1. Bölüm

12K 567 132
                                    


"Yine harikaydın Taehyung!"

Tribünden bana el sallayarak bağıran Jimin'i gördüğümde, yüzümdeki gülümsemeye engel olamadan ben de ona el salladım.

Şakağımdan yanağıma doğru akan ter damlasını hissettiğimde, formamın ucuyla sert bir şekilde sildim.

Arkasında adımın ve '23' sayısının yazdığı kırmızı forma yumruk şeklindeki elimin arasında kırışırken, umursamadan yüzümü iyice sildim ve antrenörümüzün yanına doğru ilerledim.

Kendimi bildim bileli, yani yaklaşık on yaşından beri başlarda keyfi olsa da daha sonra profesyonelleşen bir şekilde basketbol oynuyordum.

Hayır, bu spora beni kimse özendirmemişti aslında. Ne annem, ne babam ne de abim.

Ben bu spora bir basketbol topu sonucu başlamıştım.

Dediğim gibi, o zamanlar on yaşındaydım ve on yaşında bir çocuğun tek bir derdi olabilirdi. Oyun oynamak. Fakat yeni taşındığımız Seul, on yaşındaki masum bir çocuk için fazla acımasızdı.

Doğup büyüdüğüm güzel Daegu'dan ayrılıp, babamın işleri nedeniyle korkutucu Seul'e gelmek benim için o zamanlar iğrenç bir durumdu.

Diğer çocuklar tarafından dışlanırdım, kimse benimle arkadaş olmazdı. Bunun sebebi ise küçükken beni her ne kadar üzse de büyüdükçe saçma olduğunu fark etmiştim.

O zamanlar göz kapaklarımdaki farklılık yüzünden, diğer çocuklar benimle çok dalga geçerdi. Uzaylıya benzediğimi söylerlerdi ve daha birçok hakareti beraberinde getirirdi bu.

Yapayalnızdım işte, benden dört yaş büyük olan Jaehyun hyungum bile benimle oyun oynamazdı.

Yine dışlandığım bir gün, evimizin önünde otururken birden önüme bir basketbol topu düşüvermişti. Topun havası biraz sönmüştü ama umursamamıştım, evimizin bahçesinde Jaehyun hyungun isteği üzerine yer alan potaya gidip o topla oyun oynamıştım tek başıma.

Eğlenceli miydi? Tartışılır. Ama o gün o havası kaçmış olan basketbol topuyla oyun oynamak bana her şeyi unutturmuştu.

Şimdi ise yirmi üç yaşındaydım, büyümüştüm ve basketbol oynamayı kendimce bir meslek haline getirmiştim.

Şu an oynadığım takımda kaptandım, takımım tarafından pek sevilmesem de bir ay sonraki maçta kupayı kazanabilmek için dayanıyordum uzun zamandır.

Antrenörümüz Minjun hyung, biraz sert biriydi. Özellikle bana karşı. Beni seviyor muydu yoksa nefret mi ediyordu pek anlamıyordum, ortası yoktu asla.

Zaten kendini her dakika beni aşağılamaya adamış bu adam, büyük maça son bir ay kaldığı için daha da üstüme gelmeye başlamıştı.

Kaptan olduğum için diyerek kendimi avutuyordum fakat bazen gerçekten üzülürdüm söylediği şeylere.

Büyük maçta karşı karşıya olduğumuz takım ise bizim takımımız kadar iyiydi, hatta bizden bir miktar daha iyi bile olabilirlerdi.

Minjun hyung ise o takımın antrenöründen nefret ediyordu, yani Jeon Jungkook'tan.

Hiç onun takımıyla maç için karşı karşıya gelmemiştim fakat bazen toplantılar olsun, etkinlikler olsun yüz yüze baktığımız oluyordu.

Jeon Jungkook, yakışıklı adamdı. Dışarıdan her ne kadar sert gözükse de takımına karşı gayet iyi olduğunu görmüştüm kendi gözlerimle. Minjun hyung gibi değildi yani, Minjun hyung sert gözükmesine karşı bize de sert davranırdı çünkü. Jeon Jungkook takımıyla sadece iş arkadaşı değil, daha çok arkadaş, hatta aile gibi bile gözüktüğü oluyordu.

for 23 | taekook ✓Where stories live. Discover now