8. Bölüm

4.2K 458 148
                                    


Jungkook hızlıca yanıma ilerlerken, gözlerimi şaşkınca ona çevirdim. Ne işi vardı burada?

"Jungkook?"

Jungkook elini çeneme atıp, patlayan dudağımı inceledikten sonra bakışlarını Chanyeol'a çevirdi.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Jungkook, Chanyeol'un üstüne yürürken son anda kolunu tutarak onu durdurdum.

"Jungkook, tamam bir şey yok. Dur lütfen." Jungkook bana bir bakış attıktan sonra yerinde durarak sinirle Chanyeol'a baktığında, Chanyeol rahatça ellerini cebine yerleştirmişti.

"Sen ne karışıyorsun?" Jungkook yeniden ona doğru hareketlendiğinde, hızlıca önüne geçip yüzüne baktım.

"Sakin ol." Fısıltımla, gözlerini yumup birkaç saniye bekledi. Bu sırada kafamı Chanyeol'a çevirerek, "Git." demiştim.

Chanyeol uyarırcasına bana baktıktan sonra, soyunma odasından çıktı. Seslice bir nefes vererek, Jungkook'a döndüm.

O ise gözlerini dudaklarıma dikip, kaşlarını çatmıştı.

"Taehyung, iyi misin? Acıyor mu dudağın?"

Kafamı iki yana salladım, o ise parmak uçlarıyla dudağımın kenarına dokunmuştu. Sızlayan yarayla yüzüm buruştu, o ise sıkıntıyla iç çekip parmaklarını dudağımdan ayırmıştı.

Gözlerini birkaç saniye etrafta gezdirdikten sonra, kenarda gördüğü küçük ilkyardım çantasını eline almıştı.

"Otur şuraya."

O beni oturma yerine oturtarak, kendisi de yanıma oturdu. Çantayı açtığı sırada, "Gerek yok aslında." demiştim. O ise beni umursamadan, dudağıma pansuman yapmaya başladı.

İşi bitince, elindeki kirli pamuğu çöp kovasına attı.

"Teşekkür ederim." Çantayı toplayıp yerine koymasına yardım ettikten sonra, ayağa kalktım.

"Sen niye gelmiştin?" Jungkook bana bakarak, "Minjun'la maç ile ilgili bir şey konuşacaktım, ama yok burada." dedi.

Onu onayladım. Birkaç saniye sessizce birbirimize baktığımızda, sessizliği bozmak için konuşmaya başladım.

"Ben bir duşa gireyim." Hızlıca kafasını salladıktan sonra, elini ensesine çıkartıp ensesindeki saçlarını karıştırdı.

"Tamam, ben de gideyim o zaman." Önce onu onaylasam da, sonradan aklıma gelen şeyle yerimde kıpırdandım.

"İşiniz var mı?" Bakışları bana dönerken, anlamsızca kaşlarını çatmıştı. "Hayır, yok. Neden?"

Alt dudağıma dişlerimi geçirip, kendimi cesaretlendirmek istercesine bir nefes aldım.

"Buraya kadar gelmişsiniz, bildiğim güzel bir kafe var. Bir şeyler içelim mi?"

Sorduğum soruyla anında pişman olsam da, artık geriye dönüşü yoktu.

"Sizli bizli konuştuğun için kabul edeceğim." Gülerek söylediği şeyle, ben de istemsizce güldüm.

"Senli benli konuşsam reddedecektiniz yani?"

Düşünür gibi yaptıktan sonra, "İstediğin bir şeyi reddetmek benim pek tercihim olamaz." dedi. "Hele de kabul ettiğimde bu kadar güzel güleceksen." diye devam etmişti cümlesine.

Şaşkınca gözlerimi kırpıştırıp, yutkundum. Jungkook ise yüz ifademe gülümsedikten sonra, eliyle saçlarımı karıştırdı ve odadan ayrıldı. Kapıdan çıkmadan önce ise bana bir bakış atıp, mırıldanmıştı.

for 23 | taekook ✓जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें