#29

627 61 28
                                    

Günün ikinci bölümü, diğerini atlamayın

"Tamam anne," diyerek derin bir iç çektim. "Eylem'e geçiyorum."

Telefonu kapattıktan sonra apartmandan çıkarak sitedeki banka oturdum. Dün gece telefona daldığım için sabah dersten on beş dakika önce uyanıp aceleyle evden çıkmıştım ve anahtarımı bile unutmuştum.

Tıpkı bir haftadır çözdüğüm problem kitabını unuttuğum gibi.

Eylem'e gitmem gerekiyordu ama Eylem de okul çıkışı biyoloji kursuna kalmıştı ve sekizden sonra geliyordu. Sürekli sayısal bölümün çok zor olduğunu, sınavdan çok korktuğundan bahsettiği için kendini yıpratmaması gerektiğini söylüyordum ama dinlemiyordu... Bulduğu bütün kurslara kalıyordu.

Aslında Eylem'in evine gitsem annesi yine alırdı ve ben bu soğukta oturmak yerine Eylem'in odasında takılabilirdim ama biraz burada oturup kafamı dinlemek istiyordum. Yorucu bir gün olmuştu ve bütün gün eski sevgilimin çenesini dinlemiştim. Hâlâ nasıl altmış net yaptığını, benim nasıl seksenlerde olduğumu sorarak kıskançlığını zehir gibi salmıştı üzerime... Başım da ağrıyordu onun yüzünden.

Telefonumu çıkararak kafamı bankın masasına koyup kütüphaneme eklediğim kitaplardan birini açtım. Bayadır başlamak istediğim bu kitaba nihayet başlamıştım, zaten yapacak bir şeyim de yoktu başka.

"Pişt." sesine döndüğümde site kapısının önündeki Emir'i gördüm. Duvara yaslanmış bana bakıyordu ve yüzünde tatlı bir gülümseme vardı.

"Şimdi sana baktığım için, sen her pişt diyene bakıyor musun diyeceksin, biliyorum."

"Öyle bir şey demeyeceğim, bakman için dedim zaten."

Yanıma oturduğunda gözü telefonumla benim aramda gitti. "Ne oldu?" diye sordum. "Erkencisin bugün, çalışman gerekiyordu."

"Nereden biliyorsun sen benim çalışma saatlerimi?"

"Hep çok çalışıyorsun, pazar günü bile."

"Sen neden burada oturuyorsun? Üşümüyor musun?"

"Biraz," diyerek telefonu kapatıp kollarımı masaya, kafamı üzerine koyup Emir'e döndüm. "Anahtarımı unutmuşum, kapıda kaldım."

"Ee... Ne zaman gireceksin?"

"Annem gelince."

"Ne zaman geliyor?"

"Saat dört buçuk," diyerek bir süre düşündüm. "En az yedi."

"Donarsın o zamana kadar."

"Donmam." derken rüzgar sürekli saçlarımı yüzüme atıyordu. Bir kere daha onları arkaya atarak Emir'e bakmaya devam ettim.

"Kesinlikle donarsın," diyerek elinin tersini yanağıma koydu. "Donmuşsun bile."

"Uykum var," diyerek gözlerimi kapattım. "Burada bile uyurum."

"Yanlış anlama ama," diyerek gözlerini çekti üzerimden. "İstersen bana gelebilirsin birkaç saatliğine."

"Yok," diyerek şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım. "Eylem'e geçerim birazdan. Teşekkür ederim."

"Gerçekten geçecek misin yoksa burada donacak mısın?"

"Aslında," diyerek kıkırdadım. "Ben bir başrolsem eğer okurlar senin evine gelmemi isterdi, Eylem'in annesinin yanına değil."

"Anlamadım." diyerek arkasına yaslandı. "Açar mısın biraz?"

"Hiç, okuyanlar anladı."

"Hayatın bir kitap değil. Geliyor musun, gelmiyor musun? Eve geçeceğim."

Okur ve YazmazWhere stories live. Discover now