#13

879 71 15
                                    

Voleybol grubu/

05**: Yarın antrenmana katılamayacağım.

05**: Pazar devam ederiz.

Mesajı okuduktan sonra birkaç dakika bekleyerek saygısızlık olacağını düşünmediğim için mesaj attım.

Siz: Neden?

05**: Önemli bir işim var çünkü.

Siz: Ama maç yapacaktık, önemliydi.

05**: Pazar yaparsınız.

Seda: Evet hocam, haklısınız.

Görüldü ✔️✔️

Seda'ya atarlı bir mesaj atacaktım ki kendimi durdurdum. Aklıma bir şey gelmişti, hocanın çarşamba günü olan telefon konuşması... Yarın cumartesiydi ve mezarlığa gidecekti, bunu nasıl unuturdum? Kaçta gideceğini öğrenmem lazımdı ama sorarsam bundan şüphelenebilirdi.

Biraz düşündükten sonra yatağa uzanarak tavana odaklandım. Antrenmanı iptal ettiğine göre erken gidecekti ya da yarın bütün günü yas günü ilan etmişti. Kimin öldüğünü bilmiyordum ama merak ediyordum.

05**: Hocam, yani yok mu?

Ah, dokuzuncu sınıflar...

05**: Yok dedim ya.

Mesajlar birbirine karıştığı için hocanın numarasına basarak kaydettim. Daha sonra ise onun bir hoca olmadığı aklıma geldiğinde düzeltmeye basarak sadece Emir diye kaydettim. O kısa bir süre sonra hayatımdan çıkacaktı.

Sinir etmek adına bir mesaj daha attım.

Siz: Yani, hiç mi yok?

Seda: YOK.

Siz: Kaptanına bağırma.

Emir: Hiç yok.

Emir: Başka sorusu olan?

Siz: Yarım saat falan olmaz mı yani?

Emir: Olmaz.

Neden bu kadar sabırla cevap veriyordu herkese? Ben olsam çoktan gruptan çıkmıştım bile.

Siz: İyi bari...

Emir: İyi.

Emir: Sonunda anlayabildiniz.

Daha fazla uzatmadan telefonu komodinin üzerine koyarak yatağın içine girdim. Uyku bastırmıştı yorgun bedenimi.

●●●

"Eylem emin misin, geri mi dönsek?"

"Hayır, çok merak ediyorum." dedikten sonra cebinden çıkardığı şalı kafasına örttü.

"Ne yapıyorsun?"

"Ölüye saygı."

Kaşlarımı çatarak koluna vurdum. "Bana niye söylemedin? Ben bir şey getirmedim."

Sabah yedide uyanmış ve soluğu direkt Eylem de almıştım. Her şeyi anlattıktan sonra ise o benden daha meraklıydı, bahçeye çıkmış ve hocanın evinden çıkmasını beklemiştik. Normalde sürekli bisiklet kullanan hoca, bu sefer yürümeyi tercih etmişti...

Sanki evren bize "Bu takip etmeniz için bir fırsat." demişti.

Gerçekten takip etmiştik ve şu an mezarlıktaydık. "Gidiyorum ben." diyerek şalla yüzünü kapattı.

"Ya... Nereye?"

"Çaktırmadan hocanın hangi mezar başında olduğuna bakıp geleceğim, o gittikten sonra da biz gider bakarız."

"Acele et." dedim etrafa bakarak. Evet, mezarlıktan korkmuyordum ama yine de burada tek başıma olma düşüncesi beni korkutmuştu.

"Tamam, ses yapma. Ölüye saygı."

"Git." dedim sabır çekerek.

Eylem gittikten sonra telefonumu açarak onu beklemeye başladım. Telefonla uğraşırsam dikkatim dağılırdı.

Eylem çok kısa bir süre sonra geri döndüğünde kolumdan çekiştirerek uzaklaştırmaya başladı beni. "Ne oluyor?"

Epeyce uzak bir yere geçtikten sonra yüzünü açarak "Görmüyor musun? Hoca çıkıyor." dediğinde bakışlarımı demir kapıya yönlendirdim. Haklıydı, hoca çıkıyordu ve yüzü asıktı. Hatta belki ağlamıştı, kim olduğunu artık daha çok merak ediyordum. En azından kız mı, yoksa erkek mi olduğunu.

"Hadi gidelim"

Mezarlıktan içeri girerek "Hangisindeydi?" diye sordum.

"Bak," dedi. "Hoca şuradaydı, ben de ilerdeki birine dua ettim hoca anlamasın diye. Yüzüm kapalıydı zaten, hem fırsattan istifade Fatma adında biri dualarımı aldı."

"İyi, su da verseydin." dedim gösterdiği mezara ilerleyerek.

"Kimmiş?" diye sordu.

"Çisil Yiğit, sence kim?"

"Çisil Yiğit, sence kim?"

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.
Okur ve YazmazTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang