığı yere dizdim. "Bak şimdi bunlar arabanın içindeki koltuklar, bu tarafta arabayı kullanan kişi oturur yani şöför. Şoförün önünde yuvarlak bir cisim olur böyle, onunla arabayı yönlendirir, atın dizginleri gibi düşün."

"Anladım. Bu teknolojiye ulaşmak için ne yaptınız? Ülke olarak ne haldesiniz?"

"Aslına bakarsan krallığın sayesinde biz daha erken medeniyete geçtik ve şuan da diğer ülkeler arasında refah seviyesi en yüksek üç ülkeden biriyiz."

"Refah ne demek?"

" Yani en rahat, bolluk içinde olan..."

"Aren teknoloji çok ileride sence şuan olan insanların yaptığı hangi davranışlar son bulmuştur?"

"Yoksulluk ve savaşlar son bulmuştur. Değil mi?"

Burukça gülümseyip yanına geri oturdum ve karşıya baktım.

"Son elli yıldır savaş yaşanmamış olsa da halen yoksulluk çeken insanlar var Aren, bizim ülkemizde yok fakat çoğu ülkede insanlar halen aç ve susuz."

"Eliniz de bu kadar imkan varken neden böyle Lamia? Bu çok saçma."

"İnsanlar benciller Aren, kendilerine bir şey olmadığı müdettce hiçbir şey umurlarında değil. Aslına bakarsan yoksulluk içinde olan ülkelerin sebebi sömürge altında olmaları. Onları kendi hallerine bıraksalar kendilerine yetecek kadar kaynakları var."

Bana hayal kırıklığına uğramış gibi bakıyordu.

"Hayır, hayır bunu bizim ülkemiz yapmıyor hiçbir zaman yapmadı."

"Fakat göz yumuyorsunuz öyle mi?"

Dudaklarımı bir birine bastırarak sustum.

"Artık ok ve yay sadece hobi olarak kullanılıyor daha ileri seviyede silahlar var."

"Hobi?"

"Yani mesleğin dışında ilgilendiğin alanlar, mesela resim yapmak gibi?"

"Silahlar ne için kullanılıyor? madem savaş yok."

Gözlerimi kaçırdım, şuan sanki bunların sorumlusu benmişim gibi hissediyorum, ona bunları açıklarken resmen kıvranıyor ve yerin dibine giriyorum ve farkına varıyorum ki aslında yaşarken normalleştirilen ve bize olağan gelen durumları bir kaç saniye sorgulamak, açıklamak için çok zormuş.

İnsanlar birbirlerini öldürmek için ne tür silahlar üretiyor bir bilsen hatta onlarla övünüyoruz bile Aren, ben şuan utanç duyarken bu durumdan, sanırım sana bunu açıklayamam.

"Aren şuan düşüyorum da, benim zamanımı bana güzel yapan sevdiğim insanlarmış, diğer türlü bu çağda yaşamak isterdim."

"Sevdiğin insanların içinde bir adam da var mı?"

Beklemediğim soru karşısında afalladım, ben şu zamana kadar kimseyi sevmemiştim. Güzel bulduğum insanlar olmuştu ama sadece güzellerdi o kadar işte. Bu konuda bir dönem Kendime çok baskı yapmıştım, çevremdeki herkes ya birinden hoşlanıyordu ya da hoşlanmasa bile sevgili oluyordu.

Kendime yaptığım baskılar sonucunda bir bahane bulmuştum, her sorana 'gerçek aşkımı bekliyorum' derdim her ne kadar böyle bir şeyin olduğuna inanmasam da, kendi kendime bir kılıf uydurmuştum.

Üzülerek bir farkındalığa daha varıyorum ki istemeyerekte olsa insanlar olarak başkalarını hep bir kalıba sokmuş ve onları öyle değerlendirmişiz ve tekrar üzülerek farkındalığa varıyorum ki kendimizi de kalıplara koymuş ve insanlar için kategorize etmişiz.

"Sevdiğim adam, yok."

Ayağa kalkan prens bana cevap verip odadan çıktı.

"Sevindim."

....

Saat 2.23 bölüm yeni bitti.

Oy vermeyi unutmayınız!

VANİA  KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin