17. BÖLÜM

3.6K 275 27
                                    

Günlerden çarşamba saat 1.33 başımın üstünde uyuyan bir kedi var ve kulaklığım da mor ve ötesi 'oyunbozan' çalıyor.

...

İnsanlar bolluk ve bereket içinde olmasına rağmen hep daha fazlası için ellerini kana buluyorlar, öyle ki tırnaklarının içi kan dolu olan bu insanlar bir sokak çocuğunun elini pis bularak tutmuyorlar.

Kan kokuyorlar Aren, dillerinde ki nefret ve ellerinde ki kanlar ile bir canavarı andırıyorlar hayır, onlar canavanlardan daha beterler onlar 'insanlar.'

Güç uğruna, uçarak çıktıkları o zirvede tüm heybet ve kötülükleri ile oturuyorlar. Çıktıkları o 'güç' adlı kalenin zirvesinde aşağı bakmıyorlar. Kafaları o kadar dik ve öylesine iğrençlikle gurur içindeler ki, yukarı çıkarken ezdikleri o insanları görmüyorlar.

Bir kere kafalarını eğip aşağı baksalar,  anlayacaklar.  Ayaklarının altındaki kırmızı halı değil. Ezip geçtikleri insanların kanı.

Başlarından aşağı akan yağmur değil, insanların göz yaşı.

Biz de bu yollardan geçtik Aren, şuan iyiyiz fakat halen bu durumda olan ülkeler var, işin en kötü yanı ne biliyor musun Aren? İnsanlar kendi cellatını kendileri seçiyor.

Kapıdaki görevliye seslenmiş ondan kıyafet istemiştim, kendi kıyafetlerimi , pijamalarımı özledim.

İçeri giden saray çalışanı elindeki kıyafeti bana verip çıktı.

Tüllü elbiseyi oflayarak üstüme geçirdim. Bunların hiç rahat kıyafeti yok muydu ya?

Odadaki masaya oturup okuma çalışması yaptım. Kütüphanedeki kitapları okumak için sabırsızlanıyorum.

...

Tutulan boynumu sola sağa oynatarak gerindim, kaç saat olmuştu bilmiyorum ama sandalye üstünde oturmaktan  her yerim ağrıyordu.
Tıklanan kapı ile gelmelerini söyledim.

Ellerinde kıyafetler ile içeri sayamadığım kadar çalışan girip kıyafetleri koltuğun üstüne ve yatağa bırakmaya başladır

Tüm kıyafetleri bıraktıktan sonra iki çalışan izin istereyek ufak kıyafet odasına yerleştirmeye başlarken diğerleri bana selam vererek odadan çıktı, bende yatağa oturup gözlerimi ovuşturdum başım ağrıyordu.

Bir iki gün daha çalışsam okumamı hızlandırırdım. Çalışanlar selam verip çıkınca uyuşuk adımlarla giyinme odasına girdim, kıyafetleri sabah incelerdim. Başta sıralanmış olan gecelikler den birini aldım, üstümdeki elbiseyi yerde bırakarak geceliği
giydim ve yatağa girip gözlerimi yumdum.
(multimedya)

...

Yüksek sesle yumruklanan kapı ile yataktan fırladım ödüm patlamıştı. Korkuyla kapıya yaklaşırken sarının varlığı ile kendimi telkin edip kapıyı açtım. Karşımda büyük mavi gözlü garip bakışlı bir asker vardı. Gözüm sarıyı aradı ama bulamadım.

Kendime gelerek ellerimi arkaya saklayıp sert bir bakışla askere döndüm. "Bu saatte ne bu hal?!"

Yüzünde mimik olmayan askerin gözleri yüzümü delip geçerken sırtım gerildi. Normalde askerler beni gördüğü an başlarını eğerdi, benimle konuşurken bile bana bakmadan konuşurlardı.

"Prens, sizi çağırıyor acil."

Bir yerlerden Sarının çıkmasını umut ederken, duruşumu bozmamaya çalıştım. Çıplak ayaklarımı yere daha sert bastırdım.
"Hazırlanıp geleceğim."

"Vakit yok."

En azından ayakkabılarımı giymek için arkamı dönecekken birden kolumdan tutulup çekilmem ile ağzımdan çığlık kaçtı.

VANİA  KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin