14. Bölüm

3.6K 361 83
                                    


"Taehyung, iyi misin?" Jungkook'un sesiyle kendime gelerek, telefon ekranını kilitledim ve telefonu masaya koydum.

Gözlerim Jungkook'un yüzüne çıktığında, bir şey anlamaması için hafifçe tebessüm etmeye çalışmıştım.

"İyiyim, en son ne diyorduk?" Yerimde kıpırdanarak bir anlığına gözlerimi Minjun hyunga çevirdim. Üstümdeki bakışları beni rahatsız hissettirse de umursamamaya çalışacaktım.

"Hani bana bir teklifte bulunmuştun ya..." Jungkook dediğim şeyle oturduğu yerden doğrularak beklentiyle bana bakmaya başladı.

"Ben teklifini kabul ediyorum."

Jungkook'un yüzünde oluşan gülümsemeyle, benim yüzümdeki tebessüm de büyüdü.

Evet, şu an bir nevi Minjun hyungun teklifini kabul etmiştim.

Yani, o öyle sanıyordu.

"Taehyung, çok teşekkür ederim. Sana söz veriyorum bu maçı kazanacağız, seni pişman etmeyeceğim."

Elimi, Jungkook'un masada duran elinin üstüne yerleştirerek gözlerimi kırpıştırdım.

"Kaybetsekte sorun değil, pişman olmayacağım Jungkook."

Evet, bu maçı kazanmak için çok istekliydim fakat kazanamayabilirdik. Bu benim için dünyanın sonu olmazdı ki, önümüze çıkan fırsatları değerlendirmeye devam ederdik bizde.

"O zaman... Akşam saat sekiz de bir yemek düzenleyebilirim, diğerleriyle yeniden bir görüşüp konuşursunuz. Uyar mı sana?" Ben onu hızlıca onayladığımda, o da rahatça bir nefes vererek arkasına yaslanmıştı.

Hyunjin'in sakatlığı yüzünden ne kadar streslendiğini fark edebiliyordum, onca ay takımını bu maç için hazırlamıştı ve oyuncusunun birden yaşadığı bu sakatlık onu umutsuzluğa yönlendirmişti.

Fakat sorun yoktu, umutsuz olduğu anlarda ortaya çıkıp ona umut olmayı sevmiştim.

-

"Jimin, ne giyeceğim? Hiç kıyafetim yok!"

Jimin yatağımda rahatça uzanırken, dolabın önünde durmuş kıyafet seçmeye çalışan bana yardımcı oluyordu.

"Gören de Jungkook ile başbaşa yemeğe çıkıyorsunuz sanar, giyin bir şeyler işte."

Sıkıntıyla iç çekip, dolabımı karıştırmaya devam ettim. Jungkook ile vedalaşıp kafeden ayrıldıktan sonra kendimi direkt olarak eve atmıştım, hazırlanmak için.

Olanlardan ise Jimin'e bahsetmemiştim henüz, daha sonra anlatacaktım çünkü şu an çok az vaktim vardı.

"Bu nasıl?" Gösterdiğim siyah tişörte ve dar paça siyah pantolona baktıktan sonra, kaşlarını çatarak uzandığı yerden doğruldu.

"Hayırdır, sen böyle siyahlara bürünmezdin hiç?" Birkaç saniye gözlerini kısarak bana baktıktan sonra, birden aydınlanma yaşamış gibi kaşlarını havaya kaldırmıştı.

"Tabii ya, Jungkook'u ne zaman görsem siyah giyiniyordu. Onunla uyumlu mu giyinmeye çalışıyorsun sen bakayım?"

Dediği şeyle gözlerimi devirerek, üstümdeki kıyafetleri çıkarmaya başladım.

Ne vardı uyumlu olmak istiyorsam?

Seçtiğim kıyafetleri üstüme geçirdikten sonra, boy aynasının önüne geçerek saçlarımı düzeltmeye başladım.

Bu sırada odamın kapısı açılmıştı ve Sun Hee içeri girmişti.

"Hyung, bir yere mi gideceksin?" Jimin, Sun Hee'yi kucağına alırken ben de ona döndüm.

for 23 | taekook ✓Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum