20. BÖLÜM

3.2K 250 25
                                    


İyi okumalar~!

...

Çenem titrerken ağlamamak için dişlerimi bir birine bastırdım.

"Hadi gidiyoruz."

"Nereye?"

"Halkı görmek istemiyor muydun?"

Dolan gözlerimi yukarı kaldırdım, bana yaklaşan adım seslerini duyduğumda zorlukla yutkunup elimi kaldırarak onu durdurdum.

"Hayır."

Geçirdiğim berbat günlerde yanımda değildi ve ağlarken yalnızdım. Kendi gözyaşlarımı kendim sildim,  Şimdi o gelip gözyaşımı silerse onun sıcaklığına alışmak ölüm olurdu bana.

Böylesine belirsizliğin içinde hiçbir şeye tutunmak istemiyorum.

"Bana biraz süre ver yanına geleceğim."

Beni onaylayan bir kaç kelime söyledi ve odadan çıktı.

Bir buçuk saat  belki de daha fazla onu kapıda beklettim. Bunu neden yaptım bilmiyorum belki de kendimce ceza verdim ve bunu yaparken Çocukça bir haz aldım. Bir buçuk saatin içinde asıl hazırlanmam yedi dakika sürmüştü.

Odadan çıkıp koridoru döndüm fakat prens yoktu, yanımda benimle gelen sarıya sormak istiyordum ama ona halen kızgındım bu yüzden bu fikri kafamdan atarak bahçeye çıktım prensi bahçede bulmayı bekliyordum ama yoktu.

Sarı onunla konuşmamı istediği için bana bilgi vermiyordu normalde odadan çıktığım zaman bana direk bilgi verirdi. Bu davranışına kendi kendime göz devirip yolda geçen bir askeri çevirdim.
"Prens nerede?"

"Kendisi kral ile görüşmede efendim."

Geri çekilerek askere yol verdim o da bana selam verip yoluna döndü. Beni hiç beklememiş miydi? Yoksa son ana kadar beklemiş ve onu kral mı çağırmıştı?

Her halükarda onunla konuşmayacaktım. Tam arkamı dönüp odama gidecekken sırtımda hissettiğim acı ile öne sendeledim. Bana atılan sarıya gerek kalmadan kendi kendimi durdurdum ve kaşlarımı çatarak bana çarpmış olan kıyafetinden soylu olduğu belli olan kadına döndüm.

"Dikkat etsene be!"

Evet, böyle bir tepki vermemeliydim fakat sinirlerim yeterince bozuktu. Bana arkadan kaç göz işareti yapan sarı ile böyle bir tepkiyi bu karşımdaki muhtemelen yaşıtım olan kadına hiç vermemem gerektiğini daha iyi anladım.

"Sen de kimsin?"

Ani çıkışımı görmezden gelmesi iyi bir şeydi. Sorduğu soru ise çok kötüydü, parmağımda yüzük yoktu.
Sanırım bu sefer sarıdan yardım almak zorundaydım. Sarıya bakıp bekledim. 

"Az önce gayet güzel konuşuyordun halbuki."

Dudağımı dişleyip sarıya atabilidiğim en korkunç bakışı attım. Gözlerini kaçıran sarı sonunda dudaklarındaki mührü açtı.
"Kendisi prensin sevgilisi efendim."

Gergince karşımdaki kadının tepkisini bekledim. Lütfen prense takıntılı biri çıkıp başımı derde sokma. Lütfen...

Karşımda ciddiyetle bana bakan kadın birden gülümseyen tatlı bir ifade takındı.

"Ah, sen Lamia olmalısın. Uzun zamandır seninle tanışmak istiyordum ama abim sürekli sorna diyerek erteliyor-"

Heyecanlı heyecanlı konuşurken birden yanındaki saray çalışanı ordusundan en yaşlı olanı öksürerek lafını kesiti.

"Efendim saray kuralları gereğince prens hazretlerine başka bir hitap şekli ile seslen-"

"Saray kurallarında bir prensesin lafının bölünmemesi yazmıyor mu?"

VANİA  KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin