27. Bölüm

3K 325 118
                                    


"Güzel oldun bence." Jimin, yüzündeki memnuniyeti belli edercesine gülümserken aynadan kendimi son kez kontrol ettim. Fazla mı abartmıştım acaba?

Jimin ısrarla takım elbise giyinmemi söylese de, ona birkaç kez küfür ederek düğüne gitmediğimi söylemiştim ve sonunda ikna olmuştu. Sonuç olarak üstümde beyaz örgü bir kazak, altımda ise yine beyaz bol bir kot pantolon vardı.

Dağınık bıraktığım saçlarımı umursamadan, telefonumu ve cüzdanımı cebime sıkıştırdım.

"Daha fazla bekletme adamı, git hadi." Jimin beni sırtımdan ittirerek odamdan çıkmamı sağladığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Gitmeyi çok istiyordum ama nasıl davranacağımı bilmiyordum.

Dün karakolda yaklaşık yarım saat geçirmiştik ve bu süre zarfında asla yüzüne bakıp onunla muhatap olmamıştım. Kabul, çiçekler çok hoşuma gitmişti ve adamla kavgası o kadar şapşalcaydı ki yumuşar gibi olmuştum.

Ama ne zaman göz göze gelsek, gözlerimin içine bakarak söylediği o kötü cümle geliyordu aklıma.

Kırgındım ve bu o kadar kolay geçeceğe benzemiyordu.

Salonda Yeontan ile oynayan Sun Hee'ye uzaktan bir öpücük atıp vedalaşarak, ayakkabılarımı ayağıma geçirdim.

Jimin ile de vedalaştıktan sonra, evden çıkabilmiştim. Arabasına yaslanıp beni bekleyen Jungkook'u fark ettiğimde ona doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.

"Hoş geldin." Beni fark eden Jungkook da hızlıca yerinden doğrulup, bana selam verirken kafamı sallayarak geçiştirdim onu.

"Gidelim hadi."

Kapıyı açarak, koltuğa oturduktan sonra kapıyı sertçe örterek onun da arabaya binmesini bekledim. Daha şimdiden acaba çok mu abartılı davranıyorum diye düşünmeye başlamıştım ama hayır, yumuşamayacaktım. Daha günün başındaydık, Jungkook'un benden çekeceği vardı.

Jungkook da şoför koltuğuna oturduktan sonra arabayı çalıştırmadan önce bana baktı.

"Çok güzel olmuşsun." Yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirip, yeniden sessiz kaldım. O ise cevap vermeyeceğimi anlamış olacak ki, derince bir nefes almıştı.

Daha birkaç saniye geçmişti ki, yeniden konuşmaya başlamasıyla göz ucuyla ona baktım. "Kemerim sıkıştı sanırım, geçen sefer sen takmıştın, bir baksana yine." Hatırladığım anı ile gözlerimi kaçırıp, boğazımı temizledim.

"Kendin tak." Umursamazca söylediğim şeyle, Jungkook birkaç saniye bana bakakaldıktan sonra pes edercesine kemerini bağlamıştı. Bu tepkisine gülmek istesem de yüzümü ifadesiz tutmayı başararak kendi kemerimi de taktım.

Jungkook arabayı çalıştırırken, sessizlik içinde camdan yolu izlediğim yarım saatlik bir yolculuk yapmıştık.

Geldiğimiz restoranı dışarıdan incelediğimde, Jimin'e buraya gelmek için yalvardığım aklıma gelmişti. Jimin resmen ajanlık yapıyordu! Buraya gelmek istediğimi sadece ona söylemiştim, Jungkook'un bilmesine imkan yoktu.

Bunu Jungkook'a söylemek istesem de, arabadan inmesiyle kendimi tutmak zorunda kaldım. O arabanın etrafında dolaşıp benim kapımı da açarken, yavaşça arabadan indim.

Jungkook, koluna girmem için kolunu bana doğru uzattığında koluna çarparak önden yürümeye başladım. Arkamdan iç çektiğini duyarken, istemsizce yüzümde bir gülümseme oluştu. Bu gıcık hallerime dayanması inanılmazdı, ben bile kendime küfür etmek istiyordum oysa.

Bana ulaşan Jungkook, içeri geçmem için kapıyı benim için açtığında içeri girerek etrafı inceledim. Çok güzeldi, aşırı güzel bir yerdi burası.

for 23 | taekook ✓Where stories live. Discover now